Gezegenimizde, iklim krizinden etkilenen tek tür insan değil. Yaban hayatı, hayvanların yaşam alanları ve ekosistemler de değişimle karşı karşıya… Üsküdar Üniversitesi Fizyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, hayvan popülasyonlarında, iklim değişikliğine yanıtın hem fenotipik esnekliği ve de genetik değişimi (evrim) hem de mevsime bağlı bazı faktörleri içerdiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, iklim değişikliğinin hayvanların doğum oranları üzerindeki genel etkilerine işaret etti. Hayvan ortamının sıcaklık, nem, radyasyon ve rüzgar gibi iklimsel faktörlerden etkilendiğini, iklimdeki uç noktaların hayvan ile çevresi arasındaki enerji transferini değiştirerek üremeyi olumsuz etkileyebildiğini dile getiren Dr. Çevreli, “Gün uzunluğuna adaptasyon (fotoperiyodizm) değişir. Bunun anlamı; davranışı, fizyolojiyi, gelişimi veya üremeyi düzenlemek için gün veya gece uzunluğunu değerlendirme yeteneğinin değişmesidir” dedi.
Fotoperiyodik yanıtın değişmesiyle böcek, amfibi, kuş ve memeli türlerinin etkilendiğini belirten Çevreli, “İklimdeki enlemsel eğim, yaz sıcağından çok kış soğuğundan kaynaklanır. Sonuç olarak, yakın zamanda gerçekleşen hızlı iklim değişikliğine başarılı bir şekilde uyum sağlamanın, termal tolerans gelişmesinden önce genetik olarak değişimin başlaması beklenmektedir” diye konuştu.
Doğru fizyolojik, gelişimsel veya üreme koşullarında doğru zamanda ve yerde olmanın mevsimsel değişimlerde yaşamı sürdürmenin temel bir bileşeni olduğuna dikkat çeken Çevreli, “Deniz, tatlı su ve karasal yaşam alanlarındaki çok çeşitli omurgalılar ve omurgasızlar, yaşam öykülerindeki önemli olayların mevsimsel geçişlerini tahmin etmek ve bunlara hazırlanmak için fotoperiyodizmi kullanır. Belirli bir fotoperiyodik yanıt, gelişme, göç etme, üreme veya uykuda kalma için en uygun mevsimsel zaman için evrimsel zaman boyunca doğru seçilime dayanmaktadır” dedi.
“İklim Değişikliği Devam Ettikçe Seçilimi Meydana Getirecektir”
İklim değişikliğine karşı başlangıçta, hayvanların bireysel olarak geliştirdikleri belirli tepkileriyle başa çıktıklarını dile getiren Çevreli, şöyle devam etti: “Buna fenotipik esneklik adı verilmektedir. Bir popülasyondaki her bir bireyin önceden belirlenmiş bir fenotipik rezervleri vardır; bazı bireyler büyük çevresel değişikliklere uyum sağlayabilir; diğer bireyler yalnızca dar bir çevresel değişiklik aralığına tahammül edebilir. İklim değişikliği devam ettikçe, gelişme, üreme, göç ve uykuda kalma zamanlaması için değişen koşullar bireysel esnekliğin sınırlarını aşarak, popülasyonlarda genetik değişim için seçilim meydana getirecektir.”
Sonuç olarak hayvan popülasyonlarının varlığını sürdürme yeteneğinin, popülasyonlar içindeki genetik çeşitliliğin kaynakların, mutasyon ve göçle oluşan ek çeşitliliğe bağlı olacağını ifade eden Çevreli, “Hayvan popülasyonlarında, iklim değişikliğine yanıt hem fenotipik esnekliği hem de genetik değişimi (evrim) hem de mevsime bağlı bazı faktörleri de içermektedir. Gerçek genetik değişim gösteren hayvanlar arasında, sivrisinek, sincap, kırlangıç ve drosophila (küçük bir sinek) gösterilmektedir” dedi.
“Hayvanların Üreme Yetenekleri Etkileniyor”
Çevre, beslenme ve mevsimsel değişikliklerin dişilerde östrus (dişi hayvanlarda kızgınlık) aktivitesini, östrus süresini; erkeklerde ise sperm üretimini değiştirerek doğurganlık üzerine etki ettiğini anlatan Çevreli, “Gebe kalma oranları sıcak ve soğuk stresi altında azalır. İklim değişikliğine uyum açısından, üreme zamanlamasındaki esneklik, birçok ötücü kuşta nispeten yüksek görünmektedir çünkü farklı yıllarda bazı bireyler yerel hava koşullarına yanıt olarak üreme tarihlerini neredeyse bir ay değiştirebilirler” diye konuştu.
İklim değişikliğinin hayvanların davranışlarını da etkilediğine dikkat çeken Çevreli, “Çoğu hayvan türü ilkbahar sıcaklıkları arttığında üremeye başlasa da tüm bu davranışları etkilenmesi; yağış, yiyeceğe erişim, üreme yoğunluğu ve fotoperiyot ve hormonlar gibi çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Gün uzunluğundaki küçük değişikliklerin üremeyi başlattığı ve çöl iklimine sahip bölgelerde yaşayan hayvanlarda ise çevre koşullarına bağlı olarak daha esneklik görülmektedir. Bir başka zarar da insanların hayvan bakım davranışlarını değiştirerek değişen iklime tepki vermelerinden kaynaklanabilir. Sıcak hava ve aşırı hava olaylarındaki artış, refakatçi köpekler için egzersiz fırsatlarının azalmasına yol açabilir, bu da evcil hayvan obezitesini daha da kötüleştirebilir” dedi.
İklimdeki aşırı sıcaklık değişimlerinin; hayvan ile çevresi arasındaki enerji transferini değiştirerek sıcak veya soğuk stresine neden olduğunu da vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Hayvanların her türlü davranışı etkilenmektedir” dedi.
“Ekosistemler de Değişimle Karşı Karşıya”
Gezegenimizdeki iklim krizinden etkilenen tek türün insanlar olmadığını, dünyanın yaban hayatı, hayvanların yaşam alanları ve onların parçası olduğu ekosistemlerin de değişimle karşı karşıya kaldığını ifade eden Çevreli, “Bol bitki ve ağaçların bulunduğu sağlıklı ekosistemler, atmosferdeki karbonu emer ve depolar. Dolayısıyla doğayı korumak veya restore etmek, iklim değişikliğini durdurma yarışında güçlü bir araçtır. Sağlıklı ekosistemler aynı zamanda suyu filtreler, sellere karşı tampon görevi görür, afetlerin etkisini azaltır, toprak sağlığını iyileştirir ve zengin biyolojik çeşitliliği destekler. Neredeyse tüm hayvanlar, biyolojik çeşitliliğin güvence altına alınmasında ve yaşam alanlarının korunmasında hayati roller oynar” ifadesinde bulundu.
Evcil hayvanların toplumda ve dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığını da işaret eden Çevreli, “Evcil hayvanlara ilişkin küresel tahminler bilinmemekle birlikte, 2018 yılında dünya çapında 373 milyondan fazla kedi ve 471 milyon köpeğin evcil hayvan olarak beslendiği tahmin edilmektedir. Dünya çapında serbest dolaşan evcil köpeklerin sayısı tahminen 700 milyon ila 1 milyar arasındadır ve dünya çapında serbest dolaşan kedi popülasyonu tahminleri 480 milyonun üzerindedir” bilgisini paylaştı.
İklim değişikliğinin küresel etkilerinden birinin de vektör kaynaklı türlerin ve zoonotik hastalıklar da dahil olmak üzere bulaşıcı hastalıkların yayılmasının artması olduğunu söyleyen Çevreli, “İklim değişikliği, vektör kaynaklı türlerinin coğrafi aralığının genişlemesine veya değişmesine izin vererek, daha fazla hayvan ve insan popülasyonunu hastalıklara ve bilinmeyen yeni ortaya çıkan zoonozlara maruz bırakmıştır. Benzer şekilde, iklim değişikliği ekosistemlerin taşıma kapasitesini etkileyerek konakçı veya vektör türlerin popülasyon yoğunluğunu değiştirebilir. Artan sıcak havanın kenelerin ve Lyme hastalığı gibi kene kaynaklı hastalıkların yaygınlığını artırdığı tespit edilmiştir. Kalp kurdu enfeksiyonlarının da iklim ve hava koşullarına göre değiştiği tespit edilmiştir” diyerek sözlerini tamamladı.