#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Döngüsel Ekonomi Şehirler İçin Ne Sunuyor?

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 11’incisi, şehirleri daha kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılmak üzerine. Bu noktada döngüsel ekonomi, ekonomik kalkınma ile çevre ve kaynakların korunması dengesini kurabilmek adına önemli bir fırsat yaratıyor.

Yazı: Gülin YÜCEL, Sustineo Sürdürülebilirlik İş Platformu Kurucu Ortağı

Dünyada kentler, artan nüfusları ve ekonomi üzerindeki etkileri ile dinamikleri hızla değişen yerler olmaya devam ediyor. Şu an kentlerde yaşayan nüfus %54 iken, 2050’de %75’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de ise bu oran şimdiden %74 (Dünya Bankası verileri ile). Bunun yanı sıra GSYH’nin de %85’i kentlerden geliyor.

Bu durum şüphesiz kaynakların, taşıyıcı sistemlerin ve hayat kalitesinin üzerinde önemli bir baskı unsuru. Şehirleri yöneten liderler ise kentsel sistem operasyonlarının yeniden düşünülmesi, değer yaratmaya ve optimizasyona yönelik yeni sistemler oluşturulması gibi konular etrafındaki kaynak verimliliği, ekonomik fizibilite, uzun dönemdeki refah düzeyi, iyi yaşam koşulları ile ilgili planlama zorlukları yaşıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin 11’incisi şehirleri daha kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir yapmak üzerine. Daha fazla insanın tercih etmesiyle birlikte hızla genişleyen şehirler, yeterince iyi planlanmamış olmaları sebebiyle daha fazla alan kaplıyor. Bu durum ise hem çevre hem de insan sağlığı ve yaşam kalitesi açısından farklı sorunları beraberinde getiriyor.

Lineer Yapıdaki Kentler
Dünya Bankası rakamlarına göre, altyapısı olmayan alanlarda yaşayanların sayısı toplam orandaki iyileşmeye rağmen artarak küresel çapta 880 milyon kişiye ulaşmış durumda. 101 ülkede yapılan çalışmada, şehir nüfusunun sadece %65’i belediyeler tarafından verilen atık toplama hizmetine sahip. Öte yanda belediyelerin %50 bütçesini ise atık toplama maliyeti oluşturuyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği hava kalitesine sahip olanların oranı ise şehirde yaşayan her 10 kişiden sadece ikisi. Toplam seragazı emisyonlarının %60-80’i şehirler kaynaklı (Dünya Bankası verilerine göre). Üstelik büyük şehirlerin çoğu küresel ısınmanın en fazla tehdit ettiği yerlerde, deniz kenarlarında konumlanmalarına rağmen emisyon etkileri bu kadar negatif.

Sistemin yanlış tasarımından kaynaklanan yapısal problemlere de ayrıca bakılmalı. Örneğin Ellen MacArthur Vakfı’nın Avrupa’da yaptığı çalışmalara göre, bir araba ortalama kullanım süresinin %92’sinde park halinde duruyor. Buna rağmen ABD’de trafik sıkışıklığının maliyeti 2016’da 300 milyar dolardı (INRIX’in 2016 verilerine göre). Yine Avrupa’da ortalama ofis kullanımı %35-50 arasında. Yiyeceklerin %31’i sadece değer zincirindeki bozukluktan ötürü tüketilemeden atığa dönüşüyor. Bu dinamikler, kentsel kalkınmanın farklı bakış açıları ile yeniden düşünülmesi gerekliliğini ortaya koyuyor.

Sıfır Atık, Sıfır Enerji Kaybı
Doğrusal, yani lineer tasarlanmış sistemlerde “Al, yap, tüket” modeli sınırsız malzeme ve enerji kaynağı olduğunu varsayımına dayanır. Döngüsel ekonomi ise, tüm malzeme ve enerjinin yerine konulabilir olması üzerine geliştirilmiş bir endüstri ekonomisidir. Sistemlerin karmaşık döngüde birbiriyle ilintili çalıştıklarını, dolayısıyla sadece bileşenlerde değil tüm sistemde optimizasyonunun gerekli olduğuna dikkat çeker. Malzeme akışlarını, biyolojik ve teknik olarak inceler, çöp oluşumunun ortadan kalkmasına odaklanır.

Bu noktada döngüsel ekonomi, ekonomik kalkınma ile çevre ve kaynakların korunması dengesini kurabilmek adına önemli bir fırsat yaratır. Kaynakların en verimli şekilde kullanılması ve sistemde kalmasını sağlarken, enerjinin, hava kalitesini bozan tüm emisyonların ve toksinlerin yok olmasına odaklanır.

Avrupa Birliği Ne Bekliyor?
Avrupa Birliği, Aralık 2015’te yayınladığı manifesto ile döngüsel ekonominin kaçınılmaz olduğunu duyurmuştu. Bu manifesto ile GSMH’de %7’ye varan büyüme, işletmelerde 600 milyar Euro’luk tasarruf, sadece atık yönetimi sektöründe 2035’e kadar 170 bin iş yaratılması, yıllık emisyonların %2-3 arasında azaltılmasının yanı sıra rekabetçiliğin tetiklenmesi, malzeme tedariki güvenliği, ekonomik ve çevresel dayanıklılık yaratılmasının desteklenmesi hedefleniyor.

Kentsel ölçekte ise:

  • Malzeme kullanımının 2030’a kadar %32, 2050’ye kadar ise %53 azaltılması,
  • Sadece üç alanda (ulaşım, gıda sistemleri ve mekan tasarımları) yapılacak değişiklikler ile hane gelirlerinin 3000 Euro artması (2030’a kadar %11),
  • Emisyonların 2030’a kadar yarıya düşmesi,
  • Trafikte harcanan zamanın 2050’ye kadar %60 oranında azaltılması öngörülüyor. Bu fayda tanımı,kentlerin döngüsel ekonomi dönüşümü için ne kadar kritik olduğunu ortaya koyuyor.

Doğrusal, yani lineer tasarlanmış sistemlerde “Al, yap, tüket” modeli sınırsız malzeme ve enerji kaynağı olduğunu varsayımına dayanır. Döngüsel ekonomi ise, tüm malzeme ve enerjinin yerine konabilir olması üzerine geliştirilmiş bir endüstri ekonomisidir.

Kentler İçin Fırsatlar
Ellen MacArthur Vakfı’nın Ağustos 2017’de küresel iş ortağı Google’ın desteği ile yayımladığı “Cities in the Circular Economy: The Role of Digital Technology” (Döngüsel Ekonomide Kentler: Dijital Teknolojinin Rolü) adlı rapora göre, kentlerin doğru tasarım ve kaynak kullanımı ile yaşayacağı dönüşümde en önemli başlıklar ise şöyle sıralanıyor: Binalar: Doğru tasarım ve sağlıklı malzeme seçimleri ile malzeme kullanımları ve insan sağlığı için riskler azaltılacak, ihtiyaç doğrultusunda esnek hareket eden modüler mekanlar oluşturularak atıl alan kullanımı ortadan kaldırılacak. Binalar kendi kaynaklarını (enerji, su, yiyecek, malzeme gibi) kapalı devre sistemler sayesinde yaratabilecek.

Enerji sistemleri: Yenilenebilir, dayanıklı, yerel, dağınık ve verimli enerji sistemleri ile maliyetler azaltılacak ve pozitif çevre etkisine geçiş olacak.

Kentsel ulaşım: Erişilebilir, uygun maliyetli ve etkin bir sistem ile farklı kamu araçlarının kullanımı, talep ve kullanım şekline göre yapılandırılmış araç sistemlerinin sağlanması gerekli. Ulaşım, elektrik gücü ile donanmış ve paylaşımlı kullanıma dayalı olmalı. Bu sayede hava kirliliği ve trafik sorunu ortadan kalkacak.

Kentsel biyo-ekonomi: Yiyecek atıkları tamamen değerlendirilecek; organik malzemelerden oluşan bu atıklar tarım kullanımı için uygun şekillerde doğal gübreye dönüştürülecek. Kentsel tarım ile şehirlerin kendi yiyeceklerini üretme becerisi olacak. Kapalı devre sistemler ile meyve, sebze ve balık üretiminin tasarlanması; atıklardan biyo-yakıt ve enerji sağlamak mümkün olacak.

Katma değerli üretim: Kapalı devre sistem mantığı aynı zamanda ekonomik değer zinciri yaratılması için de geçerli olacak. Yerel ekonomi desteklenecek, hizmete dayalı alanlar gelişecek ve yeni açılımlar yaratılacak.

Ne Gerekli?

  • Döngüsel ekonominin farklı bir düşünce sistemi olduğunu ve prensiplerini bilmek önemli. Hem kentsel sistemlerin karmaşıklığı hem de iç içe geçmiş sistemlerin varlığı başlangıç noktasının doğru tasarlanması açısından kritik. Ayrıca “her şehrin ayrı bir hikayesi vardır” mantığı ile yöresel bir bakış açısı da gerekli.
  • Faydanın tanımı önemli. Bu, uygulamanın ne çapta ve ne sürede olması gerektiği konusunda yolu açacak.
  • Hedeflendirme, önceliklendirme ve planlama, uygulamanın başarılı olması için şart.
  • Teknoloji kullanımı ve inovatif her tip düşünce vazgeçilmez.
  • Birbirinden öğrenme kaçınılmazdır.Budöngüseldönüşümdeileride olan Londra, New York, Vancouver, Toronto, Austin, Rio de Janeiro, Tel Aviv ve Kopenhag gibi örnekler mevcut.
  • Bilinmeyen, gelişmesi gerekli alanlar bu dönüşüm için mutlaka gerekli. Öte yandan eldeki veriler bu konunun şehirler için ne derece önemli olduğu ve hemen adım atılması gerektiği konusunda oldukça yeterli.

EkoIQ Editör