Araştırma

Gençler Evreni Kurtarabilir mi?

Z Kuşağı gerçekten de evreni kurtarabilecek güce sahip; yeter ki daha büyük sorunlar, daha büyük engeller ve dertlerle önlerine set çekilmesin.

YAZI: Aynur KOLBAY HÜLYA

 Sosyologlara göre, 1996 yılı ve sonrasında doğmuş insanları kapsayan Z Kuşağı, günümüzde en üst 25 yaş ile sınırlayabileceğimiz bir kesimi temsil ediyor ve Türkiye’de 13 milyondan daha fazla bir nüfus büyüklüğüne sahip. Önceki nesillerle karşılaştırıldığında dünyaya bakışları, toplumsal meselelere yaklaşımları, istekleri, gelecekten beklentileri gibi pek çok konuda büyük farklılıklar sergilediklerini de görüyoruz.

Önceki Nesillerden Farklı Bir Nesil

Z kuşağına dair yapılan araştırmaların her birinde, kuşağın farklı özelliklerine ve geleceğe dair farklı beklentilerine yer verilse de ortak olan nokta şu ki; bu gençler yaşadıkları dünyayı, geleceklerini önceki nesillerden çok daha fazla önemsiyorlar. Bunda tabii ki önceki nesillerin kendilerine miras olarak bıraktıkları hasar dolu bir gezegenle yaşamak zorunda oldukları gerçeğinin payı çok büyük. Nesillerine bırakılan, iklim krizinin başı çektiği bu korkunç miras karşısında, sorumluluk onlara ait olmasa da mücadele etmesi gerekenin kendileri olduğunun farkındalar.

Amerikan Psikoloji Derneği’nin yaptığı bir araştırmaya göre, 1997-2012 arasında doğan pek çok genç “ekolojik kaygı problemi” ya da “çevresel kıyamet korkusu” yaşıyor. Maya Vakfı’nın Smartlook Analytics Laboratuvarı ile birlikte Z Kuşağı’nın özelliklerine dair gerçekleştirdiği kapsamlı araştırmaya göre ise Z Kuşağı’nın gelecek kaygısının önceki kuşaklara göre çok daha yüksek. Araştırmada öne çıkan bir diğer önemli sonuç ise bu kuşağın kesinlikle apolitik olarak nitelenemeyeceği gerçeği. Teknoloji ile olan sıkı ilişkileri neticesinde doğru bilgiye hızlı bir şekilde erişebiliyorlar, araştırıyorlar, sorguluyorlar ve ilgili karar mekanizmalarının içinde yer almak istiyorlar.

Araştırmalarda varılan gerçeklerden yola çıkarak değerlendirdiğimizde, farkındalığı yüksek ve cesur gençlerin sürdürülebilir bir dünya için attıkları adımlar ve sundukları somut ve yaratıcı çözüm önerileri azımsanacak boyutta değil. Daha eşit ve daha sürdürülebilir bir dünya için değişimin bir parçası olmayı, değişimi yönlendirmeyi, bu konuda sorumluluk almayı ve öncülük etmeyi göze alıyorlar.

Cesur Eylemler, Somut Adımlar

Bunun en somut örneğini Greta Thunberg hepimize gösterdi. 2018 yılında henüz 15 yaşında bir çocuk olarak iklim değişikliği ile savaşmak üzere bireysel boyutta başlattığı “iklim için okul grevi” ile kendi gibi milyonlarca çocuğa ve gence ilham kaynağı oldu ve cesaret verdi. Şu an tüm dünyada milyonlarca insanın içinde olduğu bu hareket, bu yıl 24 Eylül’de pandemiden bu yana en büyük küresel iklim protestosunun gerçekleşmesine ve dünyanın dört bir yanından gençlerin sokağa çıkmasına da sebep oldu. Tüm bunlardan yola çıkarak, Z Kuşağı’nın Greta’nın İsveç Parlamentosu önünde başlattığı oturma eyleminin ardından bu konuya daha ciddi bir şekilde yaklaştığını ve bunu bir kriz olarak algılayarak çözüm için mücadele etmeye başladığını söyleyebiliriz.

Halihazırda küresel bir iklim grevine dönüşmüş olan bu başlangıcın ardından 3 yıl içinde Fridays for Future, Zero Hour ya da Youth for Climate gibi pek çok irili ufaklı oluşum ortaya çıktı ve bu oluşumların bünyesinde yer alan 25 yaş altındaki aktivistler, siyasileri ve karar vericileri ciddi şekilde uyarıyor, eyleme çağırıyor ve onlara çevre politikaları geliştirmeleri konusunda baskı yapıyorlar. Örneğin ikisi genç, dördü çocuk olmak üzere Portekizli altı iklim aktivisti Türkiye dahil 33 ülkeye karşı AİHM’de iklim davası açabiliyor ya da Greta Thunberg Birleşmiş Milletler’e şikayetlerini iletebiliyor. Türkiye’de Greta’dan ilham alarak aynı eylemi başlatan Atlas Sarrafoğlu ise gerçekleştirdiği başarılı çalışmaların karşılığı olarak WWF’nin (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) doğa korumaya yönelik davranış değişikliklerine ilham veren öncüleri seçtiği Gençlik Ödülleri’nin sahibi olabiliyor. Tüm bunlar bize bu gençlerin söylemde kalmayıp eyleme geçebildiklerinin, bu konuda ne kadar cesur olabildiklerinin ve gerçekten dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduklarının kanıtı.

Gelecek ve Kariyer Kaygısı

Dünya çapında Z Kuşağı ile yapılan araştırmaların gösterdiği bir diğer gerçek de bu kuşağın çok para kazanmak yerine, sevecekleri işi yapmak istemeleri. Aynı zamanda önceki nesillerden farklı olarak gönüllü çalışmalarda çok daha fazla yer almak istiyorlar. İklim krizini başlı başına tekil bir mesele olarak algılamıyorlar, bireysel yaşamlarında da benimsiyorlar. İş tercihlerinden kıyafet seçimlerine, tüketim alışkanlıklarından markalara yaklaşımlarına kadar bunu içselleştiriyorlar. Değişim gerçekleştirmede şirketlerin büyük rolünün olduğu gerçeğinden yola çıkarak iş tercihlerini buna göre yapıyorlar. Çalışmak için, sosyal ya da çevresel konulara önem veren, bu alanda somut adımlar atan şirketleri tercih ediyorlar. Böyle şirketlerde çalışma imkânı bulamayan gençlerin ise, çalıştıkları kurumlarda bizzat kendilerinin fark yaratmayı denediklerine, toplumsal ve çevresel konularda sonuca ulaştıracak çözümler ürettiklerine ya da bu yolda öncülük ettiklerine şahit oluyoruz.

Türkiye’nin Z Kuşağı Gerçeği

Türkiye’deki Z kuşağına baktığımızda ise, oldukça yüksek bir kesimin bu sorunların farkında olduğunu ama eyleme geçme konusunda daha çekimser davrandığını görüyoruz. Türkiye’de gençlerin karşı kaşıya olduğu ekonomik sıkıntılar, işsizlik, eğitim sorunu gibi pek çok faktör, dünya gençlerine oranla iklim krizini önceliklerine alacak durumda olmadıklarını ve bunun önüne geçen daha büyük problemlerinin olduğu gerçeğini gösteriyor.

Gençlerin %41’i işsizlik konusunda endişelenirken, bu kaygıları %32 ile cinsel taciz ve %23 ile gelir eşitsizliği takip ediyor.

Deloitte tarafından 2021 yılı içinde Y ve Z kuşaklarına dair gerçekleştirilen araştırma, bu konuda çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Türkiye’deki Z kuşağının gördüğü en önemli sorunların başında işsizlik geliyor. Gençlerin %41’i işsizlik konusunda endişelenirken, bu kaygıları %32 ile cinsel taciz ve %23 ile gelir eşitsizliği takip ediyor. Görüldüğü gibi, Türkiye’deki gençlerin çoğu iklim krizini ön sıralara alamayacak kadar başka dertlerin içine gömülmüş durumda. Dünya çapındaki gençlere baktığımızda ise gördükleri en önemli sorunun iklim değişikliği ve çevre olduğuna şahit oluyoruz. Bunu sırasıyla işsizlik ve sağlık hizmeti/hastalık önleme sorunları takip ediyor. Bu araştırmadan da anlayacağımız gibi özellikle orta ve az gelişmiş ülkelerde Z Kuşağı’nı kapsayan kesimin iklim krizine daha fazla önem vermesini ve bu konuda dünya gençleri gibi daha aktif eylemlerde bulunmalarını sağlayabilmek için öncelikli kaygılarını ortadan kaldırmak gerekiyor.

Sonuç olarak, hayal edilen geleceğin yaratılmasında eski ya da yeni kuşak fark etmeksizin herkesin mücadelesi ve desteği çok mühim. Gençler söylem ya da vaat duymak değil, somut sonuç görmek istiyorlar. Bunun için mücadele etmekten, haklarını aramaktan ve kendileri için daha iyi bir gelecek yaratmanın peşine düşmekten korkmuyorlar. Z Kuşağı gerçekten de evreni kurtarabilecek güce sahip; yeter ki daha büyük sorunlar, daha büyük engeller ve dertlerle önlerine set çekilmesin. Gençlerin mücadelelerinin boşuna çıkmadığı, gerçek ve somut çözümlerin eyleme dönüştüğü günlerin yakın olması umuduyla…

About Post Author