Hukuk yaşam alanlarının sürdürülebilirlik dönüşümü adına kritik bir noktadır. Mevcut uygulamalara bakıldığında önemli eksiklikler olduğu görülmektedir. Hukuk profesyonellerinin bireysel ve kurumsal rollerinde aktif rol almaları gerekmektedir.
Gülin YÜCEL, Brika Sürdürülebilirlik [email protected]
Hukuk ve sürdürülebilirliğin ilişkisi sürdürülebilirlik çerçeveleri, standartları ve tüzükleri yanı sıra kendi kendini düzenleyen işletme kültürü arasında bir gelgit yaratmaktadır. Uyumlulukların sürdürülebilir yaşamın gereksinimlerini kapsamasına doğru ağır da olsa yol aldığı dönemimizde; hukuk profesyonelleri neleri düşünmeli, nelere yönelik sorumluluk almalıdır?
Bu soruyu, 2030 Amaçları’na yönelik beş senenin kaldığını hatırlayarak ve geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen COP29 toplantılarının geride bıraktığı endişeli “gölge” altında gözden geçirmekte fayda var.
Hukuktan Ne Bekliyoruz?
Belirsizlik ve karmaşa döneminde yorumlama, uyarma ve yönlendirme önemlidir. Sorumlu çevresel ve sosyal uygulamaları zorunlu kılmak güçlü bir yasal çerçeveyi gerektirir.
Bu doğrultuda yasalar, davranışları şekillendirebilir, hesap verebilirlik yaratabilir ve böylece uzun vadeli sürdürülebilir kalkınmanın temelini atabilir.
Mahkemelerin ve düzenleyici otoritelerin desteğiyle kötü aktörleri (Sürdürülebilirlik, çevre koruma ve sosyal sorumluluk gibi alanlarda, yasalara ve düzenlemelere uymayanlar) sorumlu tutmak, hukukun bir diğer temel işlevidir.
Diğer yanda hükümetler, çevresel ve toplumsal zararlara neden olan kötü aktörleri araştıran ve kovuşturanlara destek ve kaynak tahsis etmelidir. Aksi takdirde kanunun amaçladığı şey ile gerçekte başarabilecekleri arasında bir uçurum ortaya çıkar.
2017 senesinde Capra, F., & Mattei, U. tarafından kaleme alınan “Hukukun Ekolojisi”, çevresel sorunlara çözüm arayışında hukuk sisteminin rolünü sorgulamakta ve ekolojik ilkeler doğrultusunda yeni bir hukuk anlayışı geliştirilmesini önermektedir. Modern hukuk sistemlerinin çoğunlukla merkeziyetçi, hiyerarşik ve çıkar odaklı olduğunu; bu yüzden toplumsal ve çevresel adaleti sağlamakta yetersiz kaldığını ileri sürerler. Özetle, sadece doğayla değil, aynı zamanda toplumsal adaletle de uyumlu, sürdürülebilir bir hukuk sistemi oluşturulması çağrısında bulunurlar.
Çerçeveler ve Kapsayıcılık
Çevre yasaları ve sürdürülebilirlik anlaşmaları çerçevesinde kötü aktörleri sorumlu tutmak için gerekli hukuki mekanizmalar uygulanmalıdır. Bu, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde geçerli olan anlaşmalarda uyumluluğu sağlayacaktır.
Örneğin, Paris Anlaşması gibi küresel iklim değişikliği ile mücadele anlaşmaları, ülkelerin belirli hedeflere ulaşmasını zorunlu kılarken, mahkemeler bu hedeflerin ihlal edilmesi durumunda yaptırımlar uygulayabilir. Hükümetler ayrıca sürdürülebilirlik politikalarını geliştirmek ve uygulamakla yükümlüdür. Bu politikaların etkinliği, mahkemelerin ve düzenleyici otoritelerin işleyişine bağlıdır. Hükümetlerin bu süreçte aktif rol alması, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşması açısından kritiktir.
Eşitlik
Demokrasinin temel ilkelerinden biri, bir ülkedeki tüm vatandaşların ve kurumların aynı yasalara karşı sorumlu olmasıdır. Yasa önünde eşitlik kavramı güvence altına alınmalıdır.
Sürdürülebilirliğe geçiş, bireyleri, toplulukları, şirketleri ve ülkeleri farklı şekilde etkileyen değişiklikler gerektirdiğinden, yasa, yasal sorumlulukların coğrafya, tarih, kırılganlık ve yetenek bağlamında adil olduğundan emin olmak için tüm paydaşlarıyla etkileşime girmelidir.
Karbonsuzlaştırma çabası buna iyi bir örnektir.
Mevcut uluslararası hukuk, afetler ve iklim değişikliğinin etkileri bağlamında başka bir ülkeye kaçanlar için kabul ve kalma hakkı sağlamaz. İklim göçmenleri hangi uluslararası anlaşmada tanınmaktadır? Göç edenlerin tanımlanmasından, izlenmesinden ve korunmasından sorumlu bir uluslararası kuruluş var mıdır?
COP29 sonrasında şu soruları gündeme getirmek isteriz:
- Sürdürülebilirliği yönlendirmede yasanın rolüne ilişkin ne kadar kapsayıcı söylem ve odaklanma vardır?
- Hukuk mesleği, ilgili konuları tartışmak üzere toplanan yurt içi ve uluslararası iş, ekonomi ve politik forumlarda ne ölçüde temsil edilmektedir?
Hukukçulardan Ne Bekliyoruz?
Temelde hukukçulardan beklenti, hukukun sağlayabileceği katkıyı savunmak; hukukun potansiyelini kullanmak ve başkalarının görmediği olasılıkları açığa çıkarmaktır.
EY ile Harvard Hukuk Fakültesi Hukuk Mesleği Merkezi (Harvard Law School Center on the Legal Profession) işbirliğinde gerçekleştirilen Hukuk Danışmanlığı Gereksinimleri (General Counsel Imperative) araştırmasının sonuçları sürdürülebilirlik ile ilgili konu başlıklarına bağlı hukuki riskler, uyum riskleri ve itibar risklerinin önlenmesinde ve yönetilmesinde hukuk departmanlarının ve hukuk danışmanlarının rolünün daha da önem kazandığına dikkat çekiyor. EY Hukuk Bölümü ve Harvard Hukuk Fakültesi Hukuk Mesleği Merkezi tarafından gerçekleştirilen araştırma kapsamında; 20 ülkede, 12 sektörü temsil eden şirketlerden toplam 1.000 hukuk başmüşaviri ve hukuk departman liderleri ile görüşülmüş.
Araştırmada öne çıkan bulgular şöyle:
Hukuk birimleri sürdürülebilirlik konularında paydaşların artan baskıları ile karşı karşıya ve risk profilinin yeniden şekillendirilmesi ihtiyacı var.
Kamuoyunun şirketlerden artık sadece çevreye zarar vermemelerini değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal meseleleri etkin bir biçimde ele almalarını da bekledikleri vurgulanıyor. Gönüllü çabalardan öte, artık sürdürülebilirlik kaynaklı itibar riskleri çok daha keskin hale gelmiş durumda. Kamuoyu beklentilerinin ilgili kurumun yasal yükümlülüklerini aştığı noktalarda şirket yönetimine uyum ve üst norm anlamında tavsiyelerde bulunmak da hukuk birimlerinden beklenti haline gelmiş durumda.
Bu itibar riskleri, hukuk departmanlarının diğer birimlerin günlük karar alma süreçlerine daha fazla dahil olmaları sonucunu doğuruyor.
Bununla birlikte çalışma, hukuk departmanlarının sürdürülebilirlikle bağlantılı iş yüklerindeki artışla başa çıkmak için ihtiyaç duydukları yeteneklere ve bütçe kaynaklarına genel olarak henüz sahip olmadıklarını da gösteriyor.
Sonuç olarak sürdürülebilirlik dönüşümünde hukukçulardan beklenti; proaktif bir yaklaşım sergilemeleri, yasal uyumu sağlamaları, riskleri yönetmeleri, eğitim vermeleri ve diğer departmanlarla işbirliği yapmalarıdır.
Hukukçular için Sürdürülebilirlik Rehberi
Proaktif bir yaklaşım içerisinde olabilmeleri için hukukçuların şu başlıklar konusunda bilgili olmalarını öneriyoruz:
Çevre Kanunları ve Yönetmelikleri
- Kirlilik kontrolü (Örneğin, Temiz Hava Yasası, Temiz Su Yasası),
- Atık yönetimi ve tehlikeli maddeler düzenlemeleri,
- İklim değişikliği mevzuatı (Örneğin, karbon ticareti, yenilenebilir enerji teşvikleri),
- Tehlike altındaki türlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunması.
İklim Değişikliği Hukuku
- Karbon fiyatlandırması (Örneğin, karbon vergileri, karbon ticaret sistemleri),
- Yenilenebilir enerji teşvikleri ve geçiş politikaları,
- İklim uyum ve azaltma politikaları.
Sürdürülebilirlik Raporlaması
- Gereksinimler, örneğin, Avrupa Birliği’nin (AB) Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi,
- Farklı sektörlere yönelik uygulama öncelikleri.
Sürdürülebilir Tedarik Zinciri ve İnsan Hakları Durum Tespiti
- Tedarik zincirlerinin sürdürülebilir, etik kaynaklı ve insan hakları ihlallerinden arınmış olması koşulları,
- Tedarik zinciri şeffaflık yasaları (Örneğin, İngiltere’nin Modern Kölelik Yasası, Kaliforniya Tedarik Zincirinde Şeffaflık Yasası),
- Çatışma mineralleri ve yasa dışı ağaç kesimi ile ilgili düzenlemeler,
- Yeşil-yıkama (Yeşil-boyama),
- Tanım ve yanlış uygulama boyutları, etkileri.
Sonuç
Hukuk yaşam alanlarının sürdürülebilirlik dönüşümü adına kritik bir noktadır. Mevcut uygulamalara bakıldığında önemli eksiklikler olduğu görülmektedir. Hukuk profesyonellerinin bireysel ve kurumsal rollerinde aktif rol almaları gerekmektedir.
Bu yazı ekoIQ’nun 115. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.