Dört Ayaklı Şehir/Afet Koordinasyonu gönüllüsü Onur Akgül, depremin ardından 17 Şubat’tan başlayarak dört gün Adıyaman ve Hatay’da hayvan arama-kurtarma çalışmalarına katıldı. Akgül, ilk defa gerçekten sistemli; kurtarma, tedavi etme ve yeniden yuvalandırma ayaklarına oturan, planlı ilerleyen bir hayvan kurtarma koordinasyonu ile başarıya ulaştıklarını söylerken, “Can kurtarma, can kurtarıldığı için örgütlenme ve onun seferberliğini yapma hali, ruhu çok eşsiz bir duygu” diyor.
Yazı: Bulut BAGATIR
Deprem bölgesinde hayvanlara yönelik arama-kurtarma çalışmaları kapsamında dört gün geçirdin. Bu esnada gözlemlerin neler oldu?
Öncelikle sanırım şu söylenebilir; bölgeye gittiğimde artık insani arama-kurtarma çalışmaları tamamlanmıştı. Yardımsız ve çözümsüz kalma duygusu çökmüştü ve büyük bir yalnızlık vardı. Kiminle temas ettiysek söylenen şeyler aşağı yukarı hep aynıydı: “Hiçbir yardım alamadık, tamamen yalnız kaldık.” Bilhassa Adıyaman’da, sivil inisiyatiflerin, yurttaşların geliştirdikleri koordinasyonlar haricindeki AFAD koordinasyonlarının çok yetersiz olduğunu gözlemleyebildim. Bir de saha çok başka. Medyadan ne kadar görmüş olsak da o gerçeğin kendi hiçbir şekilde aktarılanla kıyaslanabilir bir şey değil. Kaybedilen insanların, hayvanların, canlıların toplam yükü çok daha büyük. Sadece canlı hayatı; insan veya hayvan değil kaybedilen. Bir yaşam organizasyonu, geçim kaynakları, kişisel anlatılar, insani hafıza kaybediliyor. İnsan yaşamına dair birlikte inşa edilen her türlü öge kayboluyor aslında. İyi müdahale de edilemediği için çok yalnızlık içerisinde bir coğrafyaydı; neredeyse terk edilmiş, yıkıntıların içerisinde yalnızlık hissi veren bir yerdi.
Orada bulunma amacınıza dönelim istersen. İnsanlara yönelik böyle bir tutum varken hayvanlara yönelik daha pozitif bir tutum beklememiz kendimizi kandırmak gibi olur herhalde. Bir de özellikle Türkiye gibi bir yerden konuşuyorsak bunu…
Türkiye’de çok uzun yıllardır süren, bilhassa son iki senedir kedilere, sokağın sakini köpeklere karşı sistemli bir karalama ve şiddet politikası var. Depremin öncesindeki süreçleri unutmamak gerek. Bir yandan elbette insan kurtarma organizasyonu bu kadar çökük haldeyken, işlevsizken hayvan kurtarma gündemde kendine yer bulabilecek gibi değildi belki de. Ama burada iki temel şey gerçekleşti: Biri, ilk defa gerçekten sistemli; kurtarma, tedavi etme ve yeniden yuvalandırma ayaklarına oturan, planlı ilerleyen bir hayvan kurtarma koordinasyonu oluşması. Bu Türkiye’de daha önce yaşanmamış bir şey. İkincisi de hayvanların deprem gibi bir felaketin içerisinde, arama-kurtarma çalışmalarında insanla olan yoldaşlığının, dostluğunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Proteo’yla, ayakları yaralanıp kanayan diğer köpeklerle buna şahit olduk. Oradaki ilişkinin ne kadar hayati olduğunu hatırladık. İnsan kurtarma operasyonu bu kadar çökmüş durumdayken ve hayvan kurtarmaya yönelik üzerine konuşulabilecek operasyon yokken hayvanların burada oynadığı role işaret etmek önemli.
Hayvan kurtarma koordinasyonunun ayakları yere basan bir hal alması aslında 6 Şubat depremlerinden daha önceki iki deneyime doğru gidiyor. Bizim için 2020’de yaşanan İzmir Depremi ve sonrasında ülkenin güneyini tarumar eden, yakan, yıkan 2021 orman yangınları döneminde biraz şekillenmeye başlamıştı. İzmir Depremi’nde oradaki hayvanların kurtarılmasına yönelik bir refleks gelişti. Yangınlarda ise yangın eğitimi de alınarak kurtarılabilecek hayvanların kurtarılmasına yönelik fiili bir süreç yaşandı. Bu depremle beraber Türkiye’de bir ilk yaşandı. Bir anda ihtiyaca karşı refleks gösterilip koordine olundu. Yanı sıra bu koordinasyon felaketin devam ettiği tüm süreçte sağlıklı bir şekilde sürdürülebildi. Bu çok önemli çünkü hayvan kurtarma operasyonu kapsamında başka bir dönemin başladığını bu koordinasyonla söyleyebiliyoruz.
Herhalde bizim ilk etapta buradaki en önemli çıkış noktalarımızdan biri oradaki en acil, en yakıcı ihtiyacı tespit edip onun üzerine giderek ve etrafında koordinasyon sürecini başlatmak oldu. Bu da enerji ihtiyacıydı aslında. Malum deprem kör karanlıkta gerçekleşti. Ardından da bütün enerji sistemleri de çöktüğü için insanlar, hayvanlar o kör karanlığın içerisinde çaresizce mahsur kaldılar. Biz bunun üzerine harekete geçtik ve bölgeye ikinci gün akşamında jeneratörleri ulaştırdık. Böylece bölgeye ilk jeneratör, hayvan kurtarma koordinasyonu sayesinde gitmiş oldu. Bütün bu koordinasyonun toplam üç ayağı oldu; hayvanların kurtarılıp ilk müdahalelerin yapılması, İstanbul’a transfer edilip tedavi edilmesi ve transferlerden sonra ya yeniden yuvalandırılması ya da ailelerine kavuşturulması.
Burada bizim gönüllü veterinerlerimiz merkezi oluşturdu. Kurtarma, tedavi etme ve yeniden yuvalandırma organizasyonunun, koordinasyonunun tamamı aslında sağlık, yani hayvanların tedavi edilebilirliğini sağlamış olduğumuz o merkez etrafında şekillendi. Gönüllü veterinerlerimiz hem sahaya gittiler hem de İstanbul’da ve başka şehirlerde faaliyetlerine devam ettiler. Buradaki kendi ağımız içerisindeki gönüllü veterinerler hayvanlara tedavi sağladılar.
Burada beş şehrin koordinasyonu üzerinden gidildi: Hatay, Adıyaman, Malatya, Maraş ve Diyarbakır. Bu beş şehirde bir yandan hayvan kurtarma operasyonu sürerken bir yandan da gönüllü veterinerler bulundukları şehirlerde kurtarılan hayvanlar ile ilgilendi.
Çok hayati bir noktaya dikkat çekmek lazım: Bu koordinasyonu Dört Ayaklı Şehir başlattı, ardından da farklı şehirlerden çok hızlı bir bilgi akışı oldu. Hayvan kurtarma operasyonunun çok büyük bir toplumsal arka plana da hitap ettiğini gördük. Özellikle bu örnekteki gibi koordinasyon halinde olma durumunu koruyarak ilerleyen bir hayvan kurtarma operasyonunun ciddi bir zemini olduğunu ve karşılık aldığını gördük. İletişim grupları kuruldu, anlık bilgiler paylaşıldı. Herhalde bu iletişim gruplarında atılan mesajların, paylaşılan bilgilerin ucu bucağı yoktur.
Bütün paylaşılan bilgiler gerçekten çok şaşırtıcı bir süratle ve elden gelen en iyi şekilde teyit edildiler. Doğru, isabetli bir bilgiyle hareket etmek bir hayatın kurtarılması demek aslında. Benim sahada olduğum zaman diliminde de aynısı gerçekleşti. Elimde birçok ihbar vardı ve ben elimdeki ihbarın doğrulanmış bir bilgi olduğunu bildiğim için harekete geçebildim ve bir can kurtardık. Hatay’daki ekipteyken ihbar üzerine harekete geçmiştik, orada yaklaşık bir saatlik zaman diliminde üç tane kedi kurtardık. Doğru bilgi bunu sağladı. Oradaki koordinasyonun bence en iyi çalışan yönlerinden biri de bilgi paylaşımının, doğrulama mekanizmasının şartlara rağmen oldukça iyi işlemesiydi. Bu sayede koordinasyon normalde olmayacak bir şekilde çok fazla hayvanın, canlının hayatını kurtarabildi. Elbette bununla sınırlı kalmadı. Bir yandan da ilk etapta jeneratörler hayvan kurtarma operasyonunun yanı sıra, insan kurtarma operasyonları için de kullanıldı. Hatta bizim bölgeye gönderebildiğimiz kedi kutularına kurtarılan bebeklerin soğuktan korunması için konduğunu biliyoruz. Dolayısıyla orada can kurtarma amacıyla harekete geçen seferberlik aslında insan, hayvan ayırt etmeden can kurtardı. Yani hayvan kurtarma operasyonu için gerçekleşen seferberlik insan da kurtardı.
Dört Ayaklı Şehir ile toplamda kaç gönüllü bölgeye gitti? Kaç canlı enkazlardan kurtarıldı?
Dört Ayaklı Şehir 6 Şubat’tan bu yana, 21 veteriner ve sağlık teknikeri, 12 akredite hayvan arama-kurtarma gönüllüsü ve 24 yerel hayvan koruma gönüllüsü ile sahada aktif olarak çalışan 57 gönüllünün afet bölgesine ulaşmasını sağladı. Merkezinde sağlık ekiplerinin yer aldığı ve yatay ağlarla genişleyen koordinasyon sayesinde, Antakya, Maraş ve Adıyaman’da toplam 89 kedi, 154 köpek ve 3 kuş canlı olarak enkazdan ve hasarlı binalardan kurtarıldı. Bu hayvanların kurtarıldığı andan itibaren tıbbi tedavi, bakım, rehabilitasyon ve yuvalandırma sorumluluğunu üstlendik. Tamamı depremde ailesini kaybetmiş ve yardıma muhtaç hayvanlar.
Koordinasyon büyük bir eylem haline dönüştü ve hayvan kurtarma eylemi üretti. Farklı şehirlerdeki insanların bu koordinasyona katkı verdiklerini gördük. Sahaya gidip gelen insanları, coğrafi sınırları aşan bir dayanışmanın, bir ortak kurtarma eyleminin parçası olma refleksi önemli. Bu refleksi gösteren çok daha fazla sayıda insan oldu. Bu yapının parçası olan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Gerçekten mutlulukla söylüyorum, tam sayıyı bilmemiz mümkün değil. İnsanlar hızlıca harekete geçtiğinde bize ulaşıyor, birebir görüşüyor, ihtiyaç ve yapabilirlikleri tespit edip, bölgedeki hareket halinde gönüllülerimiz ve sağlık ekipleriyle bağlantılandırıyoruz. Bu koordinasyon ile sistemli olarak çok iyi bir sınav verildiğini düşünüyorum. Daha önce bu biçimiyle, bu cismiyle yapılmış bir şey değildi Türkiye’de. Şu anda 84 kedi ve dokuz köpeğin tedavileri sürüyor. Yuvalandırma ve yeniden ailelendirme çabaları süreci de devam ediyor.
Son olarak eklemek istediklerin var mı?
Can kurtarma, can kurtarıldığı için örgütlenme ve onun seferberliğini yapma hali, ruhu çok eşsiz bir duygu. İnsan kurtarmak, insan kurtarma çabaları, faaliyetleri içerisinde yer alan insanlar da bunu çok kökünden, derinden hissediyor. En iyi hissettiren, en iyi işlediğini düşündüğüm, en yol aldığımızı, geliştiğimizi hissettiğim konu aslında şu oldu: İhtiyacı tespit edebildik, güncel tutabildik, doğru bilgiyle müdahale edip hayvan kurtarma, can kurtarma anlamında başarıya ulaşıp bununla da kalmayıp sonrasının devamını getirebildik. Belki bu birbirini takip eden, birbiri üzerinde oturan, örtüşen ayaklar çok hayati oldu. Hatay’da, Defne Mahallesi’nde yıkılmamış durumdaki binaya girip aldığım ihbarın fotoğrafındaki kediyi evin içerisinde gördüğüm anı unutamayacağım. Ailesiyle görüntülü aramayla görüştüğümde kedinin o kedi olduğunu teyit ettiğimizde seslerindeki, yüzlerindeki o mutluluğu da unutmayacağım.
Bunu çok fazla insan yaptı. Çok fazla hayvan, insan kurtarıldı. Çok fazla hayvan kurtaran insan Dört Ayaklı Şehir/Afet Koordinasyonu’nun dahilinde veya başka bir hayvan kurtarma operasyon planı dahilinde doğru bilgiyle hareket etti ve o evden, pencerelerden bakan, yatakların altına giren hayvanları kurtarıp yeniden hayata kavuşturdu. Doğru bilgiyle, iyi koordinasyonla hareket ettik. Çok büyük bir başarı elde ettiğimizi düşünüyorum.