SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin çağrısıyla düzenlenen “Türkiye’nin Gelecek Hikayesi Yazılırken Kadınlar Nerede?” başlıklı çevrimiçi etkinlikte, kadın hareketinin siyaset sahnesinde kendi adayları ve temsilcileri ile yer alması gerektiği vurgulandı.
Kadın hareketi temsilcileri, SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği’nin çağrısıyla “Türkiye’nin Gelecek Hikayesi Yazılırken Kadınlar Nerede?” başlıklı çevrimiçi etkinlikte bir araya geldi.
Etkinlik; feminist kuram, kadın çalışmaları ve siyaset bilimi alanlarında yaptığı çalışmalarla bilinen emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Serpil Sancar’ın CEİD (Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği) için hazırladığı Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Raporu‘nun sunumuyla başladı. 16 tematik alanda cinsiyet eşitliğine dair gelişmeleri izleyen rapordan çarpıcı sonuçlar aktaran Sancar, ulusal mekanizmadan geri gidiş tarihinin bir özetini de sundu.
Kadın Hakları Alanında Geriye Gidişin Kilometre Taşları
Sancar, 2010 yılında Diyanet Yasası’nın değiştirilerek Diyanet İşleri Başkanlığı’na kadın ve aileyi koruma görevi verilmesinin, 2011’de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın adından “kadın”ın çıkarılmasının ve 2013’ten itibaren Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün toplumsal cinsiyet eşitliği ulusal eylem planı hazırlamayı bırakmasının kadın hakları alanında geri gidişin önemli kilometre taşları olduğunu belirtti.
Bu yıllarda kadın hakları alanında önemli yasal geri gidiş hamlelerinin de denendiğinin altını çizen Sancar, erken yaşta ve zorla evliliklerin meşrulaştırılması için Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılmak istenen değişikliklerden en sembolik olanının 18 yaşından küçük çocuklara nikah kıyan imamların cezalandırılacağı hükmünün kaldırılması olduğunu aktardı.
Rapor kapsamında ulusal eylem planlarında cinsiyet eşitliğini sağlamak ve şiddeti önlemekle görevlendirilmiş kurumların görev ve yetki yasalarına yakından baktıklarını ancak kadın haklarını ve cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük hiçbir açıklayıcı hüküm olmadığının altını çizen Sancar, “Karar alıcılar açısından kadın haklarını koruma, ancak uluslararası fonlarla finanse edilen ‘dışsal’ bir sorun haline geldi” ifadelerini kullandı.
“Koalisyonlar Kurmayı Düşünmeliyiz”
Etkinlikte ilk sözü alan Prof. Dr. Ayşe Güneş Ayata, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının, eğer hemen önlem alınmazsa kadınları bekleyen zor günlerin habercisi olduğunu belirtirken, Prof. Dr. Feride Acar ise kadın hareketinin toplumsal desteğinin istenen düzeyde güçlü olmadığını belirterek, tüm kadınların “ne yapmalı” sorusuna odaklanması gerektiğinin altını çizdi. “Birtakım koalisyonlar kurmayı düşünmek lazım. Bu öncelikle belirlenen asgari müşterekler üzerinden ve kadınlar arasında olmalı” diye konuştu. Hilal Dokuzcan ise “Türkiye’de erkek iktidar, erkek hükümet ve erkek siyasal partiler var” dedi.
“Kadın Hareketi İçinden Feminist Adaylar Çıkaralım”
Etkinliğin moderatörü Gülseren Onanç ise “Kadınların sadece biyolojik cinsiyetinden dolayı siyaset alanında var olması yerine, feminist bilinci önceleyen kadınları siyaset sahnesine taşımamız gerektiğine inanıyorum. Kadın hareketi artık kendi temsilcilerini seçmeli ve onun arkasından gitmeli. Kadın hareketi içinde mücadele yürütmüş olan feminist kadınlar içinden temsilcilerimizi seçelim ve onları siyasette destekleyelim” dedi.