#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
iklim

“İş Dünyasının İklim Dirençli Kalkınmaya Destek ve Uyum Sağlaması Bir Gereklilik”

İklime dirençli kalkınmanın gerçekleşebilmesinin ve sürdürülebilir kılınmasının yolunun kamu ve iş dünyasının amaçlar için ortaklık vizyonuyla kuracakları işbirliğinden geçtiğini vurgulayan Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, “İş dünyasının sürece destek ve uyum sağlaması bir gereklilik, çünkü tek başına devletlerin altından kalkamayacakları kadar büyük bir yük ve maliyetten söz ediyoruz” diyor.

Yazı: Elif YAŞAR ÖZYÜREK

Aşırı iklim olaylarının sıklığının ve yoğunluğunun artmasının hem dünya hem de Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini değerlendirir misiniz?

Küresel olarak canlı varlığını ve yaşam alanlarını doğrudan etkileyen aşırı iklim olayları, dünya ekonomisi için olduğu gibi Türkiye ekonomisi için de ciddi riskler barındırıyor. Ekonomik çerçeveden baktığımızda aşırı iklim olayları sonucunda tedarik zinciri aksaklıkları yaşandığını görüyoruz. Yanı sıra altyapı tahribatı, tarımsal üretim ve hayvancılıktan alınan verimin düşmesi gibi sorunlar da karşımıza çıkıyor. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak artan sigorta maliyetleri ise büyük ekonomik kayıpların yaşanabileceğini ortaya koyuyor.

Yaşananlar küresel ölçekte gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri etkileyerek gıda kıtlığına ve kontrolü zor fiyat dalgalanmalarına yol açıyor. Kıyılara yakın bölgelerdeki şehirler ve işletmeler deniz seviyesindeki yükselme ihtimali nedeniyle su altında kalma riski ile karşı karşıya… Sözünü ettiğim riskler; limanlar, havaalanları ve enerji tesisleri gibi kritik altyapıları da tehdit ediyor. Aşırı hava olayları, iklim göçlerini de gündeme getiriyor. İklim kaynaklı göçlerin, sosyal ve ekonomik sistemleri zorlayarak kaynak kullanımı üzerinde potansiyel çatışmalara ve artan güvenlik sorunlarına yol açacağı öngörüler arasında…

İklim değişikliğinin bilinen enerji üretim ve dağıtım yöntemlerini etkileyeceğini de söylememiz mümkün. Kuraklık; hidroelektrik üretimini azaltırken aşırı sıcaklar enerji portföyünde önemli payı bulunan termik santralların verimliliğini düşürebiliyor. Bu durum, elektrik tedarikinde beklenmedik sıkışmalara yol açabiliyor. İklim değişikliğine bağlı olarak artan ısı stresi ve vektör kaynaklı hastalıklar ise tüm dünyayı etkisi altına alan yeni sağlık sorunlarına kapı aralıyor. Nitekim yakın zamanda deneyimlediğimiz Covid-19 pandemisinde pek çok ülkede sağlık sistemlerinin yetersizliklerine şahitlik ettik. Pandemi ve kitlesel hastalıklar sağlık maliyetlerini artırmakla birlikte ekonomilerin üzerindeki yükü de ciddi şekilde ağırlaştırıyor.

İklim değişikliği ile mücadelede iklim teknolojilerinin önemini açıklar mısınız? İklim krizinin etkilerini azaltmada hangi iklim teknolojileri öne çıkıyor?

İklim değişikliği ile etkin mücadelede mesafe katedilebilmesi için sürdürülebilir ekonomik uygulamaların teşvik edilmesi, finansman kaynaklarının kapsayıcı ve verimliliği yüksek yatırımlara yönlendirilmesi önem arz ediyor. İklime dirençli kalkınmanın sağlanmasında iklim teknolojilerine yönelik yatırımlara hız verilmesi öncelik kazanıyor. İklim teknolojileri; iklim değişikliğinin etkilerinin ölçülmesi, azaltılması ve bu etkilere uyum sağlanması için geliştirilen teknolojik çözümleri ifade ediyor. Farklı sektörler ve alanlar için özelleştirilmiş örnekleri bulunan iklim teknolojileri, odaklanılan koşulların teknik ve mali uygunluklarına göre devletler, ticari işletmeler veya bireyler tarafından uygulanabiliyor.

Günümüzde iklim teknolojileri kullanım alanlarını kısaca açıklayacak olursak; güneş, rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan sıfır/düşük karbonlu elektrik, ısı ve buhar üretilmesi; üretilen enerjinin kayıp/kaçakların önüne geçecek şekilde yüksek verimlilikle depolanması ve talep tarafı kaydırması ile yeni üretim yatırımlarının engellenmesi önemli. Enerji tüketiminin yönetimi ve azaltımı için akıllı şebeke kurulumu, coğrafi bilgi sistemlerine dayalı şebeke optimizasyonu ve elektriksel yük yönetimi, talep tarafı yönetimine yönelik ileri seviyede uygulamaların hayata geçirilmesinin yanı sıra yenilenebilir kaynaklı elektrik kullanılarak elde edilen hidrojenin (yeşil hidrojen) temiz yakıt alternatifi olarak değerlendirilmesi de seçenekler arasında yer alıyor.

İmalat sanayisine bakacak olursak enerji kullanımını azaltan yardımcı işletme sistemlerinin ve teknolojilerinin -bunlar, buhar kapanları, yüksek verimli motorlar, değişken hız sürücüleri, atık ısı geri kazanımı gibi- yaygınlaştırılması karşımıza çıkıyor. İmalat sanayisinde çelikte DRI, reküperatif sıcak fırın, atık cam ve alüminyum ergitmesi, hidrojen entegrasyonu gibi enerji kullanımını azaltan teknolojilerin ve ileri proseslerin kullanılması da bir yol. Ulaşımda yüksek karbon emisyonuna sebep olan fosil yakıtlar yerine alternatif yakıtların ve elektriğin kullanılması önümüzdeki bir başka seçenek. Ulaşımda rota optimizasyonu yazılımları ve ileri sinyalizasyon teknikleri ile emisyonun azaltılması, intermodal taşımacılığa yönelik dijital çözümlerin yaygınlaştırılmasını bunlara eklemeliyim. Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi ile çimento, demir/çelik, petrokimya gibi emisyon-yoğun sektörlerde karbon yakalama, kullanma ve depolama uygulamalarının hayata geçirilmesi de önemli.

Binalar için sürdürülebilir malzemelerin, akıllı havalandırma sistemlerinin ve çevre-dostu ürünlerin geliştirilmesi ile enerji ve kaynak verimliliği sağlanabiliyor. Rejeneratif tarım uygulamaları, sıfır emisyonlu çiftlik ekipmanları ve verimlilik artırıcı biyomühendislik uygulamaları ile tarım kaynaklı emisyonlar azaltılabiliyor. Kaynak kullanımı ve dolaylı olarak emisyonları azaltan malzeme teknolojilerinin kullanılmasına gelecek olursak; bunlara örnek olarak karbon fiber ürünleri yenilikçi ambalaj ürünleri, düşük karbonlu metal girdiler, ileri yapı malzemeleri, low-E kaplamalı camlar, XPS ve benzeri yalıtım malzemelerini verebiliriz. İklim değişikliğinin etkilerine uyumu artıran meteorolojik kestirim yazılımları, afetlere karşı erken uyarı sistemleri, tortul-sediment modelleme sistemleri, dikey tarım ileri kontrol teknolojileri, endüstriyel simbiyoz uygulamaları gibi teknolojilerin yaygınlaştırılması da iklim teknolojilerinin kullanım alanlarından. Ve son olarak iklim teknolojilerinin, hızlı gelişen teknolojiye paralel olarak gelişmeye ve evrilmeye devam edeceğini öngördüğümüzü sözlerime eklemeliyim.

İklime dirençli bir kalkınmanın gerçekleşebilmesi için kamu ve iş dünyası tarafında atılması gereken öncelikli adımlar neler olmalı?

İklime dirençli kalkınmanın gerçekleşebilmesinin ve sürdürülebilir kılınmasının yolu şüphesiz kamu ve iş dünyasının amaçlar için ortaklık vizyonuyla kuracakları işbirliğinden geçiyor. Küresel emisyon azaltım hedeflerine katkı sağlayabilmeleri için ülkelerin kapsayıcı iklim değişikliği politikaları geliştirmeleri ve bunları hayata geçirmeleri öncelik taşıyor. İş dünyasının sürece destek ve uyum sağlaması bir gereklilik, çünkü tek başına devletlerin altından kalkamayacakları kadar büyük bir yük ve maliyetten söz ediyoruz. İklim dirençli kalkınmaya katkıda bulunacak projeleri desteklemek için kaynakların, uzmanlıkların ve finansmanın tahsis için değilse dahi kullanım amacı açısından bir havuzda toplanması ve kamu-özel sektör arasındaki işbirliklerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Teşvik düzenlemeleri yapılırken kapsamın etki odaklı bir yaklaşımla belirlenmesi önemli.

Escarus olarak iş dünyasının emisyonları azaltmak ve sürdürülebilir pratikleri bütün süreçlerine uyarlamak için yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği yatırımlarını artırma, atıkları en aza indirme, sürdürülebilir ürün tasarımları için Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını destekleme, sürdürülebilirlik çalışmalarını şeffaf bir şekilde raporlama, tedarik zincirleri boyunca sorumlu malzeme tedarikini hakim kılma gibi alanlardaki hedeflerini bir an önce ortaya koymalarını öneriyoruz. Yelkenleri dolduracak rüzgarın şiddetinden daha önemli olan, hangi yöne gidileceğine karar verilmiş olmasıdır. Bu nedenle somut, gerçekçi, mümkünse analitik çalışmalarla desteklenmiş hedefler belirlenmesinin hayati önemde olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu hedefler üzerinde uzlaşıldıktan sonra hangi iklim teknolojisi için ne zaman ve nasıl bir finansal planla yatırım yapılması gerektiği belirgin hale gelecektir. Bu yolculuğun her aşamasında doğru danışmanlıkları almanın, güçlü referanslarla hareket etmenin ve ulusal/uluslararası platformlarda iyi uygulamaları, teknikleri ve teknolojileri takip etmenin önemli fırsatlar yarattığını söyleyebiliriz.

İklim teknolojileri ile günümüzün dijital teknolojilerinin kesişme noktası hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Kurulacak entegrasyonla iklim kriziyle mücadeleye nasıl bir yön verilebilir?

İklim dostu bir dönüşüm için her şeyden önce iklim teknolojilerinin ve dijital teknolojilerin birbirleriyle konuşur hale getirilmesi gerekiyor. Gelişim odağında dijital araç ve yöntemlerin süreçlere dahil edilerek dijitalleşmenin eş zamanlı olarak hayata geçirilmesi kazanımların sürdürülebilirliği açısından oldukça kritik. İklim teknolojilerinin dijital teknolojiler ile kesişim noktalarının belirlenmesi ve bunların birbirleriyle entegrasyonunun sağlanması, çevresel verilerin daha etkin bir şekilde izlenmesini, analiz ve kontrol edilebilmesini, optimize edilmiş kaynak kullanımını ve iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek için yenilikçi çözümlerin oluşturulmasını sağlayacak. Nesnelerin interneti (IoT) ile çevresel izleme, enerji tüketimi ve emisyon verileri gerçek zamanlı olarak takip edilebilecek. Makine öğrenimi ve yapay zeka kullanılarak geliştirilecek algoritmalar binalardaki, tesislerdeki ve ulaşım sistemlerindeki büyük veri kümelerinin analiz edilmesini ve kaynak tüketimlerinin optimize edilmesini sağlayacak. Esasında bu konularda başarılı uygulamalar şimdiden hayata geçirilmeye başlandı. Keza kestirim modelleri gibi yeni dijital çözümlerin yenilenebilir enerji üretimlerinin artırılmasına ve sistem dengesizliklerinin azaltılmasına katkı sağladığını görüyoruz. Dijital ortamda gerçekleştirilen iklim modelleme ve simülasyon çalışmaları ise iklim değişikliği kaynaklı etkilerin anlaşılması ve azaltılabilmesi için daha etkin ve uygulanabilir stratejilerin geliştirilmesine olanak tanıyor. Gelişmiş sensörlerle donatılmış uydular, yeryüzündeki ve atmosferdeki değişiklikleri izleyerek iklim araştırmalarına ve afet müdahale faaliyetlerine yardımcı oluyor. Dijital malzeme ve üretim takip sistemleri, operasyonel faaliyetlerin izlenebilirliğini artırarak çevresel etkilerinin azaltılmasına ve kaynak verimliliğine katkı sunuyor.

Özetle gelişme aşamasında olan ve etkilerini ileride daha fazla göreceğimiz dijital teknolojiler söz konusu olduğu gibi, şimdiden bizim farkında olduğumuz veya olmadığımız biçimlerde hayatımızı etkilemeye başlayan dijital çözüm ve uygulamalar da mevcut. Şüphesiz ki iklim teknolojilerinin dijital teknolojilerle entegrasyonu iklim değişikliği ile mücadelede elimizi güçlendiren çok önemli bir alan. Ancak bu alandaki gelişmelerin veri gizliliği, siber güvenlik ve dijital altyapı kaynaklı enerji tüketimi gibi endişeleri de beraberinde getirdiğini göz ardı etmemeliyiz. Bu teknolojilerin kesişim alanları değerlendirilirken potansiyel riskleri de gözeterek faydaları en üst düzeye çıkaran bir denge kurulması gerekiyor.

EkoIQ Editör