Güneşe Açık Çağrı…

Narendra Modi ve Piyush Goyal… Eğer dış politika özel bir uzmanlık alanınız değilse isimlerini duyma­mış olmanız gayet doğal. Ben de duymamıştım; direktörlük görevi­ne geldiğinden beri Greenpeace’i daha yükseklere uçuran Kumi Naidoo’nun bir tweet’ine ve sürdü­rülebilirlik konularının en yetkin gazetecilerinden, Guardian Çevre Müdürü Damien Carrignton’un yazılarına rastlayana kadar. Sonra, güneş enerjisi alanının en önemli yayınlarından, Almanya merkezli Sun&Wind Energy dergisinin Ekim sayısı elime geçince ve yine aynı isimleri görünce oralarda bir şey oluyor diye düşünmemek için, biraz fazla şaşkın olmak gerekiyordu sa­nırım…
Evet, açıklayalım, tam ismiyle Na­rendra Damodardas Modi, 2014 genel seçimlerinde partisi Bharatiya Janata (BJP) ile anlamlı bir zafer ka­zanarak Hindistan Başbakanı olan bir politikacı. Piyush Goyal ise, bu yeni hükümetin Enerji Bakanı. Av­rupa ve Amerikan başkanlarının, siyasetçilerinin isimlerini neredeyse ezbere bilen ama nedense kendisi­nin doğusunda, kültürel ve tarihsel açıdan önemli farklılıklar taşımakla birlikte, çeşitli tarihsel bağları da olan; sosyo-ekonomik açıdan ise ge­lişme ve kalkınma yoluna hep aynı noktalardan yola çıktığımız Hindis­tan konusundaki bu derin ilgisizlik ve bilgisizliğimiz ayrıca sorgulan­malı ama halihazırdaki konumuz farklı: Hindistan’ın yeni hükümeti, yenilenebilir ve özellikle de güneş enerjisinde öyle kararlar alıyor ve adımlar atıyor ki, gözler ve dikkat ister istemez üzerlerinde yoğunlaşı­yor.
1,2 milyarla dünyanın ikinci bü­yük nüfusuna sahip ülkesi olan Hindistan’ın Başbakanı’nın ve Ener­ji Bakanı’nın enerji ajandasına şöy­le bir baktığımızda ne söylediğimiz daha kolay anlaşılacak: Elektriğin hiç ulaşmadığı 300 milyon Hindis­tan vatandaşını en kısa zamanda ay­dınlığa kavuşturmak; Hızla dev bü­yüklükte solar parklar inşa etmek; Hindistan’ın büyük nüfusunu besle­yen geniş tarım arazilerinin sulama sistemlerini besleyecek kanal üstü güneş santralları kurmak. Siyaset araçları açısından ise şu açıklama­lar geldi: Daha önce oluşturulan ama fazla yol alınamayan Ulusal Güneş Misyonu (NSM) politikasını tekrar ayağa kaldırmak; bir önceki hükümetin tavsattığı çatı üstü gü­neş sistemleri teşviklerini yeniden çalıştırmak; kişilerin ürettiği ener­jinin şebeke üzerinden alışverişini sağlayan mahsuplaşma politikasını canlandırmak…
Bunlar söz değil, gerçek eylemler. Dolayısıyla güneş enerjisinin, ül­kesinin parlayan geleceği olduğu­nu söyleyen bir enerji bakanından söz ediyoruz. Daha önce koyulan “2022’de 20 bin MW güneş enerji­si” hedefinin çoktan tarihte kaldığı­nı söyleyen bir enerji bakanından… Goyal, “Her yıl güneş için 10 bin MW, rüzgar içinse 6-7-8 bin MW ku­rulumun Hindistan için çok da zor bir hedef olmadığını” düşünüyor ve bunun gereklerini de yapıyor. Ve ta­bii tüm dünya basını da, güneş ve genel olarak yenilenebilir enerjinin yükselen yıldızı olarak Hindistan’a çeviriyor yüzünü…
Karşılaştırmalardan, özellikle de gelişmiş Batı dünyası ile kıyaslama­lar yaparak kendimizi yerin dibine sokmaktan; tersine oryantalizmden hem teorik hem de pratik düzeyde hiç hoşlanmayan biriyim ama bak­tığımız yerin, Amerika değil Hin­distan olduğunu belirtmek zorun­dayım. Benzer politikaları bilişim sektörü için uygulayarak geçtiğimiz onyıllarda inanılmaz bir gelişme ve insan potansiyeli açığı çıkaran Hindistan’dan bizim topraklara doğru ilerleyince gördüklerimiz in­sanın içini acıtmıyor mu? Enerji Ba­kanımızı son beş ay içinde iki defa günler boyunca işçilerimize mezar olmuş maden kapılarında bekler­ken gördük. Tartışma noktamız, termik santralların mı, binlerce yıl­lık bir uygarlık simgesi olan zeytin ağaçlarının mı daha değerli olduğu çevresinde bir kısır döngüye hapsol­muş durumda… Bu yazıyı yazarken üçüncü nükleer enerji projesiyle ilgili basın bülteni posta kutumuza düşmüş durumda…
Kasım ayında, güneşin parıl parıl parladığı İzmir’de, üç gün boyunca, Uluslararası Güneş Enerjisi Toplu­luğu Türkiye Bölümü GÜNDER’in de düzenleyicileri arasında olduğu SOLARTR 2014’ü izlerken dü­şünüp durdum bunları. Yeraltının karanlıklarından kafamızı kaldırıp, uygarlıklar kurucusu zeytinliklerde bir uzun yürüyüşe çıkıp, parılda­yan güneşe bir baksak, uğuldayan rüzgarın nemini bir içimize çeksek, başka yolların, başka geleceklerin varolabileceğini görmemek imkan­sız gibi… Buradan açık çağrımızdır: Ey kamu yöneticileri, ey yerel yö­neticiler, ey sanayiciler, ey sürdü­rülebilirlik yolundaki şirketler, ey yurttaşlar… Dışarıda, karakışa inat, güneş var…

Önerilen makaleler