Muğla 1. İdari Mahkemesi, İkizköy Akbelen Ormanı davasında, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması ve üçüncü kez keşif yapılmasına karar verdi.
İkizköy Çevre Komitesi, Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ’ye tahsisinin iptali için İkizköylüler olarak KARDOK aracılığı ile açtığı davada, Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin, 4 Temmuz 2022 tarihinde yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması ve üçüncü kez yerinde keşif yapılmasına karar verdiğini ve kararın 12 Temmuz’da İkizköy Çevre Komitesi’ne tebliğ edildiğini duyurdu. Açıklamada; derneğin avukatı Arif Ali Cangı’nın, keşfin tekrarlanması kararından dönülmesini ve davaya duruşma ile devam edilmesini talep ettiği de belirtildi.
İkizköy Çevre Komitesi, 15 Temmuz 2022 tarihinde yeni bir açıklama yaptı. Açıklamada şunlara yer verildi:
“Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ’ye tahsisinin iptali için İkizköylüler olarak derneğimiz KARDOK aracılığı ile açtığımız davada, Muğla 1. İdare Mahkemesi, 4 Temmuz 2022 tarihinde yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması ve üçüncü kez yerinde keşif yapılmasına karar verdi; karar 12 Temmuz’da tarafımıza tebliğ edildi. Avukatımız Arif Ali Cangı, dün, 14 Temmuz Perşembe 2022 günü yaptığı başvuru ile keşfin tekrarlanması kararından dönülmesini ve davaya duruşma ile devam edilmesini talep etti.
1 Mart 2022 tarihinde yapılan ikinci keşif sonucunda bilirkişi heyetince mayıs ayında mahkemeye sunulan raporda, Akbelen Ormanı’nın madene tahsisi ile ortaya çıkacak ekolojik yıkım farklı boyutları ile somut biçimde ortaya konmuştu. Ancak, raporun sonuç bölümünde maden ve jeoloji mühendisi bilirkişilerin görüşleri doğrultusunda Türkiye’nin elektrik ihtiyacı gerekçe gösterilerek, ekolojik yıkım belgelenmesine rağmen, madene tahsisin gerekliliği tespiti yapılmıştı.
‘Karar, Anayasa’nın 141/4 Maddesine Açıkça Aykırıdır’
Avukatımız Arif Ali Cangı, üçüncü kez keşif yapılması kararı hakkında şöyle dedi: “Bu karar, yasa, Anayasa ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı, adil yargılanma hakkını, hukuk devleti ilkesini yok sayan, yargıya davaları en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması görevi yükleyen Anayasa’nın 141/4 maddesine açıkça aykırıdır. Bilirkişi raporunda mahkeme heyetinin karara varabilmesi için gerekli ve yeterli bilimsel değerlendirme mevcut. Zaten biz de rapora itiraz etmedik; sadece enerji şirketinin çıkarlarına yoğunlaşmış olan jeoloji ve maden mühendisliği uzmanlıklarının aykırı görüşlerinin, çevre hukuku açısından dikkate alınmasının mümkün olmadığını belirttik.”
İkinci Keşif Sonunda Mahkemeye Sunulan Raporda;
Orman mühendisi bilirkişi; Açık ocak kömür madencilik faaliyeti sırasında ocak alanının genişleyeceği alanın kesilecek ağaçlar, toprak kaybı ile birlikte ormansızlaşacağını, rehabilitasyon çalışmaları ile mevcut orman yapısının tekrar geri getirilmesinin mümkün olmadığı, oysa özellikle bir yıl önce bölgede yaşanan yangın felaketinden sonra Akbelen Ormanı’nın yaban hayatı için korunması gereken doğal bir ekolojik koridor olduğunu ve korunması gerektiğini;
Çevre mühendisi bilirkişi; ocak alanı ile izne konu orman alanı arasındaki tarım alanlarının zarar göreceğini, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde toz emisyonunun oluşacağını;
Hidrojeolog bilirkişi; mevsimsel yağışlarla yüzeye düşecek su miktarı yeraltına sızmaksızın yüzeysel akışa geçeceğini; bölgeye düşen mevsimsel yağışın yüzeysel akışa geçmesi su baskınlarının oluşmasına, bölgede bulunan yerleşik alanların ve tarımsal alanların olumsuz yönde etkilenmesine neden olacağını;
Biyolog bilirkişi; alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistem geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacağını tespit ve rapor etmişlerdi.
Avukat Cangı Üçüncü Kez Keşfe İhtiyaç Olmadığını Söyledi
Avukatımız Cangı; “ihtiyat ilkesini davamıza uyguladığımızda, dört bilirkişinin işlem konusu maden işletmesini olumsuz değerlendirmeleri, o projenin yasaklanması için yeter de artar bile. Böylesine bir rapordan sonra, uyuşmazlığın çözümü için Mahkeme’ye teknik bilgi aktaracak daha nasıl bir rapora ihtiyaç duyulabilir ki?” diyerek üçüncü kez keşfe ihtiyaç olmadığını vurguladı.
Mahkemenin tekrar keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekçesi olarak, “son rapora taraflarca karşılıklı itiraz edildiği”ni gösterdiğini, ancak davacı İkizköylüler adına böyle bir itiraz yapılmadığını belirten Cangı; bilirkişi raporuna yönelik talebimizin Akbelen Ormanı’nın madene tahsisinin “geri dönüşü olmayacak ekolojik yıkıma yol açacağı bilimsel olarak kanıtlandığına göre, başka bir araştırmaya gerek kalmadan yürütmenin durdurulmasını devam ettirilmesine, dava dosyasının olgunlaştırılarak yapılacak duruşma sonrasında dava edilen tahsis izninin iptaline karar verilmesi; gereği halinde davacı taraf olarak hukuki dinlenme hakkımızın gereği olarak, bilirkişi raporunun; açıklamalarımız, taleplerimiz ve itirazlarımız doğrultusunda yeniden düzenlenmesi” olduğunun altını çizdi.
İlk Bilirkişi Keşfinde İkizköylüler Keşfe Alınmamıştı
7 Eylül’de gerçekleştirilen ve nihayetinde itirazlarımızla iptal ve tekrar edilen ilk bilirkişi keşfinde ise heyete başkanlık eden tarafgir bir hakimin hakaretlerine maruz kalan avukatlarımızın davacı olarak bizi temsil edebilmesine fırsat tanınmamıştı. Davacı İkizköylüler olarak keşfe alınmamış, dinlenmemiştik. Akbelen Ormanı’nı ve yaşamı savunma hakkımız kasten engellenmişti.
Öte yandan, bilirkişi keşfi için 19 bin TL’lik bir mahkeme masrafı ödemesi de talep ediliyor. Biz küçük bir köy derneğiyiz. İkizköy’ü madene teslim etmemek için açtığımız başka davalarımız da var ve aynı davada üçüncü kez keşif masrafı ödemek durumunda kaldığımız için büyük bir yükün altına girmiş hissediyoruz. Ekolojik haklar için yürütülen hukuki mücadelelerde bilirkişi keşif masrafları, adalete erişimin önünde önemli bir engel oluşturuyor. Bazı mücadelelerde davalar, bu masraflar yüzünden ekolojik haklarını arayan davacılar tarafından sonuna kadar yürütülemiyor.
Nöbet Birinci Yılını Doldurdu
Davamızda bir türlü nihai karar verilemezken, bizlerin ormanımızı korumak için gece gündüz tuttuğumuz nöbet, 17 Temmuz’da, bir yılını doldurdu. 17 Temmuz 2021 günü, Akbelen Ormanı davamız sürerken, ağaç kesimi yapan orman işletmesini durdurmuş ve bu hukuksuz uygulama bir kez daha yinelenmesin diye ormanın girişine çadırlarımızı kurarak fiili olarak ormanımızı korumaya almıştık. 8 Ağustos günü, gelmiş geçmiş en büyük orman yangını felaketlerinden birini yaşarken, yüreğimiz ağzımızda günlerce uyumaksızın nöbet tutarken; YK Enerji, yangın önlemi bahanesi altında 105 ağacımızı daha katletmişti. Şirket hakkında bu yasadışı eylemi hakkında hiçbir idari ya da yasal işlem yapılmadı.
Tüm bunların üstünden koskoca bir yıl geçti. Devam eden davalarımıza, zorunlu olarak yenileri eklendi. Ancak hâlâ bilim insanlarının “korunması zorunlu” dedikleri Akbelen Ormanı güvende değil.
Akbelen Ormanı’nın Korunmasına Yönelik Kalıcı Bir Karar Bekleniyor
Artık yargıdan Akbelen Ormanı’nın olduğu gibi korunmasına yönelik kalıcı bir karar bekliyoruz. Anımsatmak zorunda hissediyoruz: Anayasa, ormanlarımızın korunması görevini biz İkizköylüler gibi ormanın yakınında, içinde yaşayan yurttaşlar kadar, belki de daha öncelikli olarak devlete vermiştir. İklim krizinden kurtuluşumuzun anahtarı, temiz hava, su ve toprağın, çocuklarımızın geleceğinin garantisi ormanlarımızı, Akbelen Ormanı’nı korumak üzere yargıyı görevini hızla yerine getirmeye davet ediyoruz.