#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Daha Fazla” Tüketim Anlayışı Çöküşü Getirdi!

Ekolojik Yaşam Hareketi’ni bugüne taşıyan pek çok isim, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi. Türkiye’deki Ekolojik Yaşam Hareketi’nde emeği geçenler, hareketin geçmişini ve gelecekte neler yapabileceklerini değerlendirdi.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Ekolojik Yaşam Hareketi’nin Dünü, Bugünü ve Yarını buluşmasında, döngüsel ekonomiden ekolojik politikalara, yerelden küresele, insan kaynağından gönüllülük kültürüne kadar farklı konular ele alındı.

Buluşma, Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen ve Sivil Toplum Geliştirme Derneği tarafından yürütülen “Birlikte” Programı desteği ile gerçekleştirildi. Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi Oya Ayman, “daha fazla” anlayışının getirdiği bu çöküş döneminde, yaşam tarzımızı, üretim ve tüketim yöntemlerimizi dönüştürmemiz gerektiğini belirtti.

“Umarım Birlikteliğimiz Ekolojik Yaşam Hareketine Güç Katar”

Ayman, “Ekolojik yaşam hareketi olarak 30 yılı, dernek olarak 20. yılımızı geride bırakırken bu harekete el verenlerle geçmişimizi ve gelecekte neler yapabileceğimizi konuşmak için buradayız. Umarım, birlikteliğimiz ekolojik yaşam hareketine güç katar ve dayanışmanın yolunu aydınlatır” dedi.

Günümüzde yaşanan krizlere dair bir değerlendirme yapan Yeşiller Partisi kurucularından Alper Akyüz, Ekolojik Yaşam Hareketi’nin insan ve doğa haklarını kapsamına alan hak temelli bir hareket olduğunu söyledi.

Sabah oturumunda konuşan Emet Değirmenci, Timur Danış, İnci Gökmen ve Ali Gökmen, Yücel Sönmez, Barış Doğru, Defne Koryürek, Mustafa Alper Ülgen, Süheyla Doğan, Fikret Adaman, Yonca Demir, Cem Altıparmak, Bilgi Buluş ve Ahmet Berkay Atik “Ekolojik yaşam hareketinde ne yaptık? Ne yapamadık? Ne yapabilirdik?” sorularını yanıtladı.

“Herkes Akkuyu’ya!”

Toplumun insan üzerindeki ve insanın doğa üzerindeki tahakkümü arasındaki bağlantıya işaret eden Emet Değirmenci, kapsayıcı olmanın ve küçülmenin önemini vurguladı. Aktivist Timur Danış, anti-nükleer hareketten söz ederek “Herkes Akkuyu’ya!” çağrısı yaptı. Ankara’daki Güneşköy’ün kurucularından İnci Gökmen ve Ali Gökmen ise toplumsal projelerin en büyük sorununun sosyal sürdürülebilirlik ve birlikte çalışma olduğuna dikkat çekti.

Gazeteci ve Açık Radyo programcısı Yücel Sönmez ise son 20 yıldaki ekoloji hareketi tarihini ve Türkiye’deki siyasi ortamı değerlendirdi. Sönmez, bu hareketin içinde yer alanların daha çok iletişimde olması gerektiğini dile getirdi.

Buluşmaya çevrimiçi olarak bağlanan Ekoloji Birliği’nden avukat Fevzi Özlüer, bu tür toplumsal hareketlerin kamusal alan yaratma potansiyeli taşıdığını ifade etti. Özlüer; kooperatiflerin, tarımsal sendikal hareketin, agroekolojinin bir kamusal alan yarattığını belirterek işbirliğinin önemini vurguladı.

“İklim Hareketi’nin Daha Kurucu ve Proaktif Olması Gerekiyor”

Doğa, iklim ve sürdürülebilirlik alanında iletişim araçları geliştiren Dr. Barış Doğru, ekoloji hareketinin birikiminden söz ederek “Ekoloji hareketi, biriktirmeyi, derlemeyi toplamayı, dayanışmayı ve işbirliğini bilmiyor. Daha çok dayanışma ağının kurulması, Türkiye’de zayıf kalan İklim Hareketi’nin daha kurucu ve proaktif olması gerekiyor. Reformlar üzerinden birlikte hareket etmek ve sağlam fikirler çevresinde insanları bir araya toplamak başlıca işlerimizden biri olmalı” dedi.

Kazdağı Koruma Derneği’nden buluşmaya çevrimiçi olarak katılan Süheyla Doğan, yerel mücadelelerden örnekler sunmakla birlikte gençlerle bağlar kurmanın ve deneyim aktarımının altını çizdi. Yaşanılan krizlerin esas sebebinin doğayla uyumlanmamak olduğunu ifade eden Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucularından Defne Koryürek, “Yeni neslin mücadelesini, pratiğini, yöntemini öğrenmek, onlara kulak vermek zorundayız, nerede su var dercesine!” dedi. Ardından Slow Food İda’nın kurucularından Mustafa Alper Ülgen, Buğday Derneği’nin öncüsü olduğu dönüşüm hikayesinden söz etti.

Prof. Dr. Fikret Adaman ise konuşmasında dört mesaj verdi. Birliktelik, alternatif ekonomi modelleri yaratmak, mücadeleler arası köprülenme ve platformlar. “Organik Tarım Türkiye’yi Besler mi?” başlıklı çalışmanın araştırmacılarından Yonca Demir, dayanışma ağlarının eksikliğini vurgularken Ekolojik Yaşam Hareketi Buluşması’nın bu ağı oluşturmak için iyi bir vesile olduğunu belirtti.

İnsan hakları ve ekolojik yaşam arasındaki ilişkiye işaret eden çevre ve doğa hakkı avukatı Cem Altıparmak, ekolojik yaşamın kentlerdeki sürdürülebilirliğinin önemine dikkat çekti. 1996 yılından bu yana profesyonel olarak sivil toplum hayatında yer alan Bilgi Buluş, buluşmaya çevrimiçi olarak katıldı ve Buğday Derneği’nin ekolojik yaşam hareketindeki öncü rolünden söz etti: “Üretimi buldu, tanıdı, destekledi; şehri ve kırsalı birbirine yaklaştırdı ve etki-dönüşümü merkeze koydu.” WWOOF Türkiye/TaTuTa Koordinatörü Ahmet Berkay Atik ise TaTuTa ile 6 binden fazla insanın ekolojik çiftliklerde ekolojik yaşam ve üretimle etkileşime geçtiğini ifade etti.

Öğleden sonraki ilk oturumda Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, Good4Trust kurucusu Dr. Uygar Özesmi ve Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği bünyesinde çalışmalar yapan Ceyhan Temürcü “Ekolojik Yaşam Hareketi’nin yönü nereye doğru olmalı? Örgütlenmenin, ağların önemi, işbirlikleri ve dayanışma için neler yapabiliriz?” sorularını yanıtladı. Oturuma Batur Şehirlioğlu, topluluk içi farklılıkların öneminden söz ederek başladı. Farklı alanlardan, farklı coğrafyalardan insanların bir araya gelip etkileşimde bulunmasına duyulan ihtiyacın önemini vurgulayan Şehirlioğlu, sivil topluma niçin yeni insanların katılamadığının sorgulanması gerektiğini belirtti.

Konuşmasında döngüsel ekonominin sıkça altını çizen Uygar Özesmi, günümüz krizlerinin esas nedeninin ekonominin örgütleniş biçimi olduğunu belirtti. Örgütlenmeye kaynak ayırmanın ve yerelleşmenin öneminden söz eden Özesmi, kurulan yönetişim sistemlerinin basit ve eğlenceli olması gerektiğini dile getirdi. Ceyhan Temürcü, modernizm ideolojisinin topluluk bağları üzerine etkisini anlattı. Ayrıca tahakküm mekanizmalarının ortadan kaldırılması ve toplulukların dışsal baskılardan arındırılması gerektiğini vurguladı.

“Yapmamız Gereken Şey Dönüşümü Tasarlamak”

Öğleden sonraki ikinci oturumda; Stratejik İletişim Yönetimi alanında akademik ve profesyonel birikimi ile tanınan Salim Kadıbeşegil, UN GEF SGP Ulusal Koordinatörü Gökmen Argun ve Harmonia ekolojik tasarım, doğal yaşam ve eğitim firmasının kurucu ortağı Melih Aşanlı, “Ekolojik yaşam hareketinde sivil hareketlerin özel sektör, yerel yönetimler ve kamu kurumlarıyla iş birlikleri” konusunu ele aldı.

Sözlerine Buğday Hareketi’nin lideri Victor Ananias’ı anarak başlayan Salim Kadıbeşegil, alternatif çıkış yolları üzerinden modellemeler yapılması gerektiğini ifade etti. Gökmen Argun, öznelerin, ittifakların ve müştereklerin önemini vurguladı. Son olarak kültür ve toplumsal bağlar arasındaki ilişkiye işaret eden Melih Aşanlı, toplumsal bağları korumak ve birbirimizle iletişim kurabilmek için kültürün korunması gerektiğini belirtti. Aşanlı, “Bizler ya bu dönüşüme karşı duracağız, ya boyun eğeceğiz ya da bu dönüşümü kabul edip dönüşümü tasarlayacağız. Yapmamız gereken şey dönüşümü tasarlamak” şeklinde konuştu.

Günün son oturumunda Alper Can Kılıç ve Elif Çatıkkaş “Ekolojik yaşam hareketinde insan kaynağı ve gönüllülük, politikaları nasıl değiştirebiliriz, geniş kitlelere nasıl anlatırız, yeni nesli ve kitleleri nasıl katılımcı kılabiliriz?” sorularını konuşmak ve yanıt aramak üzere bir araya geldi. Alper Can Kılıç gönüllülüğe soyunmanın sorumluluğu da beraberinde getirdiğini söylerken Elif Çatıkkaş, Kokopelli Şehirde’nin gönüllük ağının nasıl geliştiğini ve halihazırda bulunmayan gönüllü mevzuatından söz etti. Katılımcılar da konuşmalardan sonra gerçekleştirilen forumda sorularını ileterek çeşitli katkılarda bulundu.

EkoIQ Editör