#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
iklim adaleti

BM İklim Adaleti İçin Dönüm Noktası Niteliğinde Bir Kararı Kabul Etti

BM’de, kirletici ülkeleri iklim kriziyle mücadelede başarısız olmaktan yasal olarak sorumlu tutmayı kolaylaştıracak bir karar benimsendi. Karar, iklim adaleti bakımından tarihi bir zafer olarak selamlandı.

BM Genel Kurulu, iklim krizinin sonuçlarına hassas bir konumda bulunan, küçük bir Pasifik adası olan Vanuatu’nun öncülük ettiği, gençlik aktivistlerinin de uğruna Uluslararası Adalet Divanı’na başvurduğu karar önerisini oybirliğiyle kabul etti. Karar, BM üyesi ülkelerin iklim kriziyle mücadeledeki yasal zorunluluklarını netleştiriyor ve ülkelerin eylemsizlik durumunda karşılaşacağı yaptırımları açıkça belirtiyor.

Vanuatu’nun Başbakanı Ishmael Kalsakau, “İklim adaleti açısından çok büyük önem taşıyan bir zafere tanıklık ettik. Bu tarihi karar, iklim kriziyle ortak mücadelede çok yanlı, uluslararası hukukun üstünlüğünü yüksekte tutan, insan haklarını ve nesiller arası eşitliği ön plana koyan yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor” dedi.

Pasifik Adaları İklim Değişikliğine Öğrenciler’in (PISFCC) başkanı Cynthia Houniuhi, “Dünyanın Pasifik gençliğini dinlemesinden dolayı çok mutluyuz. Hiçbiri bizden kaynaklı olmamasına rağmen, yıkıcı tropik kasırgalarla, doğal çeşitlilik kaybıyla, deniz seviyelerinin yükselmesi ve sellerle uğraşıyoruz. Topraklarımızı mahveden küresel emilim değerlerine en az katkıyı biz yaptık. Gençler olarak, dünyayı öldüren emisyonlarla mücadeledeki başarısızlığın teorik bir problemden ibaret olmadığını biliyoruz. Satılan, bizim bugünlerimiz ve de geleceğimizdir” diye konuştu.

Birleşik Krallık dahil olmak üzere 120’den fazla ülkenin sponsorluğuna destek olduğu, ABD’nin ise katılmadığı karar, küresel iklim adaleti hareketinin krizle mücadelede eylemsizlikten sorumlu tuttuğu ülkelerin davalarında yasal bir turnusol görevi görecek.

Karar; Biden yönetiminin Meksika Körfezi’nden petrol ve gaz çıkartmak için 73 milyon dönümlük alanı açık artırmaya sunmasıyla aynı günde, sözde “iklim başkanı”nın Alaska’da on yıllar sürecek ve ABD’nin en büyük karbon salımlarından birine yol açacak bir sondaj çalışması başlatma kararını kabul etmesinden ise yalnızca birkaç gün sonra çıktı.

Uluslararası Adalet Divanı’ndan (UAD) çıkan kararın yerel mahkemeleri bağlamayacağının bilinmesine rağmen, uluslararası yasalar yine de hükümetler ve yargıçlar üzerinde etkili olabilir. Karar ayrıca iklim kriziyle ilgili yükümlülükleri uluslararası hukukla güvence altına almak yönündeki ilk adımı da temsil ediyor, iklim kaynaklı davalarda güçsüz konumdaki devletlere ve taraflara, ülkelerin eylemlerinden (ve eylemsizliklerinden) sorumlu tutulabilecekleri konusunda umut aşılıyor.

Karar, küresel topluluğun iklim değişikliği konusundaki retoriği ve eylemleri arasındaki uyumsuzluktan ve denizlerin yükselmesinden dolayı varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olan Vanutau gibi ülkelerde giderek büyüyen öfkeden kaynaklı olarak ortaya çıktı. Bu öfke, Vanuatulu hukuk öğrencilerinin aktivizmiyle sosyal bir harekete dönüştü ve kararın alınması yolunda yapılan çalışmaya büyük ölçüde Pasifikteki yerel hukukçular önderlik etti.

IPCC’nin Son Raporu İklim Krizinin Geldiği Noktayı Ortaya Koymuştu

Kararın özü, UAD gözetiminin 2015 Paris Anlaşması gibi bağlayıcı olmayan anlaşmalarda dahi katılımcı ülkelerin anlaştıkları yükümlülüklere uyup uymamalarının kontrolünü sağlamasında ve bu yükümlülükleri yerine getirmekte başarısız olmaları durumunda açılabilecek davalara yasal dayanak oluşturmasında yatıyor.

Karar, küresel ısınmanın önüne geçmek ve yıkıcı bir iklimsel kaos ortamını önlemek için fosil yakıtların azaltılmasının altını çizen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporundan sonra çıktı. Bilim insanları bu raporda, yenilenebilir enerji ve yeşil teknolojilere aşamalı geçişin yeterli olmadığı, fosil yakıtların tablodan tamamen çıkarılması gerektiği yönünde uyarılarda bulunmuşlardı.

Uluslararası İklim Eylem Ağı’nın küresel politikalar başkanı Harjeet Singh, “BM’nin iklim değişikliğini dünyanın en yüksek divanına götürmek yönündeki bu kararı iklim adaleti, insan hakları ve nesiller arası eşitlik yönündeki mücadele için tarihi bir andır. Yüksek divanın danışmanlığı, devletlerin çevreyi korumak ve gelecek nesilleri iklim değişikliğinin olası sonuçlarından kurtarmak konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmeleri açısından önemli bir güvence görevi görmelidir” dedi.

Fiji’nin 805 kilometre kadar Batı’sında yer alan, yaklaşık 325 bin nüfuslu bir takımadalar zincirinden oluşan Vanuatu, geçtiğimiz ay 72 saat içerisinde ikinci kategoriden dört ayrı kasırgayla sarsılmıştı. Kasırgalar geniş ölçekli altyapı hasarına, zorunlu göçe ve susuz ve elektriksiz geçen günlere sebep olmuştu.

Vanuatu, Solomon Adaları, Madagaskar ve Sri Lanka gibi ada ulusları ve gelişmekte olan ülkeler küresel seragazı emisyonuna en düşük katkıları yapıyor, ancak seller, kasırgalar, kuraklık, aşırı sıcaklık, zorunlu göç ve gıda güvensizliği gibi getirileriyle en sert şekilde yüzleşiyorlar.

Tarihsel karar, temsilcilerin Mısır’daki toplantıda iklim değişikliği sebepli aşırı hava olayları ve deniz seviyelerinin yükselmesi gibi, geri alınamaz ancak tamir edilebilir olaylardan etkilenen ülkeler için ilk kez bir kayıp ve zarar fonu oluşturmak amacıyla toplanmaları sonucunda alındı.

Uluslararası Çevre Hukuku bürosundan Nikki Reisch, “UAD, fosil yakıtların iklim krizine etkilerinin bilimsel kanıtlarını yasal dayanak noktaları haline getirerek, onları azaltmaya ve yerine daha uygun alternatiflerinin getirilmesine yardımcı olabilir. Divanın danışmanlığı, devletlerin eylem alma konusundaki yetersizliğinin getirileri olması açısından önemli bir destek olabilir” dedi.

Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.

 

EkoIQ Editör