Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcısı Melih Savaş “Böyle bir yatırımla ne oradaki sosyal hayatı canlandırabilirsiniz, ne ekonomik olarak orayı kalkındırabilirsiniz, tam tersi bir durum yaratırsınız” diyor.
YAZI: Nevra YARAÇ
Tepebaşı Belediyesi olarak sınırlarınız içinde yapılması planlanan termik santral konusunda ne gibi çalışmalar yürüttünüz?
Biz hem küresel iklim değişikliğine karşı mücadele eden ya da ona karşı mücadeleleri destekleyen, hem de Dünya Sağlık Örgütü’yle ve ICLEI ile işbirliği yapan bir belediyeyiz. Çevre hassasiyetimiz çok yüksek. Bu yüzden de belediyelere düşen aslında o hassasiyeti gösteren, bir temele oturtan karşı çıkış ve bu karşı çıkışın yanında da bir yol göstericilik görevi. Alpu Ovası ile ilgili zaten Kırsal Kalkınma Kurulumuzun hazırladığı ve orada neler olduğunu belirten çok iyi bir envanterimiz var. Kültürel, sosyal, tarımsal, ekonomik girdileri, üretimi, hayvan varlığını gösteren ve turizm potansiyelini gösteren verileri içeriyor bu envanter. Bu sayede oradaki faaliyetleri ve yaşamın nasıl yürüdüğünü, ihtiyaçları biliyoruz, farkındayız. Buradaki yaşamı destekleyen ve olumsuzlukları giderecek olan bir faaliyet hiçbir zaman oraya bir kömürlü bir termik santral kurmak olamaz. Böyle bir yatırımla ne oradaki sosyal hayatı canlandırabilirsiniz, ne ekonomik olarak orayı kalkındırabilirsiniz, tam tersi bir durum yaratırsınız. Ekonomik olarak zaten güçlü bir bölge. Eskişehir’deki sulu tarım yapılan alanların %43’ü bu ovada. Böyle bir alana getirdiğiniz bir şeyin oradaki hayatı nasıl etkileyeceğini sorgulamak zorundasınız.
ÇED sürecinde, halk toplantılarında belediye tamamen bypass edildi. Tepebaşı sınırlarında olmasına rağmen Alpu muhatap alındı. İzleme Değerlendirme Toplantısı’na resmi olarak değil ama sivil örgütlerle birlikte katıldık. ÇED sürecinde komisyona alınmadık. Tepebaşı olarak muhatap kabul edilmedik. ÇED raporu yayınlandıktan sonra biz neye karşı çıkıyoruz, yapılacak olan şeyin buraya getireceği zararlar ve maliyetler nelerdir, bunları daha iyi konuşur olduk.
Hiçbir yerdeki yatırıma benzemiyor burası. Tam ortada bir nokta ve etkilenecek insan sayısı, yerleşim yeri sayısı çok fazla. Sanayi tesisi diye lanse ediliyor. Aslında büyüyebilen kendini geliştiren bir tesis değil bu. O anlamda bir sanayi tesisi de değil. Yalnızca enerji üretimi yapacak. Ayrıca lületaşı, Turizm Bakanlığı’nın önerdiği üzere Türkiye’deki beş önemli turistik değerden biri. Yüzlerce çalışanın dışında 16 milyon dolarlık bir ihracat ve üretim kapasitesi var oranın ve bunu kullanıyorlar.
Ovanın kapsadığı bütün mahallelerde toplantı yapıyoruz ilçe sınırları gözetmeksizin. ÇED raporundaki mevcut bilgileri aktarıyoruz, siyasi bir yorum da yapmıyoruz. Bu da zaten yeteri kadar etki yaratıyor. Çünkü etki olarak baktığınızda yapılacak yatırım oradaki çiftçiye, köylüye ve yöre halkına inanılmaz bir maliyet getirecek.
ÇED raporunda bir bilirkişinin dayanabileceği hiçbir veri yok. O kadar aceleye getirilmiş bir rapor ki. Maden çıkış sahası yapacaksınız ve orada 30 hektarlık bir alanı kullanacağım diyorsunuz. Tarım alanının tam ortasında, köyün 600 metre yanında maden çıkış ağzı yapıyorsunuz. Burada da 2000 kişinin yaşayacağı tesisi kuruyorsunuz; bakım, onarım ve diğer hizmetleri kuruyorsunuz karo sahası denen bölgede. Buradan da konveyörlerle çıkardığım kömürü ileteceğim diyorsunuz stok sahasına. Ve Büyük Ova olan bu alanı ÇED sürecinin dışında bırakıyorsunuz. Böyle bir şey olamaz, buradaki etkiyi incelemek zorundasınız. Oysa verdikleri koordinatlara bakıyorsunuz, 30 hektar demelerine rağmen 110 hektar alan çıkıyor.
Son teknoloji filtreler kullanılacak diyorlar. Temiz termik santral diye bir şey mümkün olabilir mi?
Ultra, süper, kritik yakma teknolojileri deniyor. 80’li yıllar “süper”li yıllardı. 90’lı yıllarda “ultra”lar çıktı. Bu teknoloji de 90’lı yıllarda keşfedilen ve aslında kömürün randımanını artıracak bir yakma teknolojisi. %1-1,5 oranında artırıyor. Düşük kalorili kömürlerde tercih edilen bir sistem. Bizim kömürümüz de 1700-1900 kalori civarında olduğu için kömürün kalori miktarını artırma niyetiyle bunu tercih ediyorlar. Öyle müthiş bir teknoloji değil, birçok yerde kullanılıyor zaten şu anda. 5000 ton kömür yakıyorsunuz orada, günde 21 ton daha az kömür yakacak aynı enerjiyi elde etmek için. Faaliyetler sonucu yılda yaklaşık 8 milyon ton karbondioksitin salınması bekleniyor, bu da 320 milyon ağacın kesilmesine denk düşüyor.
Ne öngörüyorsunuz önümüzdeki süreçte?
Ben ekonomik olarak da anlatıyorum köylülere. ÇED raporunda her şey belli. 6,8 milyarlık yatırımın 35 yılın sonunda 55 milyar lira civarında bir ekonomik getirisi olacak. Yani yatırım size yaklaşık 4,5 yılda geri dönüyor. Ondan sonraki işletme masrafları ve benzeri giderler. Burada sizin kârınızı azaltacak ya da geri dönüşü uzatacak nedir? İşçi ücretleri, madenci ücretleridir. Madenci güvenliğinin sağlanması için yapılacak masraflardır. İşletmede doğru yapabileceğiniz filtreleme sistemlerinin tam kapsamlı ve kapasiteli çalışmasıdır ki buna rağmen kirliliği engelleyemezsiniz. Böyle bir yatırımın karşısına çıkabilmek için gerçekten de güçlü olmak gerekiyor. Finansal olarak büyük bir çekim merkezi oluşturuyor böyle yatırımlar. Ama orada neyi kaybedeceğinizi ortaya koymaya başladığınızda birden bu parlaklık sönüyor. Orada hayatı değişen çiftçiler, suyu yok olan bir bölge ve o bölgeyi 35 yılın sonunda terk edeceksiniz. Biz burayı yağmalayalım ve gidelim bu toprak zaten bizim işimize yaramaz diyorsanız buradan para kazanırsınız. Ama geleceği düşünüyorsanız, nesiller arası bir adaleti ve onların yaşamını düşünüyorsanız böyle bir yatırımı yapmamanız gerekiyor.
Bütün dünya çekilirken, Türkiye genelinde 80 kadar termik santral projesi yapılacağı söyleniyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
EÜAŞ’ın verilerine göre 2019 yılında, şu an yapımı devam eden ve devreye alınacak santrallarla birlikte Türkiye’deki enerji stokunun %68 olacağını öngörüyor. Sizin 2019 sonunda böyle bir enerji stokunuz varsa, yedek enerjiniz varsa iyi durumdasınız demektir. Türkiye’nin zaten doğru bir enerji politikasına ihtiyacı var. Herkes sanıyor ki gelişme olduğu zaman enerji ihtiyacı da artacaktır. Hayır, bu böyle olmayabilir. Tasarruf önlemleriyle, kayıpların, kaçakların azaltılmasıyla bu önlenebilir. Çin 2018 yılında -%3 büyüme açıkladı enerjide. Türkiye’de böyle tek tek kömürlü termik santral mücadeleleri değil de politika değişikliğinin görüşülmesi gerekiyor. Kömür çıkarılırken ortaya çıkan maliyet çok daha yüksek. Hem sağlık harcamalarını yükseltiyorsunuz, hem oradaki ekonomik gerileme ve değersizleştirmeyi artırıyorsunuz. Her şey değersiz hale gelecek, yoksullaşacaksınız ve madene girmek zorunda kalacaksınız diyorum konuştuklarıma. Şu an herkes, biz girmeyiz, çocuğumuzu da göndermeyiz diyor ama yoksullaşma ve üretiminizin yok olmasıyla birlikte bu hale geliniyor. Ya orayı terk ediyorsunuz ya da madene girmek zorunda kalıyorsunuz.