Hukuk

Genç Aktivistlerin İklim Davasına Danıştay’dan Ret

Üç iklim aktivisti gencin, Türkiye’nin bilimsel bir yoldan uzak durduğu ve Paris İklim Anlaşması’nın kararlarına uymadığı gerekçesiyle açtığı davayı Danıştay incelemeden reddetti. Dava, Paris İklim Anlaşması kapsamında Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede seragazı emisyonlarını nasıl düzenleyeceğine ilişkin açılmış ilk iklim davası olarak biliniyor.

Türkiye, 13 Nisan 2023 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı sundu. Beyanın Türkiye’nin Paris Anlaşması’nda belirlenen yükümlülüklerine karşılık gelmemesi nedeniyle, uluslararası sözleşme kapsamında gerçekleştirilen bu kararın iptali için Ela Naz Birdal, Seren Anaçoğlu ve Atlas Sarrafoğlu, Mayıs 2023’te dava açtı.

Gençler açtıkları dava ile Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nın Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan yaşama, kötü muamele görmeme, özel hayatın korunması, ayrımcılık yasağı gibi temel hak ve hürriyetlerini ihlal edici nitelikte olması sebebiyle, bu beyanının iptalini yetkili ve görevli mahkeme olan Danıştay’dan talep etmişti.

Genç iklim aktivistleri Türkiye’nin Paris Anlaşması’nın hedeflerinden uzaklaşma nedenlerini; Türkiye, üzerine düşen farklılaştırılmış ve adil mutlak azaltım yükümlülüğünü karşılamıyor.

İklim krizine sebep olan seragazı emisyonlarında mutlak azaltım taahhüdünde bulunmuyor. 2038 yılına kadar seragazı emisyonlarını artırmayı planlıyor. Kömüre dayalı elektrik üretim sistemini yenilenebilir kaynaklardan yana dönüştürmüyor. 2053 net sıfır hedefini nasıl gerçekleştireceği kesin ve net değil” şeklinde açıklamıştı. 

Üç iklim aktivisti gencin açmış olduğu dava, Paris İklim Anlaşması kapsamında Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede seragazı emisyonlarını nasıl düzenleyeceğine ilişkin açılmış ilk iklim davası. Dava aynı zamanda, Paris İklim Anlaşması hedeflerinin yeterli plan ve uygulamalarla gerçekleştirilmesine katkı sunulması ile iklim krizinin yıkıcı etkileri açısından tüm çocuk ve gençlerin temel hak ve hürriyetleri arasında bağlantı kuran da ilk dava.

İnceleme Yapılmaksızın Ret

Ayrıca üç genç başlattıkları imza kampanyasında 15 bine yakın imzaya ulaştı. Davanın görüldüğü Danıştay ilgili dairesi, gençlerin ve çocukların iklim krizine karşı açtığı davayı herhangi bir inceleme yapmaksızın, davanın tarafları olan Cumhurbaşkanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na dava dilekçesini tebliğ etmeden ve davaya cevaplarını sormadan reddetti.

Danıştay’ın gençlerin ve çocukların açtığı davayı incelemeksizin ret nedeni “uyuşmazlıkta konu edilen Ulusal Katkı Beyanının, Paris İklim Anlaşması kapsamında, anılan anlaşmanın bir parçası olarak, anlaşmada yer verilen taahhüdün yerine getirilmesine ilişkin bir belge olduğu, tek başına iç hukukta etki eden bir yanının olmadığı, iç hukukta bu beyan kapsamında bir düzenleme yapılacağına ilişkin bir taahhüt niteliği taşıdığı, dolayısıyla idari işlem değildir ve idari işlemin iptali konusu yapılamaz” olarak belirtildi.

Davanın ret kararı oy çoğunluğuyla alındı. İki üye ise “Ulusal Katkı Beyanı uyarınca iç hukukta gerekli düzenlemelerin yapılacağı, iş ve işlemlerin gerçekleştirileceği açık olduğundan kesin ve yürütülebilir bir işlem olması nedeniyle davanın esasının incelenerek karar verilmesi” gerektiğini savunarak ret kararına karşı çıktı.

 “Türkiye Karbonsuzlaşmaya Katılmalı”

Danıştayın ret kararı ve Türkiye’nin bugüne kadar COP28 performansı hakkında konuşan hukuk öğrencisi Seren Anaçoğlu, “COP28’deki küresel karbonsuzlaşma girişimi, dünya genelindeki çoğu ülkenin imzasını taşıyor, ancak Türkiye’nin bu önemli anlaşmaya katılmaması, ülkenin iklim değişikliği konusundaki sorumluluklarını gözden geçirmesini zorunlu kılıyor” derken, Ela Naz Birdal ve Atlas Sarrafoğlu ile birlikte açtıkları davayla Türkiye’nin güncellenmiş ulusal katkı beyanındaki eksikliklerin ve seragazı emisyonlarını artırma hedefinin altını çizdiklerini ifade etti.

Bu durumun genç iklim aktivistlerinin çabalarına karşın Türkiye’nin iklim eylemlerindeki eksikliklerin derinleştiğini ve Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmak için gerekli adımları atmaktan kaçındığını söyleyen Anaçoğlu, “Türkiye, sadece kendi çevresini değil, aynı zamanda küresel iklim çabalarını da olumsuz etkileyen bir kara delik olarak görülüyor” dedi.

Davadaki son gelişmeler hakkında da konuşan Anaçoğlu, “Danıştay’ın incelemeksizin ret kararı, iklim kriziyle mücadelede alınan kararların yargı denetimi dışında bırakılmasına neden olma tehlikesiyle karşı karşıya. Genç iklim aktivistleri olarak, Türkiye’nin iklim politikalarının hukuki açıdan incelenmesi ve uluslararası anlaşmalara uygunluğunun sağlanması için mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

 “Davanın Reddedilmesi İklim Krizini Reddetmektir”

COP28’in kendisi için “tam bir felaket” olduğunu söyleyen Atlas Sarrafoğlu, Türkiye’nin COP28 performansı hakkında yorum yaptı. Climate Action Tracker tarafından yapılan değerlendirmelerde Türkiye’nin tüm iklim krizi hedefleri açısından en kötü not olan kritik derecede yetersiz notunu aldığını, COP28’deki hiçbir kritik anlaşmayı imzalamadığını ve dünyanın 15. en büyük kirleticisi iken Kayıp ve Hasar Fonu’ndan faydalanma hesabına gittiğini hatırlatan genç iklim aktivisti, “Geleceğimizin sorumluluğunun harekete geçmeyenler tarafından tehlikeye atıldığını görmekten çok üzgünüm” dedi.

Sarrafoğlu davanın ret kararı hakkında da görüşlerini paylaştı: “Bilimin dinlenmesi için baskı yapmaya devam etmenin bizim sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Açtığımız davanın reddedilmesi iklim krizini reddetmek ve acil bir durum olmadığını var saymaktır. Oysa Türkiye’de her geçen sene yaşadığımız kuraklık, seller ve orman yangınları ülkenin iklim krizine karşı ne kadar kırılgan olduğunu göstermiyor mu?”

 “Türkiye Düşük Not Alıyor”

COP28’de Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye katılmama kararı üzerine konuşan Ela Naz Birdal, Türkiye’nin kısa ve uzun vadeli hedeflerinin 2053 net sıfır hedefi ile uyumlu olmadığını belirtmesinin ardından, “Türkiye, seragazı azaltım politikasının zayıf olması ve fosil yakıtlara bağımlılığının devam etmesi nedeniyle iklim değişikliği performans değerlendirmesinde de düşük not alıyor” dedi.

Birdal, Türkiye’nin  fosil yakıt arama ve çıkarma faaliyetlerine son vermesi gerektiğini vurgularken, kömürlü termik santrallarını aşamalı olarak kapatması ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapması gerektiğini aktardı. Birdal, Türkiye’nin mutlaka daha iddialı iklim hedefleri belirlemesi gerektiğini sözlerine ekledi.

“Ret Kararının Temyiz Sürecinde Bozulmasını Umuyoruz”

Genç iklim aktivistlerinin avukatı Deniz Bayram, Paris İklim Anlaşması’nın Türkiye’de usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası bir sözleşme olduğunu ve amacı, kapsamı ve içeriği dolayısıyla temel insan haklarına ilişkin olduğunu hatırlattı.

Avukat Bayram tarafından yapılan açıklamada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil uluslararası alanda açılan birçok benzer davada, Paris İklim Anlaşması kapsamında alınan kritik kararların yargı denetimi konusu olmasının temel hak ve hürriyetler ile bağlantısını açıkça kurduğu ifade edildi.

Bayram, “Danıştay’ın ret kararı ile bu anlaşma kapsamında alınan kararların uygulanabilirliği ve dayanağı olan sözleşmeye uygunluğunu yargı denetimi dışına itmesi, Türkiye’nin aldığı kararların Paris iklim Anlaşması hedefinin gerçekleşmesine adil, iddialı ve anlamlı bir katkı sağlayıp sağlamadığı sorusunu da hukuken cevapsız bırakıyor” derken, Paris Anlaşması’nın yükümlülüğü olarak seragazı emisyonlarının planlamasına dair alınan karar son derece somut ve uygulanabilir nitelikte olmasına rağmen ret kararında kesin ve uygulanabilir özellikte olmayan bir taahhüt olarak yorumlandığını belirtti.

Bu durumun Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması uyarınca kabul ettiği yükümlülükleri olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Bayram, açıklamasının sonunda şu cümlelere yer verdi: “Ret kararının temyiz sürecinde bozularak, Türkiye’nin iklim değişikliği hakkında aldığı kararların temel hak ve hürriyetler boyutunu da içeren esaslı bir şekilde inceleneceğini umuyoruz.”

About Post Author