Kooperatifçilik, “Biz Üretiyoruz, Öyleyse Biz Yönetiriz” savının eylem alanı olarak özgürleştirici ve piyasanın ezici etkileri karşısında alternatif bir ekonomi ve sağlıklı bir sürdürülebilir kalkınma için önemli bir potansiyele sahip.
Tamamen piyasa güçlerine, toplumsaldan kopmuş devlet kurumlarına ve bürokratik yapılara bırakılmış, aslında son derece kayırmacı rekabete dayalı bir ekonomi alanı; bir avuç yönetici dışında hiç kimseyi memnun etmeyi, doyurmayı başaramadı. Üstüne üstlük ortada devasa bir çevresel yıkım ve toplumsal eşitsizlik bıraktı. Öte yandan kooperatifçilik, “Biz Üretiyoruz, Öyleyse Biz Yönetiriz” savının eylem alanı olarak özgürleştirici ve piyasanın ezici etkileri karşısında alternatif bir ekonomi ve sağlıklı bir sürdürülebilir kalkınma için önemli bir potansiyele sahip. Bugün, eskinin köhnemiş yapılarını tamamen geride bırakmaya çalışan yeni nesil bir kooperatif hareketi yavaş yavaş baş göstermiş durumda. Yalnızca klasik gıda üretimi alanının ötesinde, enerjiden fikri ve dijital üretime, oradan sanat ve kültüre, yeni ortaklık biçimlerine uzanmakla da kalmıyor; ortakların ekonomik çıkarlarının ötesinde, sürdürülebilir bir dünyaya hizmet edecek yeni toplumsal ve çevresel fayda biçimlerini de dert ediniyor.
İnsan uygarlığının temelinin birçoklarının sandığının aksine rekabete değil, işbirliğine dayandığını dile getiren ekoIQ Yayın Yönetmeni Dr. Barış Doğru, kooperatiflerin 19. yüzyıldan çok daha eskilere giden tarihsel gelişimini yorumladı. Dr. Doğru’ya göre, yaşadığımız yüzyılda yeni ortaklık biçimlerinin muazzam yükselişine tanıklık edebiliriz…
İnsan nüfusunun en az %12’si dünya genelindeki 3 milyon kooperatiften birinin üyesi ve kooperatifler, toplumun gelişmesi için ihtiyaç duyduğu hizmetleri ve altyapıyı teşvik ediyor. Bu bağlamda ekoIQ’nun yeni sayısında, kooperatiflere sürdürülebilirlik odağından baktık: Doç. Dr. Dalya Hazar, Doç. Dr. Alexandre Guttmann, Gökçe Türkmen ve Alper Can Kılıç, Bahar Çınar, Orkun Doğan, Oral Kaya, Dr. Ayşe Gönüllü Atakan ve Dr. Aslı Çoban, Doç. Dr. Derya Nizam ve Özgür Kurtuluş dosya konumuzun konukları oldular. Yanı sıra İpek Yaman, Nazlı Irmak Çiftçi ve Ekim Işık Coşkun Çakır’a “Başka bir okul mümkün mü?” diye sorduk. Elif Akkaya ile kültür-sanat alanındaki alternatif örgütlenme modellerini konuştuk. Deprem bölgesinde tiyatro çalışmaları yapan Yeşim Özsoy ise aslında kültür-sanatın da bir ihtiyaç olduğunu hatırlattı.
Yazarlarımız Aynur Kolbay Hülya, Arzu Deniz Aksoy, Sibel Bülay, Prof. M. Levent Kurnaz, Elif Gökçe Şahin, Gülin Yücel, Esra Bezircioğlu, Arif Ergin ve Zeynep Özler değerli görüşlerini bizlerle paylaştılar.
ekoIQ editörü Nihat Nuyan, 6 Şubat depremlerinin yarattığı yıkıcı etkiyi ve sonrasında tüm ülkeyi saran “fantom ağrısı”nı anlatırken, felaketin bir kaza veya kader olmadığının altını çizdi.
Dünya Sulak Alanlar Günü’ne dikkat çeken Gökçe Ersel Ötkün, sulak alanların kaybının olumsuz etkilerini değerlendirdi. “Güneş’in patentini alabilir misiniz?” başlıklı yazısında Ömer Mızrak, sağlık ve bilimde sürdürülebilir ekolojik politikaların önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
Dönüşümsel yönetişim yaklaşımını ele alan UN Global Compact Türkiye; adil, barışçıl ve refah seviyesi yüksek bir toplum olma yolunda iş dünyasının üzerine düşen sorumlulukları değerlendirdi. Anlamlı bir değişimin ancak birlikte mümkün olabileceğini söyleyen Damla Özenç ve Duygu Vatan, Mana & Joon olarak ortak çalışmalarını anlattı. Hayvan cinayetleri gündemden düşmüyorken; Nihat Nuyan Politik Kamera’da, insanın hayvanlar için yarattığı cehennemi sinema merceğinden tartıştı.
Gözümüzden Kaçmayanlar’da Gözde İvgin’in derlediği kısa ve öz çevre haberlerini okuyabilir, Kitap sayfamızda yeni önerilerimizi bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dileriz.
ekoIQ’nun 110. sayısına buradan ulaşabilirsiniz.