Ormanların iklim değişikliğine karşı önemli bir koz olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, ormanlardaki istilacı yabancı türlerin varlığına dikkat çekti.
Ormanlarda biyoçeşitliliğinin korunması için yangınların önlenmesi kadar yangın sonrasında ağaçlandırma çalışmalarının bölgenin ekosistemine uygun yapılması da büyük önem taşıyor. İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, ağaçlandırma çalışması yaparken bölgenin iklim ve toprak özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini belirtti.
“Kızılçam Ormanları ve Maki Bitki Örtüsü Yangınlara Uyum Sağlamış Türler”
Ege ve Akdeniz’de yetişen kızılçam ormanlarının ve maki bitki örtüsünün yangınlara uyum sağlamış türler olduğunu belirten Prof. Dr. Tolunay, “Maki alanlarını sadece korusak dahi oradan yanmış gövdeler sonra sürgün veriyor, birkaç yıl içinde orası yeşeriyor. Kızılçam ormanlarında da yangından sonra yanan ağaçlardaki kozalaklar yanmıyor ama sıcağın etkisiyle kozalaklar açılarak tohumlar külün içine düşüyor ve külün içinde bunlar çok rahatlıkla çimlenebiliyor. Bazen de ağaçlar çok yandıysa ya da yanan ağaçlar gençse ve üzerinde yeterince kozalak ve tohum yoksa o zaman çevredeki doğal ortamlardan tohum toplayarak tohum takviyesi yaparız” dedi.
“Her Ağaç Türü Her Bölgede Yetişemez”
Prof. Dr. Tolunay, Türkiye’deki ormanların %95 ila %97’sinin bulundukları ortamın iklim şartlarına, diğer türlerle rekabete ve toprak özelliklerine uygun şekilde yaşamayı başarmış doğal ormanlardan oluştuğunu söyledi. Her ağaç türünün bu nedenlerle her bölgede yetişemeyeceğini ifade eden Tolunay, Ege ve Akdeniz’de ağırlıklı olarak kızılçam, Karadeniz’de ise nemli ortama uyum sağlayan kayın ve gürgen gibi ağaç türlerinden oluşan ormanların bulunduğu bilgisini paylaştı.
Prof. Dr. Tolunay, iklim değişikliğinin etkilerinin günden güne daha hissedilir olmasıyla bugün dikilen ağaçların 80 yıl sonra daha sıcak ve kurak iklim şartlarına uyum sağlayabilmesinin, yörenin doğal yapısına uygun ağaç türlerinin tercih edilmesiyle mümkün olabileceğinin altını çizdi.
“İstilacı Türler Doğal Türleri Uzaklaştırmaya Başlar”
Diğer türlerle rekabete girerek onların yayıldığı alanları işgal eden hem doğal hem de yabancı bitki türleri bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Tolunay, “Biz göknar ağaçlarına doğal istilacı tür deriz ama bu doğal bir süreç olduğu için çok büyük bir ekolojik sorun değildir. Asıl tehlikeli olan, istilacı yabancı türlerdir. İstilacı yabancı tür dendiğinde kamuoyu denizdeki balon balığını, aslan balığını bilir. İstilacı yabancı türler, belli bir coğrafyada doğal olarak bulunmayan, çeşitli şekillerde o coğrafyaya, ekosisteme dışarıdan gelmiş, doğal türlerle rekabete girerek onları doğal ortamlarından uzaklaştıran türlerdir” dedi.
“Bunlar göllerde yetişen su mercimeği olabilir, ormanlar üzerinde ise kokar ağaç veya yalancı akasya olarak adlandırdığımız türler olabilir” diye konuşan Tolunay, “Bu iki tür de ülkemize yurt dışından çeşitli amaçlarla getirilmiştir ama ülkemizde hızlı şekilde büyüyerek doğal türleri yavaş yavaş uzaklaştırmaya başladılar” dedi.
“Kokar Ağaç Ankara’da Hakim Ağaç Türü Haline Geldi”
Biyoçeşitliliği tehdit eden istilacı yabancı bitki türlerine Türkiye’nin her bölgesinde rastlanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Tolunay, kokar ağacın Ankara’da hakim ağaç türü haline geldiğini ve bu türün doğal ormanlara yayılımının engellenmesi gerektiğini belirtti.
Doğanay Tolunay, Muğla çevresinde eski maden ocaklarının rehabilitasyonu için kullanılan bu türün, maden sahalarını kapatma gibi olumlu etkilerinin yanında çevresindeki doğal ormanlara doğru yayıldığı için başta otsu türler olmak üzere orman ağaçlarıyla da rekabete girerek onları yavaş yavaş doğal ekosistemlerinden uzaklaştırdığını anlattı.
“Kızılçam Yeni Ormanlar Kurulmasına Yardımcı Olabilir”
Prof. Dr. Doğanay Tolunay, diğer türlere kıyasla Ege ve Akdeniz’deki iklim şartlarına daha iyi uyum sağlayan kızılçamın değişen iklim koşullarıyla birlikte Batı Karadeniz ve Karadeniz’in iç bölgelerine kaymasının istilacı bir yayılma olarak algılanmaması gerektiğine dikkati çekti.
İklim değişikliğinin etkileri göz önüne alındığında ilerleyen yıllarda kızılçamın özellikle kuzey enlemlerde yeni ormanlar kurulmasına yardımcı olabileceği görüşünü paylaşan Tolunay, karasal yüzölçümünün %12’si koruma altındaki Türkiye’de, biyoçeşitliliğin artırılması için bu rakamın Avrupa Birliği’nin hedeflediği doğrultuda %30’lara çıkarılması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
“Sulak Alanların ve Göllerin Mutlaka Korunması Gerekiyor”
Prof. Dr. Tolunay, “Biyolojik çeşitliliğin temelini oluşturan türlerin, insan baskısının olmadığı geniş alanlara ihtiyacı var. Orman içindeki sulak alanların, göllerin mutlaka korunması gerekiyor. Ormanların yollar, dikenli tel, kafes, çitler gibi yapılarla parçalanmaması gerekiyor çünkü bu, türlerin hareketini engellediği için türler belli alanlara hapsedilmiş oluyorlar. Ormanlar içindeki ekosistem çeşitliliğini mutlaka korumamız gerekiyor” diye konuştu.
İklim değişikliğinin, Karadeniz’de daha şiddetli yağışlara diğer bölgelerde ise daha yüksek sıcaklığa ve kuraklığa neden olmasının beklendiği uyarısında bulunan Prof. Dr. Tolunay, kentleri afetlere karşı koruyan bir bariyer görevi üstlenen ormanların, iklim değişikliğine karşı önemli bir koz olduğunu hatırlatarak sözlerini tamamladı.