Gezegenin çocukları ve gençleri geleceğin karmaşıklığına ve belirsizliklerine nasıl hazırlanıyor? İklim krizi yalnızca okullarda ağaç dikilen sosyal sorumluluk projelerinde mi kalıyor, yoksa sınıfta konuşuluyor mu? Sınıfta konuşulması bile tek başına yeterli değilken devlet boyutunda bir teşvik olmaması oldukça üzücü. Bir ülke hariç: İtalya.
Yazı: Gökçe GÖKBALKAN
İklim mültecileri kavramını duydunuz mu? Bu kavram pek çok kişi tarafından henüz bilinmiyor olsa da herkes tarafından bilinmesi çok yakın. Eğer iklim mültecileri kavramı okul müfredatlarında yer alsaydı bilinmemesi gibi bir durumla karşılaşmayacak ve gezegenin karşı karşıya kalacağı en büyük problemi yakından tanıyor olacaktık.
İklim krizi gerçek, küresel ısınma artık şaka konusu olmaktan çok uzakta. Gezegenin bize uyarılarını dikkate almamaya devam edersek yakın gelecek beraberinde krizlerin en büyüğünü getirecek: İklim krizini. 2050 yılına geldiğimizde dünya 2 derece daha ısınırsa milyonlarca insanın hayatı tehlikeye girecek ve işte iklim mültecileri o gün daha gözle görülür bir gerçek olacak. Gezegenin çocuklarını bekleyen tehlikelerin başında iklim krizi ve etkileri geliyor. Dünyanın bazı yerleri soğurken bazı yerlerinin ısınması, su seviyelerinin yükselmesi, orman alanlarının azalması, toprak kaymaları ve pek çok insan kaynaklı doğa yıkımı gezegen üzerindeki yaşamı bitirmeden, üzerinde nefes ala- bilen insanlar olarak bu duruma müdahale etmemiz gerekiyor. Çünkü Mars’a hâlâ yalnızca seyahat edebiliyoruz, orada yaşayamıyoruz. Hoş, eğer yaşayabiliyor olsaydık insanlık olarak orayı da kim bilir nasıl krizlere sürükleyecektik, tahmin bile edilemez.
Greta Thunberg 16 yaşında bir iklim aktivisti. Hakkında çok yazılıp çiziliyor, bir o kadar da eleştiriliyor ve pek tabii destekleniyor da. Türkiye dahil tüm dünyada milyonlarca çocuk ve genci iklim hakları için sokaklara döktü. 16 yaşındaki benliğiyle Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde devlet başkanlarını ülkelerinde iklim krizinin etkilerini azaltmak için yeterli çalışma yapmadıkları için azarladı! Memleketi İsveç’te oturma eylemine başladığı ilk günlerde öğretmeni de Greta’ya katıldı, sınıf arkadaşları da. Kendisi de söylüyor “Ben şanslı olanlardanım” diye ve kendisi kadar şanslı olamayan herkes için mücadelesini sürdürüyor.
İklim Müfredatı
İklim krizi gerçek! Farklı yönlerden buna dikkat çekebilmek adına bir giriş yapmak istedim. Peki iklim krizinin bu gerçekliğinde okullar nerede duruyor? Gezegenin çocuk ve gençleri geleceğin karmaşıklığına ve belirsizliklerine nasıl hazırlanıyor? İklim krizi yalnızca okullarda ağaç dikilen sosyal sorumluluk projelerinde mi kalıyor, yoksa sınıfta konuşuluyor mu? Sınıfta konuşulması bile tek başına yeterli değilken devlet boyutunda bir teşvik olmaması oldukça üzücü. Bir ülke hariç: İtalya.
İtalya, iklim krizini ilkokul ve lise müfredatına alan ilk ülke oldu. 2020 Eylül’den itibaren İtalya’da öğrenciler iklim değişikliği, sürdürülebilirlik ve ekoloji konulu dersler görecekler. İtalya Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde bu konuda bir uzmanlar kurulu oluşturuldu ve Ocak 2020’de bu kurul öğret- menlere formasyon eğitimlerini vermeye başlayacak. 2020 Eylül ile başlayan eğitim-öğretim yılında İtalya’daki tüm okullarda zorunlu olan Yurttaşlık Bilgi- si dersinde öğrenciler iklim değişikliği, sürdürülebilirlik gibi gezegenin en büyük meselelerini konuşacaklar. Oldukça güzel bir gelişme ama neden yalnızca İtalya? Dünyanın geri kalanı nerede? Neden yoklar? İtalya Milli Eğitim Bakanı, bunun yalnızca başlangıç olduğunu ve ileriki yıllarda sürdürülebilirliğin coğrafya, fizik gibi tüm derslere entegre edileceğini söylerken bazı ülkeler ya Paris İklim Anlaşması’ndan çekiliyor veya henüz onaylamadı. Neden?
2050 yılında gezegen geri dönülmez yıkımla karşılaştığında bugünün gençleri hazır olacak mı? Z ve Alfa kuşakları internetin içerisine doğdular, bebekken ellerinde akıllı telefonlarla oynuyorlardı. Gelecekleri için en büyük tehlike- lerden bir tanesi olan iklim krizini, yine gelecekleri için en büyük tehlikelerin başında yer alan internetin kontrolsüzlüğünden görüyorlar. Haberleşme ve iletişim onlar için yalnızca internet üzerinden ve internet doğası gereği bir bilgi okyanusu; her türlü kirlilik de mevcut, her türlü faydalı bilgi de. İklim krizi internetin çöplüğünden değil; sınıfta donanımlı öğretmenlerden öğrenilmeli. İklim değişikliğiyle mücadele için her şeyden önce farkındalık gerekli. Farkındalık ise bilinci beraberinde getirir. İklim konusunda farkındalığı yüksek bireyler çözüm için bilinçle hareket edecek ve doğru adımlar atacaklardır. Bahsedilen bu farkındalık ancak ve ancak eğitim ile yaratılabilir, internet üzerinden değil. İnternet ise doğru kullanıldığında bu farkındalığın herkese yayılabilmesi konusunda iyi bir araçtır. T.C. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, göreve geldikten kısa bir süre sonra Türkiye’nin yeni eğitim vizyonunu açıkladı. Daha önce böyle bir çalışma paylaşılmamıştı, hem bu duruşuyla hem de sosyal girişimcilik, tasarım odaklı düşünme gibi konuların müfredata girmesi ve beceri atölyelerinin kurulması planları ile Türkiye için örnek bir çalışma. Eğitim 2023 isimli bu vizyon belgesindeki önsözünde Bakan; “21. yüzyılın hayatın her alanında hızlı bir değişimi beraberinde getirdiğine şahit olmaktayız” dese de belgenin genelinde 21. yüzyılın en büyük meselesi ve doğuracağı sonuçlarla birlikte en büyük değişimi olacak olan iklim krizi ve sürdürülebilirlik ile ilgili bir içerik veya plan bulunmuyor. Bu Türk eğitim sistemindeki Alfa ve Z kuşakları için büyük bir eksikliktir. Türkiye, coğrafyası ve konumu gereği iklim değişikliğinden kuvvetle etkilenecek ülkeler arasındayken, çocuklarımızı bu krize hazırlamama lüksünü kendimizde nasıl görüyoruz?
Nehirden Su Yerine Plastikler Aktığında…
2050 yılında geldiğimizde su seviyeleri iyice yükseldiğinde (araştırmalar her 1 dereceye, 17 cm’lik bir yükselme bek- liyor); kıyı illerinde deniz seviyesinin yükselmesiyle yaşam alanları tahrip olduğunda ve bundan binlerce kişi etkilendiğinde; tarım illerinde tarım alanları yok olmaya başladığında ve üretim yavaşladığında; nehirlerden denizlere sular değil de plastikler aktığında ne yapacağız? Bunlar büyük krizler ve bir anda karşılaşıldığında büyük paniğe yol açacaklar, dolayısıyla bir an önce eğitim aracılığıyla bu krizlerin esas muhatapları olan çocuk ve gençler arasında farkındalık yaratılmalı.
“THE 100’s” bundan yaklaşık 100 yıl sonrasını anlatan oldukça iyi bir bilim- kurgu dizisi. Dizi dünyada gerçekleşen bir nükleer patlama sonucu yeryüzünün yaşanamaz hale geldiği, insanların milyonlarcasının ölüp, kalanların bir kısmının uzay gemisinde yaşadıkları 97 yılı anlatarak başlıyor. Radyasyon gezegende yaşam alanı bırakmamış, insanlar yeraltı sığınaklarında 100 yıl yaşamak durumunda kalmışlar ve yaşadıkları psikolojik sorunlar oldukça fazla. Ark isimli uzay gemisinde yaşayanlar yeryüzüne inceleme amaçlı 100 genci göndermeye karar veriyor. Bu karar verildikten sonra gençlere “Yeryüzü Bilgisi” dersi veriliyor ki indikleri zaman ateş yakma, yenilebilir ve yenilmemesi gereken bit- kiler gibi temel bilgilerden haberdar olsunlar ve hayatta kalabilsinler. Uzayda 100 yıl kalmış bir nesil bile yeryüzüne deneme amaçlı indirdiği gençlere “Yeryüzü Bilgisi” dersi veriyorsa biz neden vermiyoruz?
İklim krizi şakaya gelmez. Sanayi Devrimi’nin yolunu açtığı, atom bom- basının ise adını koyduğu jeolojik çağ- da, yani Antroposen Çağ’da yaşıyoruz. İnsan eliyle gezegene bu kadar büyük ölçeklerde zarar verdiğimiz yeni bir çağ yaratmayı başardık. Başlangıcı oldukça eskiye dayansa da her birey az ya da çok bu yıkıma katkı yaptı. Hiçbir şey yapmadıysak bile plastik şişe kullandık, alışverişe plastik poşetle çıktık. Ama şimdi bu hataların hiçbirini yapma lüksümüz yok, aksi halde yıkımı durdurmak imkansız olacak. Eğitim ise her zaman olduğu gibi her şeyin en temelinde. Farkındalık yaratmak, bilinç oluşturmak, aksiyona geçilmesini sağlamak hep eğitimle olacak. Eğitim gerçekten de şart!