İvedilikle ÇED Davası Görülür

Sonbaharda görüşülmesi beklenirken “Türk Ceza Kanunu’nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 28 Haziran’da yürürlüğe giriverdi ve 2577 sayılı İdari Uygulama Usulü Kanunu’ndaki değişiklikle, ÇED davaları ivedi yargılama usulüne dahil edilmiş oldu. Peki, bu “hızlı paket servis” usulü yargılamayla ne hedefleniyor? Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan ve Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu’na göre, ipin ucu Akkuyu Nükleer Güç Santralı’na uzanıyor…

Herkese hayırlı olsun! Şeytana pabucunu ters giydiren düzenlemelere bir yenisi daha eklendi. Biz tam zeytinlikler ve nükleer arasında yasa yoluyla kurulmaya çalışılan derin ilişkiyi deşifre etmeye yeltenmiştik ki; karşımıza kaşla göz arasında ivedi ÇED davaları meselesi çıkıverdi. Aceleleri vardı belli ki. Sonbaharda görüşülmesi beklenirken “Türk Ceza Kanunu’nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 28 Haziran’da yürürlüğe giriverdi. Memleket gündemini yüksek siyaset işgal ededursun, adından pek anlaşılmasa da kanun, idarenin çevre konularında verdiği kararlara karşı yürütülen hukuki mücadelenin esasıyla ilgili “2577 sayılı İdari Uygulama Usulü Kanunu”nda değişiklik yaptı ve ÇED davalarını ivedi yargılama usulüne dahil etti. Böylece ucu nükleere dayanan kanunlar serisine bir halka daha eklenmiş oldu.

Pizzacı Adaleti
Aceleyle çıkarılmış olan bu kanunun yaptığı düzenleme, ÇED süreci devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santralı’na (NGS) karşı açılacak davaların da aceleyle görülmesini emrediyor, ÇED itiraz süresini düşürüyor. Ataları dinleyen yok. Kimse “Yahu acele işe şeytan karışır” demiyor. Düzenlemeye göre ÇED itiraz davaları, Akkuyu NGS’nin ÇED raporu kabul edildikten sonraki 30 gün içinde açılmak zorunda; ki eskiden bu süre 60 gündü. İdare Mahkemelerine, dava açıldıktan sonra inceleme yapmak ve dava dilekçesini davalıya göndermek için sadece yedi gün, davalı tarafa ise savunmasını yazmak için tebliği aldıktan sonra 15 gün veriliyor. Savunma, mahkemeye ulaştıktan sonra ise mahkemenin esas hakkında karar vermesi için yalnızca bir ayı var. Eğer ara karar verilmesi, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerekiyorsa da bu işlemlerin hepsinde “ivedilik” söz konusu. İvedi ile kastedilen süre ise belli değil. İki gün, bir gün, belki de bir saat! Pizzacıların motokuryeleri gibi bir adalet tanımlanıyor yani, mümkün olduğunca çabuk! Mahkemenin, davanın esasına dair verdiği karara itiraz süresi ise 15 gün. Geciken yandı, itiraz hakkını kaybedecek. Temyiz yoluyla yapıla- cak itirazı ise Danıştay, iki ay içinde değerlendirecek ve eğer kararı doğru bulmazsa nihai kararı kendisi verecek. Yani normal davalarda olduğu gibi kararı bozarak yeni- den görüşülmek üzere tekrar İdare Mahkemesi’ne göndermeyecek. Bütün bu süreleri göz önüne alınca mahkemenin üç ay içinde ilk kararı vermesi gerekecek.

“Halkın Katılımı Formalite Haline Getiriliyor”

Davaların sürünmeyecek, sürecin hızlı işleyecek olması olumlu bir gelişme değil mi, diye soranlara yanıtı Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran Bozoğlu versin: “Geniş bir coğrafyayı etkileyen Akkuyu NGS projesinin 3600 sayfalık ÇED raporu, içinde nükleer atıklardan depreme, yeraltı sularından risk analizine, modelleme çalışmalarından sosyal etkilere kadar pek çok konuyu içeriyor. Hakimlerin uzmanlık alanı olmayan, farklı pek çok ko- nuyu içeren ve aylardır uzmanların katılımıyla üzerinde çalışılarak hazırlanmış olan bu rapora karşı ya- zılmış dava dilekçelerini yedi gün içinde anlaması mümkün değil.” Bozoğlu’na göre bu yasa, nükleer santral gibi hayati konularda halkın ÇED sürecine katılımının önüne de set çekecek. Zira rapordan öte, bir planlama süreci ve taahhütler bütünü olan ÇED’de en önemli konu olan halkın katılımı zamanla formalite haline getirildiği için, sürece katılmanın tek yolu olan mahkemeler de, bu yasanın emrettiği gibi alınan acele kararlar, adil yargılamanın yapılıp yapılmadığına dair şüpheleri artıracak, davaların sağlıklı bir biçimde görülmesini engelleyecek ve yurttaşın hak mücadelesini kısıtlayacak.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan da Bozoğlu’nun, sadece nükleer santralları değil; termik santrallar, HES’ler, altın madenleri gibi yatırımlara karşı açılmış ÇED davalarını da kapsayan bu düzenleme hakkındaki endişelerini paylaşıyor. Aksoğan’a göre bu yeni düzenlemeyle etkili hukuki başvuru mekanizmaları ortadan kalkıyor. Şöyle devam ediyor Aksoğan: “Hukuki mevzuatın ve kurumsal yapının yokluğunda, ÇED kararlarının şekilsel, etkisiz yargı süreçlerine tabi tutulduğu bir ortamda nükleer enerji santralı kurulmaya kalkışılması beraberinde büyük felaketleri getirecek.”
Yani ÇED davaları, ivedi yargılama kapsamında görüldüğünde sonuç pek iç açıcı olmayacak. Acele giden ecele gidecek, halkı ve doğayı da peşinden sürükleyecek…

Önerilen makaleler