Kâr, hisse değeri, gelir, pazar payı, masraflar, sermaye/yatırım geri dönüşü, risklerin yönetimi derken sürdürülebilirliğin de artan bir şekilde CFO (Finanstan Sorumlu Yönetici) gündemlerine girdiği görünüyor. Yakın bir zamana kadar denetimin, kurumsal hayırseverliğin ve sosyal sorumluluğun bir parçası gibi görünse, CFO’lar artık sürdürülebilirliği iş stratejisinin, performans iyileşmesinin, inovasyon ve büyümenin parçası olduğunu düşünmeye başlamış durumdalar çünkü sürdürülebilirlik CFO gündeminde kısa dönemde maliyetler üzerindeki baskıyı hafifletirken, uzun dönemli büyüme ve şirket değerinde artış için önemli bir baz oluşturuyor.
YAZI: Gülin YÜCEL, Sustineo Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı
Sürdürülebilirlik, uzak görüşlü davranarak, kurumun gelecekte olabilecek problemlerine karşın bugünden akıllı kararlar verilmesidir. Genel olarak çevresel zararın yok edilmesine, sosyal etkinin artırılmasına çalışır. Öte yandan, iklim değişikliği ve malzeme ve kaynak darboğazına karşı mücadele; doğal ekosistemlerinin iyileştirilmesi; yiyecek, su, enerji, ulaşım, konut, sağlık hizmetleri, yerleşim alanlarının dayanıklılığı gibi alanlarda pazar fırsatlarına odaklanabilmektir. Bu fırsatlar, makroekonomik düzeyde hiç azımsanamayacak boyuttadır. Business and Sustainable Development Commission’ın Ocak 2017’de yayımladığı Better Business, Better World isimli raporda, sürdürülebilirlik dönüşümü için gerekli alanlardan 2030 yılına kadar 12 trilyon dolarlık ek gelir fırsatı olduğu belirtiliyor. Bu listede en baş sıraları mobil sistemler, yeni sağlık hizmeti çözümleri, enerji verimliliği, temiz enerji, uygun maliyetli konut ve döngüsel ekonomi bazlı üretim alırken sağlıklı yaşam, yiyecek atığının azaltılması, tarım ve ormancılık sistemleri, şehircilik ve yapı çözümleri bu sırayı takip ediyor. Ötesinde, Sanayi 4.0’ın getirdiği “robotlar insanların işlerine tehdit mi?” endişesi ise, bu yeni alanların yine 2030’a kadar olan dönemde 380 milyon yeni iş istihdamı yaratacağını öngörüsü ile giderilmiş oluyor.
İş Değerinde Artış
Sürdürülebilirlik ve kurumsal sorumluluk, marka değeri ve itibarını doğrudan besliyor ve geliştiriyor. Günümüzde şirketlerin değerlendirmesi, %20 oranında açıklanan finansal verilerden, %80 oranında ise elle tutulmayan, finansal olmayan değerlendirmelerle yapılıyor. (The Sustainability Advantage, Bob Willard)
Bu durumda CFO’lar şirketin değer kazanması önceliklerine, marka ve itibarın nasıl iyileştirilebileceği gözüyle bakmak zorundalar. Project ROI’ın “Defining the Competitive and Financial Advantages of Corporate Responsibility and Sustainability” adlı Temmuz 2015 raporuna göre kurumsal sorumluluk şirket değerini %11’e kadar artırma potansiyeline sahip. Ötesinde raporda şu verilere yer verilmiş:
– Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) programları inceleme yapılan 15 yıllık dönemde hissedar değerini 1,28 milyar dolar artırmış. Bu kuvvetli bir paydaş ilişkisine dönüştüğünde ise %40-80 arası daha fazla değer artışı beklenebilir!
– KSS, çalışanların şirkete olan bağlılıklarını artırarak verimliliklerine %13 katkıda bulunabiliyor. İstenmeyen işten ayrılmalarda %50 azalma olabildiği gibi, iyi KSS programları olan şirketlerde çalışmak için kişiler %5 daha az maaş almayı kabul ediyorlar.
Bu, CFO’ların kendi kurumlarının KSS programlarını iyi birer yatırım aracı olarak görmelerini öne çıkarıyor. Ancak bu noktada bir uyarı da, tüketicilerin her gün daha bilinçli, güçlü ve bağlantılı olduğu gerçeği ile KSS programlarının kurumların gerçeği ile örtüştürülmesi, samimi ve şeffaf olması ve asla “yeşil badana”ya yer vermemesi oluyor. Doğru KSS programı yapmayan kurumlar için fırsattan öte, beklenmeyen başka riskler de oluşuyor.
Maliyetlerin Azalması, Sermaye Geri Dönüşünün Hızlanması
Sürdürülebilirlik çalışmaları kurumların hem operasyonel maliyetlerini azaltıyor, hem de şirket hisse değerine olumlu katkıda bulunuyor. Kaynakları (enerji, malzeme, su gibi) daha verimli kullanabilme tüm sürdürülebilirlik programlarının en tepedeki gündemi. Bu şekilde, maliyetlerin azalması ve ötesinde sürdürülebilirlik standartları sayesinde sermayeye erişim maliyetleri azalıyor.
Arabesque Partners ve Oxford Üniversitesi’nin 190 farklı çalışmadan derlediği ve sürdürülebilirlik performansı ile şirket performansı arasındaki bağlantıları ortaya koyduğu çalışmasının sonuçları dik- kat çekici (From the Stockholder to the Stakeholder, Eylül 2014):
– %88 oranında şirkette, sürdürülebilirlik programları olanlar daha iyi iş performansı sergiliyor.
– %90 şirkette, sürdürülebilirlik standartları sermayeye erişim maliyetlerini azaltıyor.
– %80 oranında şirkette, şirket hisse değerleri sürdürülebilirlik uygulamalarından olumlu etkileniyor.
Sürdürülebilirlik iş vakası analizlerinde, maliyetlerde en büyük azalma ve dolayısıyla kârlılığa olan en büyük katkı, enerji kullanımındaki azalmadan geliyor. Sonraki katkılar ise, atıkta azalma, malzeme kullanımında azalma, çalışan üretkenliğinde artış, çalışan devir hızında azalmadan sağlanıyor. Kurum tipi ve ilgili endüstri bazında değişkenlik gösterse de, benzer faaliyetlerde bulunan şirketlerin değerlendirmeleri bazında, toplamda %51 ile %81 arasında kar artışı gözleniyor. Doğal olarak sürdürülebilirlik dönüşümü gerçekleşirken bazı riskler de öngörülmelidir -örneğin azalan gelir ve artan dönüşüm maliyetleri gibi- ki bunlar da karı -%16 ile -%36 oranında etkileyebilmektedir. Ancak yine de olası muhtemel kâr oranına bakıldığında, riskler göreceli olarak azdır (The Sustainability Advantage, Bob Willard).
Risk Yönetimini İyileştirmek
Geleneksel iş yapış şekillerinde genel olarak dış etkenler (hükümetler, bölgesel riskler, küresel gündem) ve şirketin iş yapış dinamikleri (pazarlar) değerlendirilmektedir ki günümüzde artık bu yeterli değildir. Sürdürülebilirlik ile ilgili gündem, iklim değişikliği ve buna bağlı fosil yakıtların duru- mundaki belirsizlik, kaynak kısıtları ve tedarik güvenliği, ekosistem dengelerinin bozulması, göçler, salgın hastalıklar gibi konuların da risk değerlendirmesi altında olmasını gerektiriyor. Dünya Ekonomik Forumu’nda Ocak 2017’de sunulan riskler haritası artık iş gündemlerinin hangi riskleri göz önüne alması gerektiğini açıkça sergiliyor.
Bu riskler şirket karlılıkları açısından çok önemlidir. McKinsey & Co.’nun yaptığı araştırma sürdürülebilirlik ile ilintili risklerin, şirket değerinin %25 ile %70 ara- sında karlılık (EBITDA, faiz, vergi, amortisman öncesi kâr) kaybına sebep verebileceğini gösteriyor. Bu risklerin işletme/operasyon izni, itibara ilişkin zarar, artan işletim maliyetleri ve tedarik zinciri engelleri etrafında olabileceği belirtiliyor (S. Bonini, S. Swartz, Profits with Purpose: How Organizing for Sustainability Can Benefit the Bottom Line, McKinsey, 2014).
Dolayısıyla bu gündemi yakından takip etmek, risk yönetimi açısından önemli olacaktır.