Jeopolitik koşulların ve Ukrayna’daki savaşın yarattığı risklerden söz eden Greenpeace MENA Kampanyalar Müdürü Ahmad El Droubi, “Bilim, ısrarla fosil yakıtlardan acilen ve adil bir şekilde çıkmamız gerektiğini söylüyor. Küresel Güney ve Kuzey’den tüm hükümetlerin adil geçiş planları yapmaları konusunda ısrarcı olmamız gerekiyor” dedi.
Yazı: Bulut BAGATIR
Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde süren COP27 kritik bir dönemeçte… Müzakerelere ev sahipliği yapan Mısır, doğalgazı enerji geçişinde kullanılabilecek bir kaynak olarak lanse ederken Batılı ülkeler de gözünü Afrika kıtasındaki doğalgaza çevirdi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile güçlenen fosil yakıt krizi, enerji fiyatlarının artmasına ve Rusya’dan fosil yakıt ithalatını durduran Avrupa ülkelerinin yeni kaynaklar aramasına yol açtı. Şimdiden tarihlerindeki en büyük kâr oranlarını açıklayan fosil yakıt şirketlerinin iştahını kabartan bu arayış, iklim krizinin her geçen gün daha da şiddetlenen etkilerinden en çok zarar gören toplulukların tepkisini çekiyor.
“Fosil Yakıtlardan Acilen ve Adil Bir Şekilde Çıkmamız Gerekiyor”
STK’lar, Batı’nın gaz atılımının “sömürge gündemi” ve “yanlış anlatı” üzerine kurulduğunu belirtiyorlar. İklim Haber’e açıklamalarda bulunan Greenpeace MENA Kampanyalar Müdürü Ahmad El Droubi, jeopolitik koşullar ve Ukrayna’daki savaş düşünüldüğünde çok büyük bir risk olduğunu belirtti. “Fosil yakıt krizi bu krizden etkileniyor” diyen El Droubi, “Bilimi dinlememiz gerekiyor ve bilim, ısrarla fosil yakıtlardan acilen ve adil bir şekilde çıkmamız gerektiğini söylüyor. Bu nedenle Küresel Güney ve Kuzey’den tüm hükümetlerin adil geçiş planları yapmaları konusunda ısrarcı olmamız gerekiyor. Küresel medyanın da bunu topluma aktarması ve yetkililere baskı yaparak anlatının değişmesine katkı sağlaması gerekiyor. Ben geleceğimizi ekstraktif endüstrilerde görmüyorum” şeklinde konuştu.
“Afrika’da Hâlâ Enerjiye Erişimi Olmayan Milyonlarca İnsan Var”
İklim finansmanı COP27’nin en önemli gündem maddelerinden biri. Zengin ülkeler 2020’ye kadar gelişmekte olan ülkelere iklim krizinin yıkıcı etkileriyle başa çıkmak adına her yıl 100 milyar dolar sağlamayı taahhüt etmişti ancak bu taahhüt yerine getirilmedi. Yeni bir çalışmaya göre ise ABD’nin geçmişteki emisyonları nedeniyle üzerine düşen pay 40 milyar dolar olmalıydı ancak 2020’de sadece 7,6 milyar dolar aktardı. Avustralya ve Kanada, adil payının yalnızca üçte birini verirken Birleşik Krallık dörtte üçünü sağladı ancak yine de 1,4 milyar daha vermesi gerekiyordu. Para akışı kritik bir sorun.
Aynı konuya dikkat çeken El Droubi, fosil yakıt endüstrisinin vaatlerine değinerek şunları söyledi: “Afrika’da hâlâ enerjiye erişimi olmayan milyonlarca insan var. Bunun yanı sıra uyum ve azaltım için yeterli finansman gelmiyor. Fosil yakıt endüstrileri ise bu ülkelere finansman vaat ediyor. Avrupa enerji krizinden geçerken ve bir enerji geçişi sürecine girerken enerji krizi durumu suistimal ediliyor. Fosil yakıt şirketlerinin trilyonlarca dolarlık kâr elde ettiklerini görüyoruz. Ancak Avrupa hükümetleri iklim finansmanı için yeterli kaynakları olmadığını iddia ediyor.”
Mootley, Fosil Yakıt Şirketlerine Yüklendi
COP27’deki Liderler Zirvesi’nde konuşan Barbados Başbakanı Mia Mottley de fosil yakıt şirketlerine yüklendi ve rekor kârlar elden şirketlerin kazançlarının bir kısmını kayıp ve zarar fonuna aktarmalarını talep etti. Özellikle ada devletlerinin iklim finansmanı ile kayıp ve zarar mekanizması finansmanına hızlıca ulaşması gerekiyor. Mottley’e katılan El Droubi de fosil yakıt endüstrisinin kârlarını enerji geçişini finanse etmek için kullanılabileceğini söylüyor. Birçok gelişmiş ülke enerji krizinin yanı sıra artan yaşam maliyetleri ve enflasyon karşısında yurttaşlarını koruma adına milyarlarca dolar akıtıyor.
Almanya örneğini veren El Droubi, “Almanya, enerji krizi için milyarlarca dolar buldu; iklim krizi de bir kriz ve bunun için de kaynak bulunabilir. Bu önceliklerle ilgili. Günün sonunda bunların tamamı sistemik sorunlar. Bu nedenle sistemik çözümler üretmemiz gerekiyor” dedi. Düşünce biçimimizi değiştirerek kalkınmanın ne demek olduğunun yeniden tanımlanması gerektiğini belirten El Droubi, “Kalkınma ve gelişme tüketim demek olmamalı. İnsanların refahı ve gelecek nesiller göz önünde bulundurulmalı. Bunun da yolu iklim adaleti çerçevesinde düşünmekten geçiyor” sözlerini söyledi.