#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Döngüsel İş Modellerine Geçiş Hızlanır mı?

OECD’ye göre döngüsel ekonomiye geçişin; doğal kaynak kullanımını ve jeopolitik tedarik riskini azaltması, çevresel baskıları minimize etmesi ve yeni ekonomik fırsatlar yaratması gibi avantajları bulunuyor.

YAZI: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi, ahu.ergen@vs.bau.edu.tr

Her hafta, insan başına, kendi vücut ağırlığı kadar nesne üretildiği tahmin ediliyor. Bu nesnelerin üretimi için yılda 100 milyar tondan fazla kaynak ekonomiye aktarılıyor. Üretim süreçleri ise genellikle atık ve seragazı emisyonu artışı ile sonlanıyor. Bugün Antroposen Çağı’nda oluşumuzun; iklim krizi, aşırı hava olayları ve biyoçeşitlilik kaybı gibi büyük sorunlarla mücadele etmek zorunda kalışımızın en önemli nedenlerinden biri Sanayi Devrimi’nden bu yana artarak devam eden “al-yap-at” mantığına dayalı doğrusal iş modelleri. Döngüsel ekonomi ise klasik “al- yap-at” mantığının tersine sürdürülebilir üretmenin ve tüketmenin önemli bir aracı olarak görülüyor.

Doğal Sistemleri Yenileyen İlkeler 

Ellen MacArthur Vakfı’na göre (2021) döngüsel ekonomi; “Atığı ve kirliliği tasarımdan itibaren ortadan kaldıran, ürünleri ve materyalleri kullanımda tutan ve doğal sistemleri yenileyen ilkeler bütünüdür.” Yenilenebilen kaynakların mümkün olduğunca uzun süre kullanılması döngüsel ekonomide önemli yer tutuyor. Bunun için de ürünler ve hizmetler en baştan, teknik ya da biyolojik döngülerde yeniden kullanılabilecek şekilde tasarlanıyor. Böylelikle hem atık hem de kaynak kullanımı azalırken doğa tahribatının da önüne geçiliyor.

Fazlasıyla atığa neden olan, kaynak sıkıntısı çeken ya da aşırı doğal kaynak kullanan endüstrilerin döngüsel ekonomi gibi yeni iş modellerine gereksinimi var. Örneğin, birkaç kilogram ağırlığında bir dizüstü bilgisayarın üretilmesi için 1 ton metal, silikon ve plastik kullanan sistemde, doğal kaynakların kullanımının nasıl olacağına dair yeni bakış açılarına duyulan gereksinim de her geçen gün artıyor.

Döngüsel İş Modeli

Döngüsel iş modelinin tanımını şu şekilde yapabiliriz: “Bir şirketin paydaşlarıyla birlikte, kaynak verimliliğini iyileştirecek şekilde, ürünlerin ve parçaların yaşam sürelerini uzatarak değer yaratması ve bu yolla çevresel, sosyal ve ekonomik fayda sağlaması.” Döngüsel iş modellerinden öne çıkanlar; beşikten-beşiğe, mavi ekonomi, yenileyici tasarım, biyomimikri, endüstriyel simbiyoz, paylaşım ekonomisi. Bazı döngüsel iş modellerinde ise kaynak kullanımı azaltılıyor; ürünler sahip olunan eşyalar olarak değil, satın alınan hizmetler olarak tüketiciye sunuluyor. Ya da ürünlerin fonksiyonelliği ve dayanıklılığı artırılıyor. Böylelikle işletme; ürünün tasarımından itibaren üretimine, geri toplanmasına, geridönüşümüne, belki yeniden üretim sürecine dahil edilmesine hakim oluyor ve materyalleri döngüde tutabiliyor.

Kaynak Döngüsünü Yavaşlatma/Kapatma 

Kimi araştırmacılara göre, döngüsel iş modellerinin merkezinde, kaynak döngülerini yavaşlatma ve kapatma yer alıyor. Kaynak döngüsünü yavaşlatma ile paylaşım modelleri ya da dayanıklı, tamir edilebilir ürünlerin tasarımı gibi yöntemlerle ürünlerin yaşam sürelerini uzatma kastediliyor. Döngüyü kapatmayla ise kullanım sonrası ve üretim arasındaki döngüyü geridönüşüm, endüstriyel simbiyoz gibi yöntemlerle kapatma kastediliyor.

OECD’ye göre döngüsel ekonomiye geçişin; doğal kaynak kullanımını ve jeopolitik tedarik riskini azaltması, çevresel baskıları minimize etmesi ve yeni ekonomik fırsatlar yaratması gibi avantajları bulunuyor. 2030 yılına dek 4,5 trilyon dolarlık inovasyon, yeni işler yaratma ve ekonomik büyüme potansiyeli taşıma yönüyle son dönemde döngüsel iş modellerini benimseyen şirketlerin sayısında artış görülüyor. Tedarik zincirlerindeki kırılganlık, iklim krizi ve pandemi gibi riskler de göz önünde bulundurulduğunda, gelecekte yenilikçi döngüsel iş modellerinin daha da yaygınlaşacağı tahmin ediliyor.

Prof. Dr. Ahu Ergen

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi | Sürdürülebilir Tüketim