#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Bir Arkadaşımın Arkadaşı Gönderdi… Koronavirüs, Hem Pandemi Hem de İnfodemi

Kimilerine göre sosyal medyadaki panik ve yanlış bilgiler, koronavirüs hastalığından çok daha hızlı yayılıyor. Bir salgının erken dönemlerinde oluşan korku ve belirsizlikte, sosyal medya ve internet kanalıyla yayılan asılsız haberlerin rolü oldukça fazla ve maalesef bu küresel bir sorun. Yani pandemi kadar infodemi ile de mücadele etmek gerekiyor bugünlerde…

Yazı: Doç. Dr. Ahu Ergen, Bahçeşehir Üniversitesi

 Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Pandemi olarak ilan edildi. Bildiğiniz gibi, pandemiler, bir kıta, hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır. DSÖ Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus 15 Şubat’ta Münih’teki Güvenlik Konferansında “Sadece bir salgınla değil aynı zamanda infodemi ile savaş halindeyiz” sözleriyle dikkatleri infodemi kavramına yöneltti.

İnfodemi; aşırı ve asılsız bilgi veya haber salgınının, toplumda korku ve paniğe yol açarak, esas salgının yönetimini zorlaştırmasıdır. Kimilerine göre sosyal medyadaki panik Koronavirüs hastalığından çok daha hızlı yayılıyor. Bir salgının erken dönemlerinde oluşan korku ve belirsizlikte, sosyal medya ve internet kanalıyla yayılan asılsız haberlerin rolü oldukça fazla ve maalesef bu küresel bir sorun. 2006-2017 arasında Twitter’daki doğru ve asılsız 126.000 hikayenin dağılımını inceleyen Vosoughi, Deb Roy ve Aral, her kategorideki asılsız haberlerin gerçeklere göre çok daha hızlı, derin ve geniş alana yayıldığını tespit etmişti.

Hangi Güdülerle Paylaşım Yapıyoruz?

İnsanlar özellikle haber değeri olan bilgileri paylaşmaktan zevk duyuyorlar. Bazı bilgilere kendileri inanmasa dahi, sosyal ağlarda yaymaktan mutlu olabiliyorlar. Bu yolla da, eksik ve yanıltıcı bilgi kolaylıkla zaman içinde ve farklı sosyal gruplar arasında hızla yayılıyor.

Araştırmalara göre, özellikle sosyal ağlarda paylaşımda bulunmamıza neden olan güdüler;

(i) başkalarını bilgilendirmek (ii) başkalarını huzursuz etmek (iii) bilgi birikimini göstermek (iv) bir gruba ait olduğunu göstermek, psikolojik baskı (v) başkalarını eğlendirmek, memnun etmek (vi) tartışmaları körüklemek, muhalefet etmek (vii) başkalarını etkilemek (viii) başkalarının görüşlerini anlamak (ix) duygularını ifade etmek olarak sınıflandırılıyor.

Koronavirüsün ülkemizde de görülmeye başlamasıyla asılsız haberler sosyal medya ve Whatsapp gruplarında yoğun şekilde paylaşılmaya başlandı.

İşte www.teyit.org platformundan elde edilen bazı örnekler… Saç kurutma makinesinin yeni koronavirüsü yenmede etkili olduğu, her odaya bütün soğan koymanın yeni koronavirüs enfeksiyonunu engelleyeceği, Avrupa’da salgın nedeniyle gıdanın karneye bağlandığı, Favipiravir adlı ilacın Koronavirüs tedavi süresini kısaltarak iyileştirdiği, yeni koronavirüs tedavisinde klorokin ve hidroksiklorokin kullanımı, Pasteur Enstitüsü ve yeni koronavirüsün patentinin 2003’te alındığı iddiaları asılsız çıkanlardan sadece bazılar.

 Asılsız Haberlerin Yayılmasında Kimlerin Rolü Var?

Bir teoriye göre, insanlar yanlış bile olsa inanmak istedikleri savı (partizanlık, taraftarlık gibi nedenlerle) savunma ve ispatlama eğilimindedirler. Başka bir görüşe göre ise, asılsız habere yönelik inanç, yeterli derecede analitik düşünememenin bir sonucudur. 3446 katılımcıyla yapılan bir araştırmaya göre analitik düşünme, insanların asılsız haberleri ayırt etmesinde önemli bir role sahip. Daha analitik düşünen insanlar, gerçek ve sahte haber arasındaki farkı, daha rahat ayırt edebiliyor.

Başka araştırmalar ise genellikle yaşça ileri ve üniversite öğrenimi görmemiş olan bireylerin “hakikat” ile “kanaat” arasındaki farkı tespit etmede zorlandığı ve doğru olmayan içeriği daha fazla yayma eğiliminde olduğunu savunmaktadır. Bir diğer bulgu ise, 65 yaş üzerindeki bireylerin, gerçekler ortaya çıkıp kanıtlansa dahi, inançlarından daha az taviz verdiği ve asılsız haberi destekleme eğiliminin yüksek olduğu yönündedir. Kasıtlı olarak yapılan asılsız haber paylaşımlarında ise elbette durum farklı. Özellikle siyasi sebeplerle, kasti olarak gerçek dışı paylaşımlar yapan gruplarda ise genç ve yaşlı farkı görülmüyor. Kasıtlı olarak yayılan asılsız haberlerin ardında ticari, kişisel ya da siyasi nedenler önde geliyor.

Diğer bir araştırma bulgusu ise, inançlarımızın yapılan sık tekrarla daha da güçlenmesidir. Yani sosyal ağlarda ya da başka platformlarda, bir içeriğe ne kadar fazla maruz kalırsak, yani o içerik ne kadar fazla tekrar edilip karşımıza çıkarsa, onun doğru olduğuna yönelik inancımız da o kadar güçlenmektedir. Ne var ki, asılsız habere yönelik düzeltmeler yani gerçekler, asılsız haberlere olan inancı azaltsa da her zaman tamamen ortadan kaldıramamaktadır.

Peki Gerçeği Öne Çıkaran Yeni Ekosistemi Nasıl Yaratabiliriz?

Öncelikle en çok yanlış haber tuzağına düşen gruplar için düzeltmeleri / işin gerçeğini görünür kılmak gerekiyor. Örneğin yaşlı ve eğitim düzeyi düşük bireylere doğruları görünür kılmak için çaba sarf edilmeli. Yanlış / yalan iddialar erken yakalanmalı ve işin doğrusu tekrar edilerek mücadele edilmeli. Bu konuda herkesin sorumluluğu olduğuna dikkat çekilmeli.

Güvenilir kaynaklardan gelen içeriğin, vakaların, verilerin sık ve şeffaf paylaşımı da belirsizlik dönemlerinde işe yarıyor. Elbette çok önemli bir konu da vatandaşlara yeni medya okur yazarlığı konusunda bilinç kazandırılması. Böylelikle, insanlar karşılarına çıkan içeriğe şüpheli yaklaşabilir ve kontrol etme ihtiyacı duyabilir.

Asılsız iddialar ve gerçekler üzerine faaliyet gösteren www.teyit.org ve www.dogrulukpayi.com gibi platformlar ve geleneksel medyanın objektif, sorumlu haber kaynağı olarak güven vermesi özellikle bu gibi kriz durumlarında son derece önemli.

Prof. Dr. Ahu Ergen

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi | Sürdürülebilir Tüketim