Ekonomi

İklime Dair’in Dokuzuncu Sayısı Hava Kirliliğinin Yarattığı Etkilere Dikkat Çekiyor

hava kirliliği

TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan İklime Dair’in dokuzuncu sayısı hava kirliliği ve ekonomi arasındaki ilişkiyi, alt başlıklarla detaylı bir şekilde mercek altına alıyor. Çalışmada Türkiye’nin temiz üretime yönelik teşvikleri, araç emisyon standartları, sürdürülebilir tarımsal üretim uygulamaları, hava kalitesi yönetim stratejileri ve hava kalitesi ölçümü gibi alanlardaki düzenlemelerinin Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) tarafından “yeterli” seviyede sınıflandırıldığına dikkat çekiliyor.   

TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından üç ayda bir hazırlanan İklime Dair’in dokuzuncu sayısı yayımlandı. İklim ve kalkınma ekonomisi arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmaların yeni sayısı hava kirliliğini mercek altına alıyor. Çalışmada hava kirliliğinin sağlık üzerinde yarattığı etkilerin yanı sıra büyüme, refah ve verimlilik alt başlıklarında genel ekonomik etkilerine dair pek çok bilgiye de yer veriliyor.

Katı Atık Yakımı Konusu Gelişime Açık Bir Alan

İklime Dair’de; Türkiye’nin hava kirliliği göstergelerinin küresel ortalama ile benzer seviyede olduğu belirtiliyor. Örneğin, UNEP tarafından yapılan bir çalışma, 2019 yılında dünya genelinde ölümlerin %15’inin küçük parçacıklı materyal kaynaklı çevresel hava kirliliği nedeniyle yaşandığını ortaya koyarken bu oran Türkiye’de %16 seviyesinde bulunuyor. Diğer yandan Türkiye nüfusu yıllık ortalama metreküp başına 26 mikrogram (26 µg/m3) PM2.5 partikülüne maruz kalıyor. Bu oran Dünya Sağlık Örgütü eşik değerinden 5,2 kat fazla.

Hava kirliliğinin olumsuz etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik çabalar açısından değerlendirildiğinde ise UNEP raporuna göre; Türkiye temiz üretime yönelik teşvikler, araç emisyon standartları, yakıtlarda mevcut kükürt oranı, hava kalitesi standartları, sürdürülebilir tarımsal üretim uygulamaları, hava kalitesi yönetim stratejileri ve hava kalitesi ölçümü gibi alanlarda yeterli görünüyor. Ancak katı atık yakımı konusu gelişime ihtiyaç duyulan bir alan olarak sınıflandırılıyor.

Hava Kirliliği Kaynaklı Kayıplar ve Zararlar

Hava kirliliği ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin kapsamlı bir şekilde masaya yatırıldığı çalışmada, kirli hava kaynaklı hastalıklar nedeniyle azalan iş gücü verimliliği, artan sağlık masrafları, toprak ve sudaki olumsuz değişim nedeniyle yaşanan tarımsal verimlilik kaybı gibi etkenler ele alınıyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) hava kirliliğinin söz konusu ekonomik etkilerinin 2060 yılına kadar küresel üretimin %1’i seviyesine çıkabileceğini öngördüğü ifade edilen çalışmada, 2020-2021 yıllarında Covid-19 kaynaklı ölümlerden daha fazlasının her yıl hava kirliliği kaynaklı yaşandığı yönünde çarpıcı bir veri de paylaşılıyor.

Türkiye, Ulaştırma Kaynaklı Emisyon Artışında Üçüncü Sırada

Çalışmada yer verilen hava kirliliği ile mücadele yönündeki etkili çözümler arasında temiz üretime yönelik teşvikler, araç emisyon standartları ve hava kalitesi ölçümü gibi uygulamalar öne çıkıyor. Türkiye’nin hava kirliliğinin temel etkenlerinden biri olan ve ulaştırma sektörünün ana çıktıları arasında yer alan metan gazı salımı açısından gelişim alanı olduğunun altı çiziliyor. Climate Transparency isimli sivil toplum kuruluşunun değerlendirmesine göre ülkemizin ulaşım kaynaklı emisyonları, 2020-2021 döneminde %22’lik artış ile G20 ülkeleri arasında Çin ve Hindistan’dan sonra en yüksek artış oranına sahip.

Yeşil Yatırım Projeleri

Son üç ayda iklim-ekonomi ilişkisine yönelik öne çıkan gelişmelerin yanı sıra iklim finansmanı, iklim adaleti, dönüşümde öne çıkan şirketler gibi başlıklara yer verilen İklime Dair’de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 27’nci Taraflar Konferansı COP27 hakkında da detaylı değerlendirmeler bulunuyor.

Konferansı yerinde takip eden TSKB Ekonomik Araştırmalar Ekibi’nin aktardığı başlıklar arasında, 30 yıldan uzun zamandır devam eden “kayıp ve zarar” fonu kurulması kararı, iklim finansmanına yönelik reform taleplerinin karşılık bulması, küresel ısınmanın 1,5°C ile sınırlı tutulması taahhüdünün devam etmesi gibi konular dikkat çekiyor.

COP27’nin gündemindeki, İklim Eylemi için Finansman başlıklı rapora da yer verilen sayıda, iklim finansmanında ana konunun yeşil yatırım projelerinin hızla hayata geçmesi olduğunun altı çiziliyor.

About Post Author