Tüm işletmeler, tedarik zincirleri ve üretim süreçleri başta olmak üzere iş süreçlerinin her aşamasında enerji ve diğer doğal kaynaklara olan taleplerini sürdürülebilirlik ilkesinin ortaya koyduğu sınırlar çerçevesinde hayata geçirmeliler.
YAZI: Emine Erdem, KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı
Birleşmiş Milletler’in iklim kriziyle mücadele konusunu tartışmak ve kararlar almak üzere her yıl hükümetleri ve uzmanları bir araya getirdiği COP toplantılarının 27’ncisi COP27, 6-18 Kasım 2022 tarihleri arasında Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde yapıldı. 2015 Paris toplantısında alınan ve yüzyıl sonuna kadar ısınmayı 2 derece, tercihen 1,5 derece ile sınırlandırma hedefine ulaşılıp ulaşılamayacağı toplantı öncesindeki en hararetli tartışma konularından biriydi. Çünkü bu konuda beklenen ilerleme sağlanamıyor. Hükümetler ve iş dünyasının bir kısmı sorumluluklarını yerine getirmekte yavaş kalıyor. Şarm el-Şeyh’te yayımlanan sonuç bildirgesinde tüm taraflar iklim hedeflerini 2023 yılı sonuna kadar bir kez daha gözden geçirmeye davet edildi. Aynı zamanda iklim krizinin ortaya çıkmasında payları çok az olmasına ya da hiç olmamasına karşın krizden ağır bir şekilde etkilenen ülkelerin kayıp ve zararlarının karşılanmasına yönelik bir fon oluşturma kararı alındı. Ancak fonun ayrıntıları gelecek yıl netleşecek. COP27 giderek daha acil ve yaşamsal hale gelen bir krizin çözümü için çaba gösterenleri ve çevrecileri mutlu etmedi. Gerçekten de hükümetlerin çoğunun bu konudaki performansları yavaş ve yetersiz görünüyor.
Türkiye Emisyon Hedeflerini İyileştirmeye Devam Etmeli
Türkiye iklim değişikliğinden etkilenen ülkeler arasında… Meteorolojik ısınma, zaman zaman yaşanan seller, azalan yağışlar ve giderek sıklaşan bölgesel kuraklıklar durumun göstergelerini oluşturuyor. Bu konuda bazı adımlar atıldı ve hedeflerde iyileşmeye gidildi. Türkiye Şarm el-Şeyh’te seragazı emisyonunu azaltmaya yönelik 2030 iklim hedefini, %41 oranında artıştan azaltım olarak açıkladı. Bu hedef kapsamında Türkiye karbon ve seragazı emisyonunu 2030 yılında 693 milyon ton civarında sınırlandırmayı öngörüyor. Bu gerçekleşirse ülkemizin 2020’de 523 milyon ton olan emisyon seviyesi 2030’da %33 oranında artmış olacak. Emisyonlar 2038 yılından sonra azalmaya başlayacak. Bence hükümetin koyduğu hedef bu şekliyle 2053’te net sıfır emisyon vizyonuyla pek de uyumlu değil. Dolayısıyla hedefte daha fazla iyileştirmeler yapılması gerekiyor.
İş Dünyasının Sorumlulukları
Hükümet tarafından konulan hedefler madalyonun bir yüzünü oluşturuyor. Madalyonun diğer yüzünde ise sürdürülebilir, yeşil ve döngüsel ekonomiye dönüşüm yer alıyor. Bugün dünyada sıkıntı yaratan bütün çevresel, sosyal ve ekonomik sorunların çözümü buna bağlı. Türkiye bunu başardığı takdirde hem uluslararası düzeyde rekabetçi bir ekonomiye sahip olacak hem de kalkınmasını sürdürülebilir bir zemin üzerinde gerçekleştirecek. Aynı zamanda çevrenin korunmasına ve iklim değişikliğiyle mücadele edilmesine güçlü katkı sunan ülkeler arasına katılacak.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) yeşil ekonomiyi, “Çevreyle ilgili riskleri ve kıtlıkları azaltırken insanın durumunu iyileştiren ve sosyal hakkaniyeti güçlendiren bir ekonomi” olarak tanımlıyor. Alternatifi ise günümüzde hakim olan ekonomi: Eşitsizlikleri artıran, israfı körükleyen, kaynakları tüketen, çevre ve insan sağlığı açısından birçok tehlike yaratan ekonomi. Yalnızca büyümeye odaklanan ve yarattığı etkilere pek aldırmayan böyle bir ekonomi yaklaşımı insanlığın geleceği için en önemli tehdidi oluşturuyor. Yeşil ekonomiye geçişte en önemli rol iş dünyasına düşüyor. Bunun ilk adımı işletmelerin karbon ayakizlerini, yani seragazı emisyonlarını ölçmeleri ve kayıt altına almaları. Sonraki adım ise karbon ayakizini azaltacak önlemleri tespit ederek bunları uygulamak için gerekli yatırımları yapmak. Şirketler, enerjiyi daha verimli kullanmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla ağırlık vermek zorundalar.
Tüm işletmeler, tedarik zincirleri ve üretim süreçleri başta olmak üzere iş süreçlerinin her aşamasında enerji ve diğer doğal kaynaklara olan taleplerini sürdürülebilirlik ilkesinin ortaya koyduğu sınırlar çerçevesinde hayata geçirmeliler. Ekolojik ayakizlerinin her bir bileşenini dikkatle değerlendirmek ve sürdürülebilir bir ekonomi için üstlerine düşeni yapmak zorunluluğu içindeler.
Başta Ekonomi, Her Alanda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
Çevre, doğal kaynaklar ve emisyonla ilgili önlemler ilk adımları oluşturmakla birlikte sürdürülebilir, yeşil bir ekonomi için yeterli değil. Bugün insanlığın geleceğini tehdit eden ekonomik pratiklerin yerini daha adil, fırsat eşitliğinin bulunduğu, dezavantajların azaldığı bir sistemin alması gerekiyor. Böyle bir sistemin temelinde ise toplumsal cinsiyet eşitliği yer alıyor. Kadınların başta ekonomi olmak üzere hayatın her alanında eşit koşullarda katılımın sağlanması sürdürülebilirliğin önkoşulunu oluşturuyor. Bu bakımdan kadın istihdamı, şirketlerdeki kadın yöneticilerin veya siyasetteki kadınların sayısı ve konumu, kadınların toplumsal hayata katılımları gibi konulardaki veriler yalnızca birer istatistik başlığı değil, geleceğimiz için hayati konular.
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) 20 yıldır bunun için çalışıyor. Ülkemizde kadın girişimciliğinin yaygınlaşması, kadın istihdamının artması, kadının hayatın her alanında güçlenmesi için çalışıyoruz. Bu doğrultuda kadın girişimcilerin bilgi ihtiyacının karşılanmasına, finansa, teknolojiye ve pazara erişiminin güçlendirilmesine, onlara rol modelleri sunulmasına, şirketlerde kadın istihdamının desteklenmesine ve cinsiyet eşitliğine dayalı bir iş ve çalışma kültürünün hakim olmasına yönelik faaliyetlerimizi 20 yıldır giderek hızlanan bir tempoyla sürdürüyoruz.
Yeşil Ekonomi KAGİDER’in Odağında
Hem dünya hem de ülkemiz için son derece kritik bir konu olan yeşil ve döngüsel ekonomiye dönüşüm KAGİDER olarak bizim de odağımızda bulunuyor. Ekonomik, çevresel ve sosyal etkilerini proaktif olarak ele alıp yöneterek önemli etkiler yaratmış kadınların girişimlerini öne çıkartıp geniş kitlelere tanıtmak, bu girişimcilerin rol model olmasını sağlayarak toplumda değişimi teşvik etmek ve sürdürülebilir iş modellerine geçişi hızlandırmak amacıyla başlattığımız, Yuvam Dünya Derneği ile birlikte sürdürdüğümüz “Yeşil İş Ödülleri” ikinci kez geçtiğimiz Temmuz ayında sahiplerini buldu. Searover şirketinin kurucusu girişimci Zeynep Balca Yılmaz Yeşil İş Ödülü’nün sahibi olurken Yeşil İş Mansiyon Ödülü de Peddon şirketi kurucusu girişimci Reyhan Miray’a verildi. Kadınları ve yeşil ekonomiye dönüşümü desteklemeye devam edeceğiz.