Çevre Çalışmaları Akademisi, bir yılda yayımladığı iki çevre hukuku kitabı ile kendi sloganlarıyla “üzerine düşeni yapıyor.” Kitapların editörleri olan Zerrin Savaşan ve Hakan Ünay üçüncü kitabın da yolda olduğunu belirtiyor ve herkese çağrıda bulunuyor: “Çevresel olarak sürdürülebilir bir geleceğin önkoşulu olarak tüm insanlığı, üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz.”
Röportaj: Burcu GENÇ
Çevre Çalışmaları Akademisi’nden ve çalışmalarından biraz bahsedebilir misiniz?
Çevre Çalışmaları Akademisi (ÇAK), her şeyden önce gençler tarafından ve gençlere yönelik kurulan gönüllü bir çevre topluluğu. Nisan 2018’de gerçekleştirdiğimiz “Çevre Hukuku ve Politikaları Eğitimi Alanında Akademisyenlerin Kapasitesinin Yenilikçi Uygulamalarla Güçlendirilmesi” adlı bir TÜBİTAK 4005 projesinin bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Proje, temelde çevre hukuku eğitimi ve simülasyon etkinliklerinden oluşuyordu. Projede hedeflenenin de ötesine geçerek canlı bir entelektüel atmosfer oluşturdu. Türkiye’nin farklı üniversitelerinden gelen birçok lisansüstü öğrenci ve akademisyenin birbiriyle bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmasına olanak sağlandı ve böylece de Akademi’nin tohumlarının atılmasına vesile oldu.
ÇAK, “Sen Sana Düşeni Yap!” (Pro Bono Omnibus!) sloganıyla ortaya çıktı. Sloganımızı çok önemsiyoruz ve sadece sözde kalmaması için de çalışıyoruz. “Çevre Hukuku ve Politikaları” başta olmak üzere çevrenin korunmasına dair diğer tüm alanlara gençlerin ilgisini arttırmak, bu alanlarda Türkçe literatüre katkı yapmak ve çevre çalışmaları ile gençleri akademik bir şemsiye altında buluşturmak gibi amaçlarımız var.
Bu amaçlar doğrultusunda özellikle alanda çalışan akademisyenlerden bir network oluşturulması, çevrenin korunmasına ilişkin farklı alanlarda webinar serileri/etkinlikler düzenleyerek bu konuda bilincin gelişmesine katkı yapılması, sosyal medya üzerinden akademik çalışmaların paylaşılması gibi faaliyetler yürütüyoruz.
Türkçe literatüre katkı bağlamında çevre hukuku ve politikalarına ilişkin kavramsal ve teorik bazı tartışmaları içeren “Çevre Hukuku ve Politikaları: Kavramlar, Teoriler ve Tartışmalar” başlıklı kitabı Şubat 2021’de Seçkin Yayıncılık’tan çıkardık.
İkinci kitabı ise Türk çevre hukuku ve politikaları alanını merkeze alan, kapsamlı, sistematik ve gelecek perspektifli bir eser olarak yine Seçkin Yayıncılık ile Mart 2021’de yayımladık. Üçüncü bir kitap ise uluslararası çevre hukuku ve politikaları alanında yine derleme kitap olarak hazırlandı ve yakın dönemde Yetkin Yayıncılık tarafından yayınlanacak.
Böylece, bu kitaplarla hem genel olarak “çevre hukuku ve politikaları”, hem de özel olarak “Türk çevre hukuku ve politikaları” ve “uluslararası çevre hukuku ve politikaları” alanlarında kaynak olabilecek (araştırmacılar, karar alıcılar vs. için); ders kitabı (lisans-yüksek lisans-doktora öğrencileri için) olarak da kullanılabilecek eserler oluşturulması amaçlandı.
“Çevre Hukuku ve Politikaları: Kavramlar, Teoriler, Tartışmalar” kitabını okuma şansım olmadı ancak birçok farklı başlık bulunuyor. Küresel anlamda çevre hukuku bağlamındaki argümanlar ve tartışmalar nelerdir?
Kitabımız öncelikle akademimizin ilk kitabı olması açısından ayrıca önemli bizim için. Çevre hukuku ve politikaları alanında temel kavramları; onların teorilerini ve tartışmalarını merkeze alıyor. Kitapta her biri değerli akademisyen ve araştırmacılar tarafından yazılmış 20 bölüm bulunuyor. Kitabımız için bölüm çağrısına çıkarken kapsayıcı olmaya, alandaki çeşitliliği nitelikli çalışmalarla kitabımıza aktarma gayretinde olduk.
Kitapta öncelikle çevre hukuku ve politikaları alanında kullanılan bazı anahtar kavramlar, kullanım sıklıkları üzerinden retrospektif bir analizle ele alınıyor. Daha sonrasında çevre hakkının kapsamından çevresel adalete, çevresel yönetişimden çevre diplomasisine, çevresel rejimlerden çevresel güvenliğe ve çevresel barışa kadar alanın her noktasına dokunan bölümlere yer veriliyor. Yine özellikle son yıllarda önemi giderek artan çevre ve göç ilişkisine dair; çevresel göç, çevresel nedenlerle yerinden olanlar ve iklim hareketliliği bölümleri var. Bununla birlikte yeşil siyaset, yeşil ekonomi, yeşil siyasal düşünce, yeşil teknoloji gibi bölümlere kitapta yer vererek, alandaki çeşitliliği ve geniş kapsamı kitaba aktarmaya çalıştık. Öyle ki çevre ve etik, çevre ve eğitim, çevre ve edebiyat gibi ilgi çekici ve diğer konulara nazaran daha az çalışılan bölümlere kitabımızda yer verdik. Ayrıca çevre ve sağlık ile sonuç bölümünde ele alınan pandemi ve çevre ilişkisi, içinde bulunduğumuz şartların en güncel haliyle kitapta yer ettiği bölümler.
Dolayısıyla çevre hukuku ve politikaları alanına dair gerek kavramsal gerek teorik ve gerekse mevcut tartışmaları kitabımıza taşıdığımızı düşünüyorum. Umuyoruz kitabı okuyan akademisyen, araştırmacı ve öğrencilere bu alanda çalışmak adına bir ilham olur.
“Türk Çevre Hukuku ve Politikaları: Dünden Bugüne ve Geleceğe” kitabı çok taraflı/çok paydaşlı derleme bir çalışma oldu. Sadece bu özelliğiyle ile bile çok değerli bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Türk Çevre Hukuku’nda tartışılan güncel argümanlar nelerdir? Kitapta neler tartışılıyor?
Açıkçası kitapların çok taraflı oluşundan ve her anlamda çeşitlilik içermesinden bizler de çok memnunuz. Zaten üç kitaplık serimizi de bu çerçevede planlamıştık ki alana dair her konu, çevre hukuku ve politikaları odağında aktarılabilsin. “Türk Çevre Hukuku ve Politikaları: Dünden Bugüne ve Geleceğe” serimizin ikinci kitabını oluşturuyor. Bu kitapta, başlığından da anlaşılacağı üzere Türkiye’yi merkeze alarak bir tartışma ortaya koyduk. Bölüm yazarlarımızın da bu noktaya vurgu yapmalarını özellikle rica ettik. Toplam 17 bölümden oluşuyor ancak kitap çağrımızdaki bölümlerden birçoğuna da bölüm önerisi gelmediğini belirtelim. Kitabın içeriğini kısaca özetlemek isteriz lakin kitabın içeriği aynı zamanda tartışılan temel argümanlar sorunuza da cevap olacaktır.
Kitap çevre hukukunun temel ilkeleri ile başlıyor. Sonrasında tarihsel bir analize yer veriliyor ve Türk çevre hukuku ve politikalarını; 1923-1982, 1982-2005, 2005-2017 ile 2017 ve devamı olarak dört tarihsel aşamada aktarılıyor. Çevresel sürdürülebilirliğin Türkiye’deki durumunun tartışıldığı üçüncü bölümde, Türkiye’de çevresel sürdürülebilirlik üzerine yazılmış lisansüstü tezler incelendi. Devamında Türkiye’de Çevresel Etkilerin Önlenmesi Hukuku ve ÇED Politikaları tartışılırken, bir diğer bölümde AB Çevresel Sorumluluk Direktifinin Türkiye’de uygulanmasına yer verildi.
Önce de ifade ettiğimiz gibi kitabımızda çeşitlilik sağlamaya çalıştık ve her noktaya değinmeye gayret gösterdik. Bu kapsamda çevre zararlarından Türkiye’deki gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarım politikalarına, su diplomasisinden tehlikeli atık politikalarına, ticaret çevre ilişkisinden madenlere, Türkiye’nin enerji stratejisinden mekânsal planlamada çevreye ve iklim değişikliği müzakerelerine kadar birçok meseleye yer vermeye çalıştık. Yine Türkiye’deki çevre alanında çalışan bazı sivil toplum örgütleri ile bazı belediyelerin çevre politikalarına değinilerek sivil toplumdan yerel yönetimlere kadar yelpazeyi genişlettik.
Dolayısıyla kitapta Türk çevre hukuku ve politikalarına ilişkin konular, geçmiş ve günümüz bakış açıları ile ele alınarak geleceğe ilişkin de bir çıkarım sağlamaktadır. Kitabın bütün öğrencilere ve akademisyenlere fayda sağlayacağını umuyoruz.
Son olarak eklemek ve vurgulamak istediğiniz bir şey var mı?
Westerlund (2008) “hukuk sürdürülebilir değilse, sürdürülebilir olmayan davranışları muhafaza eder” (“unless law is made sustainable, it protects unsustainable conducts”) ifadesini kullanır. Sürdürülebilir çevre hukuku ve politikalarının oluşumu ise bu konuda çalışan, konusunda uzman donanımlı kişileri elzem kılmaktadır. Çevre alanında en çok ihtiyaç olan konu bu ve maalesef bu konuda eksiklikler devam ediyor.
Türkiye’de hukuk fakültelerinde çevre hukuku kürsülerinin kaldırılmış olması, çevre hukuku anabilim dallarının olmaması, çevre hukuku dersinin seçmeli ders olarak yer alıyor olması, doçentlik başvurularında hukuk temel alanı altında çevre hukuku alanının bilim alanı olarak yer almıyor olması gibi olumsuzluklar göz önünde bulundurularak; çevre hukuku üzerine çalışan akademisyen ve hukukçuların sayılarının arttırılması yönünde adımlar atılmalıdır.
Son olarak, akademimizin sloganı olan “Sen sana düşeni yap! (pro bono omnibus!)” ile yola çıkarak ve ÇAK ekibini temsilen, “çevresel olarak sürdürülebilir bir geleceğin ön koşulu olarak tüm insanlığı üzerine düşeni yapmaya” davet ettiğimizi de bildirmek isteriz. Yaptığımız çalışmaların bu amaca en iyi şekilde hizmet etmesi dileğiyle…
Zerrin SAVAŞAN: Selçuk Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Milletlerarası Kamu Hukuku alanında Doç. Dr. olarak çalışıyor ve aynı zamanda Üniversite’nin Erasmus ve Farabi Kurum Koordinatörlüğü görevlerini yürütüyor. Çevre Çalışmaları Akademisi kurucu ve yürütücüsü.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Savaşan, yüksek lisans öğrenimini ODTÜ Avrupa Çalışmaları Programı’nda, doktora öğrenimini aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı’nda tamamladı. Böylece, lisans ve yüksek lisans eğitimini, Türk hukuku, AB hukuku ve uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler alanlarının birleşimi üzerine kurdu, uzmanlık ve çalışma alanı olarak da çevre hukukuna odaklandı. Doktora ve doktora sonrası araştırma için çevre hukuku üzerine çalışma yapan çeşitli üniversitelere gitme imkânı buldu ve bu üniversitelerin konu ile ilgili çalışmalarına katıldı. Başlıca çalışma alanlarını çevre hukuku merkezde olmak üzere, uluslararası hukuk, Avrupa Birliği hukuku ve Türk hukuku oluşturuyor. Söz konusu alanlarda çok sayıda ulusal ve uluslararası yayını bulunuyor.
Hakan ÜNAY: Göç Araştırmaları Vakfı’nda araştırmacı olarak görev yapan Ünay, Çevre Çalışmaları Akademisi genel koordinatörlüğünü yürütüyor. Lisansını 2017 yılında Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladıktan sonra Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde aynı bölümde başladığı yüksek lisansına tez döneminde öğrenci olarak devam ediyor. Başlıca çalışma alanları, küreselleşme, çevresel göç, iklim nedeniyle yerinden olanlar ve sınırlardır. İlgili alanlarda birçok kitap bölümü, makale ve konferans bildirisi bulunuyor.