Dünyada böyle yaratıcı ama zor işler için yola çıkanlara “girişimci,” Türkiye’de ise “deli” denir. EKOIQ dergisini yayınlamaya karar verdiğimizde biz de saygıyla ve sevgiyle karışık da olsa çok duyduk bu ifadeyi. Çocuklar için bir organik tekstil ürünleri markası ve şimdilik 3 dükkânlık bir mağaza zinciri olan Kapbula’nın yaratıcısı Tuba Yalçuva da çok duymuş olmalı bu sözleri. Ama o da bizim gibi yılmamış, sıfırdan bir marka yaratmayı başarmış. Peki, Kapbula ne demek? Onu da yazının sonuna sakladık!
Fotoğraflar: Saygın Serdaroğlu
Organik ürünlere en çok kim için ihtiyaç duyuyoruz? Ya da daha açık bir ifadeyle organik gıda ve tekstilin birincil tüketicileri şu anda kimlerdir? Bu soruları kafamda arasıra evirip çeviriyorum. Sorunun yanıtını da ilk defa Kartal organik pazarını gezerken buldum: Anneler. Kendisi için organik ürün almak aklına bile gelmeyecek nice anne, pazarda küçük çocuklarına yedirmek için harıl harıl organik gıda arıyorlardı.
Aynı şey tekstil için de geçerli olmalı. Benzer bir düşünceden yola çıkan “Kapbula: Organik Şeyler”, Mülkiye mezunu, ekonomist Tuba Yalçuva’nın da aklına düşüvermiş. Kendi çocuğu olunca fikir daha da olgunlaşmış ve neden tamamen çocuklara yönelik organik tekstil ürünleri satan bir marka yaratmayayım diye düşünmüş. “Uzunca bir süre çok uluslu şirketlerde, büyük para transferleri ve anlaşmaları içinde vakit geçirdikten sonra, bu işin benim ruhuma çok da uygun olmadığını ve başka bir iş yapmak istediğimi f a rk ettim” diyor Yalçuva. O dönem sadece tüketici olarak organik tekstille ilgileniyor ve çocuklar için böyle güvenilir bir marka olmadığını görüyor. Sonrası uzun araştırmalar, kafa patlatmalar… Bu arada dünya organik pamuk üretiminin yarısından fazlasının Türkiye’de yapıldığını görüyor (bu oran bugün çeşitli nedenlerle ne yazık ki bir hayli düştü). Ayrıca Türkiye’nin dikiş alanında da dünyanın en iyi ülkelerinden biri olduğunu fark edince, “ben bu işi yapabilirim” fikri iyice oturuyor kafasında Tuba Yalçuva’nın. “Tekstilin ‘T’sinden bile anlamıyordum ama oturdum araştırdım. Yeniden bir öğrenme süreci oldu benim için. Geceleri çocuğumu emzirip, çalışıyordum kendi kendime. Kalıp nasıl çıkarılıra kadar öğrendim. Sonunda doğru insanları da buldum ve kafamda bu işi nasıl yapacağımı oluşturdum.”
Tasarımlardan üretime, koleksiyonlardan pazarlamaya ve stok yönetimine kadar her şeyle kendisi ilgilenmiş. Eğitim ve çalışma ohayatında öğrendiklerinin üzerine araştırarak yeni bilgiler eklemiş. “Bir hayat üniversitesi oldu benim için bu süreç” diyor Yalçuva. Bugün prematüre bebekten 10 yaşına kadar bir çocuğun, özellikle iç giyim olarak her ihtiyacını karşılayacak bir ürün gamı oluşmuş durumda. “Normal olarak iç giyimden başladık” diyor Yalçuva: “Basit bir öncelik sıralaması bu, çünkü çocuğumuzun tenine asıl değenler iç giyim ürünleridir. Zıbınlar, külotlar, atletler. Nihayetinde organik pamuktan üretilmiş pantolon ve kazak da önemli ama iç giyim 24 saat çocuğun teniyle temas halinde. Konvansiyonel yöntemlerle üretilmiş giyim malzemelerinin içindeki zararlı ve zehirli maddeler, tenleri aracılığıyla bedenlerine geçiyor. O yüzden iç giyimle başlamak bize daha mantıklı geldi.” Ama bir öncelik daha var ki o da pijama takımları; çocukların uzun saatler boyunca uyudukları düşünüldüğünde pijamaların önceliğinin nedeni de ortaya çıkıyor.
Tedarik Zincirine Dikkat
Tuba Yalçuva, bu işi gerçekten ilmik ilmik, itinayla dokumuş. “Tekstil ürününün hammaddesinin, yani pamuğun organik üretilmesi, o ürünün sağlıklı ve ekolojik olmasına yetmiyor. Bütün üretim süreçlerinin, bu ilkeler ışığında yönetilmesi gerekiyor” diyor Yalçuva. Ve böylece yeşil üretimin en önemli konusuna, yani bütün tedarik zincirinin güvence altına alınmasına gelmiş bulunuyoruz. Tamam, pamuk organik ama ipliğin ve kumaşın üretimi öyle mi bakalım? Ya da kumaşın önemli bir parçası olan boya organik mi? “Eğer kullandığınız boya zehirli kimyasallar taşıyorsa, ürünün organik olması mümkün olmaz ki” diyor Yalçuva. Son derece haklı. Eğer sağlıklı bir ürün elde etmek istiyorsanız, t üm süreci aynı özenle yönetmeniz gerekiyor.
Yalçuva, “Boya işi bildiğimizden de karmaşık. Üründe organik boya kullanıyorsunuz ama yapılan testlerde yine de zehirli kimyasal maddeler çıkıyor ve sertifikalandırma şirketi ürüne onay vermiyor. Bu nasıl olur diye araştırınca, boyama sürecinde, makinede eskiden kalan boya artıklarının sizin ürününüzü de etkilediğini görüyorsunuz” diyor ve üretim yaptırdığı tesisin sorunu nasıl çözdüğünü anlatıyor: “Ya sizin ürününüzü sürece almadan önce, makineyi tamamen temizliyorlar ya da sadece bir makineyi tamamen organik üretime ayırıyorlar.” Tedarik zincirinin çevre dostu denetimi böyle zor ve kapsamlı bir şey işte. Yalçuva anlatmaya devam ediyor: “İş boyayla da bitmiyor. Manşet ve eteklerde kullandığınız lastikler ne olacak? Biz onları da özenle üretiyoruz. Üzerlerini mutlaka organik kumaşla kaplıyoruz. Her şeyi doğru yapsanız bile, etikete dikkat etmezseniz sorun yine karşınıza çıkıverir, bu yüzden bütün üretim süreçlerinizi çok iyi takip etmeniz lazım.”
Bu noktada sertifikalandırmayı konuşmaya başlıyoruz. Bir ürüne kendi başınıza “organik ürün” sıfatı yakıştırmanız mümkün değil. Bunun, güvenilir, uluslararası sertifikalandırma kurumları tarafından denetlenmesi ve onay altına alınması gerekiyor. Tüketiciler için de, ürünün güvenilirliğini gösterebilecek tek şey zaten bu kurumların sertifikaları. Tuba Yalçuva bu konunun da ısrarla üzerinde duruyor: “Bizim ürünlerimiz GOTS (Global Organic Textile Standard) sertifikasının güvencesi altındadır. GOTS, bu konudaki en güvenli sertifikasyon kurumlarından biridir ve hammaddeden, baskı ve boyamaya kadar t üm süreçleri çok büyük bir dikkatle denetler. Yoksa sadece hammaddenin organik olması, GOTS’un onay vermesine yetmez.”
Kapbula Yöntemi
Tuba Yalçuva olaya hem bir anne itinasıyla, hem de profesyonel bir titizlikle yaklaşmayı başarmış. Zaman içinde mağazaların sayısını artırmayı düşünüyor ama bunu da yine yavaş yavaş, “Kapbula” yöntemiyle yapmayı planlıyor. “Franchise da vermeyi düşünüyoruz ama aynı titizliğe sahip insanların olması lazım yoksa yapılan hatalar, bizim bütün yaptıklarımızı boşa çıkarabilir.” Şimdilik üç mağazanın koordinasyonu ve stok yönetimi bile bütün zamanını alıyor.
Bu arada “Kapbula” da ne demek diye soracak olabilirsiniz (biz sorduk.) Basit bir yanıtı var ama internette veya sözlükte bulmak zor. Ancak bir çocuk yanıtlayabilir bu soruyu. Zaten ismi de Tuba Hanım’ın oğlu koymuş: Kaplumbağa’nın çocukça söylenişi. Yalçuva, “İnsan markasının ismini, yavaşlığıyla ünlü kaplumbağa koyar mı hiç” diyenlerin olduğunu söylüyor ama bize göre cuk oturmuş. Organik ürünler, ağır ağır ama emin adımlarla yol alıyor. Aynı masaldaki gibi… Kaplumbağa ile tavşanın yarışını anlatan hikâyenin sonunu hatırlıyor musunuz? Baştan söyleyelim, kaplumbağa aklı, azmi ve sabrı sayesinde, zıpır tavşandan daha önce varıyordu finiş çizgisine. İyi bir isim ve mesel bu. Organik, adil ve temiz üreticiler, hikâyenin sonunda kazanacak. Tek gereken sabır ve itina. Gerisini dünyanın gidişatı kendi kendine getirecek. Söylemedi demeyin.
“Bir Hayalim Var!”
Tuba Yalçuva, Etiler “Mohini Aile ve Çocuk Yaşam Merkezi”ndeki ilk mağazalarının açılış hikâyesini anlatıyor…
“Bir süredir bir mağaza açma hayalim var. Ama nasıl bir mağaza? Bu mağazaya ulaşmak kolay olsun, mağazada satılan her bir ürünün bir anlamı olsun, etrafında başka çocuk mağazaları olsun, aktivite alanları olsun, annelerin çocuklarıyla güzel vakit geçirebilecekleri bir yerde olsun.
Fiyatlar çok pahalı olmasın ki anneler ürünlere kolay ulaşabilsin. %100 organik ürünler olsun, tekstil olsun, kozmetik olsun, çay olsun, bisküvi olsun hatta organik oyuncak olsun, ilk adım ayakkabıları olsun. Bir anne, ihtiyacı neyse onu bulsun. Bu mağazada anneler çalışsın ki tecrübelerini birbirlerine aktarabilsin. Anneler alışveriş yaparken çocuklar sıkılmasın, resim çizsin, çizdiklerini ağaçta sergilesin ama en önemlisi anneler gönül rahatlığıyla, bir anne tavsiyesiyle alışveriş yapsın. Plastik poşet kullanmasın, defalarca kullanabileceği kumaş poşetini kendisi taşısın, yoksa bizden alsın, bir daha ki sefere yanında getirsin, hatta markete de onunla gitsin. Bez poşetin geliri de bir yardım kurumuna gitsin. işte bu hayalim 17 Ocak 2009’da gerçekleşti: Mohini’deki ilk mağazamızı açtık.”
Kapbula’nın Adil Ticareti
“Fair Trade” yani Adil Ticaret, organik üretimin yeni ve önemli slogan ve yaklaşımlarından biri. Dünyada hızla yayılan “Adil Ticaret” yaklaşımı, üretimden satışa kadar emeği geçen her çalışanın hakkını alması ve sosyal güvencelerinin sağlanması anlamına geliyor. Bu konuya özel bir önem gösteren Kapbula’nın yaratıcısı Tuba Yalçuva, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfıyla birlikte projeler yürüttüklerini ve mağazadaki bazı ürünlerin üretimiyle, ihtiyacı olan kadınlara sürdürülebilir bir gelir kaynağı sağlamaya çalıştıklarını anlatıyor.