Fatih Birol’a Açık Mektup: Uranyum Vardı da Biz mi İçtik?

Yazı: Balkan TALU
Son dönemin en çok tartışma yaratacak değerlendirmelerinden biri dünya çapında saygınlığı olan ekonomistlerin birinden geldi. Tüsiad’ın evsahipliği yaptığı basın toplantısında  Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yıllık olarak hazırlanan ve küresel enerji piyasalarının mevcut durumuna ve geleceğine yönelik analizler içeren World Energy Outlook 2011 Raporu’nu tanıtan Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol “Türkiye ekonomisinin büyümesiyle enerji talebi daha da artacak ve bu büyümenin yakıtı enerji sektörü olacak”’ dedi. Fatih Birol, bu talebin en iyi şekilde karşılanması için Türkiye’nin yenilenebilir ve nükleer enerjiyi bir arada kullanması gerektiğini ifade etti. Hem doğalgaz hem de petrol tüketimimizin ve dolayısıyla ithalatımızın artacağını hatırlatan Birol, bu faturayı dengelemek için güneş, rüzgâr ve hidro gibi emisyonsuz yakıtları kullanmamız gerektiğini vurguladı ve bunun yanı sıra Türkiye’de hızlıca ve yüksek miktarda birçok nükleer santral kurulması gerektiğinin altını çizdi.
Fatih Birol, nükleere yapılacak yatırımın Türkiye’nin dışa olan bağımlılığını azaltacağını savunuyor ve ekliyor: “Maliyet ve çevre açısından bakıldığından Türkiye için olumlu bir süreçtir. Nükleer enerjiye sahip bir Türkiye’nin bölgede ve dünyadaki ağırlığı daha fazla olur.”
Bizler de haddimiz değil belki ama Fatih Bey’e birkaç soru sormak istiyoruz: İlk olarak ülkemizde uranyum, plütonyum yatakları var da bizim mi haberimiz yok? Yoksa şu meşhur boryum madenlerimiz gibi bize çıkarttırmıyorlar mı? Eğer yoksa, bu durum petrol yerine nükleer santral yakıtı ithal edeceğimiz anlamına gelmiyor mu? Bu, dışa bağımlılık değil mi? Bu arada bu santrallerin teknolojileri yurtdışındoan alınmayacak mı?
Bir de madem olaya çevre açısından da bakıyoruz, atık sorununu nasıl bertaraf edeceğiz? Yoksa az atık üretecek ya da çok güvenli atık depolayacak süper güvenli bir yöntem mi bulduk? En son Avrupa Komisyonu’na ve Alman hükümetine de danışmanlık yapmış olan Jeremy Rifkin’in dediğine göre ABD’de Yucca dağını delmek bile pek işe yaramamış durumda.
Son olarak, hızlıca yüksek miktarda santral derken acaba, mesela on senede kaç nükleer santral kurabileceğimizi düşünüyorsunuz? Bunun toplam maliyeti konusunda bir fikriniz var mı? Ve bu paralar yine yurtdışına gitmeyecek ve cari açığı yükseltmeyecek mi?
Bu soruların yanıtlarını heyecanla bekliyoruz Fatih Bey…

Önerilen makaleler