#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Medya, İklim Krizinin Teknolojik Çözümü Olduğu Masallarına İnanmamızı İstiyor”

İklim değişikliği ve medya üzerine Türkiye’deki ender çalışmalardan birini Mehmet Ali Üzelgün ile gerçekleştiren Dr. Ümit Şahin, çalışmanın yayımlandığı 2016 yılından bu yana medyanın iklim krizine bakışının değişip değişmediğini İklim Haber için değerlendirdi. Şahin, iklim krizinin nedeninden bahsetmenin fosil yakıtları terk etmekten bahsetmek anlamına geldiğini hatırlatırken, “Bu da hem yerleşik ekonomik çıkarları rahatsız etmek hem de iliklerimize kadar işlemiş tüketime dayalı yaşam biçimini sorgulamak anlamına geliyor. Bu düzeyde etkili bir iklim haberciliği yapmak için ise düpedüz yeşil veya ekolojist olmak lazım” diyor. Şahin’e göre teknoloji masallarının devreye girdiği yer tam da burası…

YAZI: Bulut BAGATIR

İklim Değişikliği ve Medya” adlı raporunuzda, Türkiye’de iklim krizi haberlerinin gündeme gelmemesi yoğun politik gündeme bağlanıyordu. Bunun yanı sıra medya aktörleri reyting getirmeyen bir konu olduğunu da belirtiyorlardı. Bugünse yaygın medyanın iklim krizine olan yaklaşımı aşırı hava olaylarının anlık felaketlerini haberleştirmek ve bunun çözümüne yer vermemek üzerine kurulu. Bunun en son örneğini müsilajda görüyoruz. Sizin, rapordan sonraki gözlemleriniz neler? Yaygın medyada iklim krizi haberciliğinin yer almamasının ana nedenleri nedir ve yer alması için neler değişmeli?

İklim krizinin etkilerinin daha fazla haber olduğu doğru ama bence bunun birinci nedeni iklim felaketlerinin özellikle belli dönemlerde çok fazla artması ve şiddetlenmesi. Ayrıca her ay sıcaklık rekorları kırılıyor, dünya ülkeleri daha iddialı iklim hedefleri açıklıyorlar ve normal şartlarda her dedikleri haber olan liderler konu hakkında daha fazla konuşuyorlar. Konuyla ilgili klasik anlamda haber değeri taşıyan olayların sıklığı arttıkça medyanın ilgisi de doğal olarak artıyor. Ancak ikinci olarak tabii gazetecilikte de yeni bir kuşağın gelmesinin önemli bir etkisi olabilir. Eski kuşaktan klasik gazetecilerin dünya tamamen yansa iklim krizinin önemini anlayacağına inanmıyorum. Ancak her yerde olduğu gibi medyada da kuşak değişimi yaşanıyor ve genç gazeteciler dünyanın daha farkındalar, dünyayı izliyorlar, eski moda Türkçe basına mahkum değiller, internette ve sosyal medyada her şeyi görüyorlar, çocukların ve gençlerin başlattığı yeni iklim hareketinden, dünyada iklim krizinin önemli bir gündem olmasından etkileniyorlar. Ayrıca tabii kendi gelecekleri söz konusu olduğu için de gezegen daha çok umurlarında, genel anlamda bir ekolojik yurttaşlık yaklaşımının genç gazetecilerde yaygın olduğu ortada. Olayı haberleştirirken nedenini kapının arkasında bırakmak ise değişmeyen bir tutum, doğru. Çünkü iklim krizinin nedeninden bahsetmek fosil yakıtları terk etmekten bahsetmek demek. Bu da hem yerleşik ekonomik çıkarları rahatsız etmek hem de iliklerimize işlemiş tüketime dayalı yaşam biçimini sorgulamak anlamına geliyor.

Bu düzeyde etkili bir iklim haberciliği yapmak için ise düpedüz yeşil veya ekolojist olmak lazım. Genelgeçer bir çevreci-toplumcu duyarlılık yetmez. Okurunuza, izleyicinize “sistemi radikal biçimde eleştir ve hayatını değiştir” demek kolay değil. Önce sizin bunlara inanmanız lazım. Oysa teknolojinin bir gün her şeyi çözeceğine inanmak daha kolay ve risksiz. Bu nedenle dikkat edin, pek çok kimse sistemi ve hayat biçimlerini değiştirmeden teknolojik çözümlerle işlerin çözülmesi ihtimalini sorun etmiyor, yeter ki inandırıcı görünsün. Aynı şey müsilaj problemi için de geçerli ama orada pek inandırıcı bir teknolojik çözüm ortada görünmediği için henüz kimse bel bağlamıyor. Yoksa insanların havadan karbon emmeye, kömürü yakıp karbonunu yere gömmeye, atmosfere kükürt tozu serpmeye vb. ne kadar meraklı olduğunu biliyorsunuz. Medya da zaten bu masallara inanmamızı sağlamaya çalışıyor.

İklim krizi haberciliğinin çerçevesini nasıl çiziyorsunuz? Aklınıza gelen iyi gazetecilik örnekleri var mı?

İklim bilimiyle ilgili gelişmeler, kırılan karbondioksit ve sıcaklık rekorları, iklim felaketleri, gıda, su, turizm, kentler vb. üzerindeki sosyoekonomik etkileri, enerji dönüşümü, fosil yakıt şirketlerinin toplum ve politikalar üzerindeki etkisi, uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanındaki yansımaları, iklim zirvelerinde olup bitenler ve tabii eylemler, kampanyalar, yani iklim hareketinin yapıp ettikleri, hepsi iklim krizi haberciliğine girer. Böyle baktığınızda ana akım medya için bile her gün en az bir iki manşetlik haber, birkaç da daha küçük haber çıkması lazım. İklim krizine özel habercilik yapanlar zaten hiç haber sıkıntısı çekmediklerini bilirler. İyi gazetecilikten bahsedersek, Inside Climate News’ın Exxon’un 1977’de iklim değişikliğiyle ilgili projeksiyonlarını nasıl hasır altı ettiğini ortaya çıkarmasını tek geçerim. Türkiye’de doğrudan iklim kriziyle ilgili bu tür bir araştırmacı gazetecilik yapıldı mı bilmiyorum, daha çok çeviri ve ülke içindeki politikalara reaksiyon vermek şeklinde bir iklim haberciliği yapılıyor sanki. Oysa ortaya çıkarılacak çok ilişki, çok karartma olsa gerek. Tabii sokağa, sahaya indiğinizde de iklim haberi kaynıyor olabilir.

Son zamanlarda Türkiye’de de sıkça karşımıza çıkmaya başlayan “yeşil badana” örneklerini görüyoruz. Bu alanda çalışan gazetecilere yeşil badanadan kaçınmaları için neler önerirsiniz?

Bunun çok zor bir formülü olduğunu sanmıyorum. Herhalde tek kural şu: Şirketlerden ya da sektörden doğrudan gelen hiçbir haberi sorgulamadan ve birebir kullanmamak lazım. Araştırmadan, görüş almadan, arka planını biraz kurcalamadan en normal habere bile, eğer bir şirket bülteninden geliyorsa,  bir halkla ilişkiler faaliyetiyse, özenle yaklaşılmalı, arayıp konuşmalı, benzer örneklere bakmalı diye düşünüyorum. Öte yandan yeşil badana son zamanlarda başlayan bir şey değil aslında.  Eskiden çok üzerinde duran olmadığı için daha rahat yapılıyordu. Şimdi terim yaygınlaşıp şüphecilik artınca daha rafine davranmaya çalışıyor olabilirler.  Gerçi hâlâ arada Nestle’nin Sumatra kaplanları gibi feci örnekler olmuyor değil. Ama olay sanırım daha çok itibar yönetimine ve yeşil tüketici avına kaydı. Bu konuda da ciddi bir uzmanlık birikti ve hatta sanırım doğrudan, basit yeşil badana azaldı.

İklim değişikliği haberciliğinin yerelleştirilmesi ve buraya dair haberler yapılması özellikle en savunmasız kişilerin seslerinin duyurulmasında oldukça güçlü bir yöntem. Ancak yaygın medyada çevre gazetecilerinin bile sayısının gün geçtikçe azaldığını biliyoruz. Yerelde iklim haberciliği nasıl artırılabilir?

Yerelden gelen her ekonomi haberine, yerel çevre haberine, hatta kültürel yönü ağır basan doğa haberine iklim krizi perspektifiyle yaklaşmak belki bir başlangıç olabilir. Ama tabii yerelde bir muhabir ağı oluşturmak alternatif medyanın yapabileceği bir şey değil. Olsa olsa yereldeki küçük internet medyasında çıkan haberler merkezdeki daha yaygın internet medyası tarafından gündeme taşınabilir, bir ağ kurulabilir veya ortak işler üretilebilir, ki bu da az şey olmaz doğrusu. Epey de emek gerektirir üstelik.

Alternatif medya kuruluşlarının iklim değişikliği haberciliği performansı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Yeşil Gazete’yi, EKOIQ’yu ve İklim Haber’i hariç tutarak söylüyorum: Çok kötü. Hâlâ fosil yakıt şirketi destekli iklim inkarcısı saçmalıkları hakiki iklim haberlerinden ayırt edemeyecek düzeydeler maalesef. Buzul çağı geliyor, iklim krizi durdu gibi basit yemleri bile yiyorlar. Bu bence artık konuyu bilmediklerinden değil, önemsemediklerinden. Sözünü ettiğiniz araştırmayı yaparken bir gazete yöneticisi, “Yanlış olabilir ama okunuyor. İnsanlar olumlu şeyler duymak istiyor” demişti. Aynı şeyi politik açıdan önemli gördüğü bir konuda asla söylemezdi. Mesela birisi İsrail hükümeti Filistin’de işgal ettiği topraklardan çekiliyor diye bir haber uçursa, birileri de yanılıp bunu yayımlasa, mesleki olarak canını zor kurtarır. Ama küresel ısınma durdu, buzul çağı geliyor diye bir haber görünce ne güzel diye yayımlamakta bir beis görmüyorlar. Çünkü onlar için bunlar politik haberler değil, magazin. Genç kuşağın bu gazetecilik anlayışını sorgulaması, yerin dibine sokması gerekir. Ama galiba yeni kuşak da yerleşik medyayı artık pek umursamıyor. Bu da böyle sürüp gidiyor.

EkoIQ Editör