Kent

“İklim Krizi Karşısında Doğa ile Büyükşehirler İttifak Yapmalı”

iklim krizi

7 Ekim Dünya Büyükşehirler Günü’nün “Metropollerde Doğanın Gücü” başlıklı bu yılki temasında, doğaya dayalı çözümlerin kentsel alanların dayanıklılığını, kapsayıcılığını ve yaşanabilirliğini nasıl artırabileceği vurgulandı. Bu bağlamda, Marmara Belediyeler Birliği ev sahipliğinde gerçekleşen Marmara Urban Forum’da (MARUF23) şimdi, özellikle iklim krizi karşısında doğayla büyükşehirlerin ittifak yapması gerektiğinin altı çizildi.

Metropolis ve UN-Habitat işbirliğinde düzenlenen Dünya Büyükşehirler Günü, bu yıl Marmara Urban Forum (MARUF23) kapsamında Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ev sahipliğinde kutlandı. Doğa temelli çözümlerin metropollerimizin dayanıklılığını nasıl artırdığını keşfetmek için dünyanın farklı yerlerinden İstanbul’da buluşan büyükşehir belediyeleri, Kent ve Ötesi: Doğa Metropolleri Nasıl Dönüştürebilir? sorusuna odaklandı.

7 Ekim Dünya Büyükşehirler Günü (World Metropolitan Day), Metropolis ve Birleşmiş Milletler-Habitat (UN-Habitat) tarafından 1985’ten bu yana daha adil ve refah seviyesi yüksek metropoller inşa etmek için yürütülen küresel bir kampanya. Dünya Büyükşehirler Günü, metropol ölçeğinde yönetimin önemine ilişkin küresel tartışmaların yapılması için zemin hazırlıyor. Bu yılın teması olarak belirlenen “Metropollerde Doğanın Gücü” doğaya dayalı çözümlerin kentsel alanların dayanıklılığını, kapsayıcılığını ve yaşanabilirliğini nasıl artırabileceğini vurgulayarak her türlü uzman, yönetici ve hükümet, özel sektör, akademi, sivil toplum, uluslararası örgüt, şehir ağından paydaşların bir araya geldiği bir ortam sağlıyor.

“Kamu Yatırımı ve Yeşil Çözümler İstiyoruz”

Dünya Büyükşehirler Günü programı Bogotá Belediye Başkanı ve Metropolis Başkanı Claudia López’in konuşmasıyla başladı. López şunları söyledi: “Biz insanlar olarak bu gezegende tek yaşamıyoruz; hayvanlara, bitkilere özen göstermeliyiz. Şehirlerimizi ona göre tasarlamalıyız. Onlar biyoçeşitliliğe sahip olan şehirlere ihtiyaç duyuyorlar, metroya değil. Metropoliten yönetimi söz konusu olduğunda çok seviyeli bir yönetişime ihtiyacımız var; siyasi ve idari sınırların ötesine geçmeliyiz. SKA’ların 2030 itibarıyla sadece %15’inin erişebilir olduğu tartışıldı. Yüzyıllar önce başarmamız gereken şeyi 2030 yılına hedef diye koyuyoruz. Küresel çapta kamu yatırımı ve yeşil çözümler istiyoruz.”

“Göçün Nasıl Önleneceği Üzerinde Çalışılmalı”

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Hasan Aydınlık, “Antroposen çağda yaşıyoruz. İnsanın yediği gıda erişilebilir ve güvenli değilse insanın sağlığından emin olamayız. Salgın büyükşehir hastalığıdır. Doğa olayları ve gıda krizlerinde güvenliğin nasıl sağlanacağı, iklim ve savaş krizleri sebepli göçün nasıl önleneceği üzerinde çalışılması gereken konular. Hatalarımızdan öğrenmemiz lazım” dedi.

Ardından Büyükçekmece Belediye Başkanı ve MBB Encümen Üyesi Hasan Akgün vatandaşın metropol sınırlarında mutlu olabilmesi için finans meselesinin önem arz ettiğini, metropollerin milli gelirden gereken payı almadığını ve bunun değişmesi gerektiğini vurguladı. Metropolis Genel Sekreteri Jordi Vaquer ise insanların çok uzun süre şehirleri doğanın karşıtı olarak tanımladığını ama şimdi özellikle iklim krizi karşısında doğayla büyükşehirlerin ittifak yapması gerektiğinin altını çizdi.

Metropolleri Dönüştürmek için Küresel Deneyimler ve Çözümler başlıklı oturumda liderler çevresel sürdürülebilirliği artırmak ve ekolojik ayakizlerini azaltmak için şehirlerini nasıl yeniden tasarladıklarını ve kırsal alanlarla bağlarını nasıl güçlendirdiklerini paylaştı. Program, Kentsel Sorunlara Bölgesel Bir Çözüm Aracı Olarak Metropol oturumu ile devam etti. Oturumda şehirlerin zorluklara karşı bölgesel yaklaşımı nasıl kullanabileceği tartışıldı. Küresel Perspektifler oturumunda programdaki bütün konuşmacılar metropollerin yöneticilerinin değişen bir dünyaya karşı topluluklarına liderlik etme deneyimlerini aktardı.

MBB Genel Sekreteri M. Cemil Arslan ise şunları söyledi: “Dünyamız aslında 200 yıl öncesine göre daha iyi koşulda. Bebek ölümleri daha az, yaşam süreleri daha uzun, daha açık sistemler var fakat eşitsizlikler azalmıyor, dışlamalar azalmıyor, demokrasi düşmanlığı, otoriterlik eğilimi azalmıyor. Çözmemiz gereken bir şeyler var. Kendimizin tabiatın sahibi değil, bir parçası olduğunu bilmemiz gerek. Sorumlu üretim ve tüketim dengesini sağlamalıyız. Hesap vermeye dayalı ve kurumlar arası yönetim sistemi kurmak zorundayız.”

About Post Author