Mega şehirler hem doğanın hem de şehrin taşıma kapasitelerini zorluyor. Ve sistemin dengesi bir yerde bozulunca diğer alt sistemlerdeki denge de bozuluyor. Şehirler tek başına bu zorlukların, boyutu giderek artan sorunların üstesinden gelmek için yeterli bilgi ve kaynaklara -özellikle de finansmana- sahip değil. İşte bu nedenle uluslararası işbirliğine ihtiyaç var.
Yazı: Sibel BÜLAY, [email protected]
22 Ekim günü Feshane’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) ev sahipliğini yaptığı Mega Şehirler Zirvesi düzenlendi. İmamoğlu zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, mega şehirlerin iki önemli konu ile karşı karşıya olduğunu söyledi: “Hemşerilerimize nasıl daha kaliteli, adil ve erişilebilir hizmet sunabiliriz? Ve bu hizmetleri vermek için ne gibi finans yollarına başvurabiliriz?”
Zirvenin teması bu iki konuyu birleştiriyor: “Erişilebilir Mega Şehir Hizmetleri için Sürdürülebilir Finansman.” Zirvede mega şehirlerle ilgili çok sayıda konu ele alındı: Ulaşım, akıllı şehir ve dijitalleşme, çevre, toplumsal cinsiyet eşitliği… Burada küresel gündem ve finans konularını ele alacağım.
Yazar ve Düşünce Lideri Charles Landry: “Şehirlerimizde maddi olarak sürekli büyüyen, sosyal olarak bölücü ve çevreye düşman bir ekonomik düzene ve yaşam tarzına sahibiz. Ve dünya acı çekiyor”
Zirve, Neden?
Çok sayıda uluslararası kent birliği var ve her yıl kent konulu toplantılar, zirveler, kongreler düzenleniyor. O halde İmamoğlu, mega şehir konulu zirveye neden gerek duydu? Her ne kadar nüfusu 50 bin olan da, 37,7 milyon olan da şehir olarak tanımlanıyorsa da, özünde durum çok farklı. Bunları ayrı kılan etmenler ise barındırdıkları nüfus ve yüzölçümlerinin büyüklüğü. Tokyo-Yokohama nüfusu: 37,7 milyon; yüzölçümü 8775 kilometrekare,
İstanbul nüfusu: 16 milyon (Su kullanım verilerine göre 20 milyon); yüzölçümü ise 5343 kilometrekare. İmamoğlu’na göre, “Mega şehirler yönetiminde en temel sorunlardan biri doğal kaynakların korunması ve vatandaşların en temel ihtiyaçlarının giderilmesi arasındaki dengeyi korumaktır.” Bu çok önemli bir tespit!
16 milyon nüfusu olan mega şehre hizmet sağlamak doğanın taşıma kapasitesini zorluyor, hatta zaman zaman aşıyor. Örneğin, İstanbul’un kendi su kaynakları yetmediğinden Melen Çayı, Yeşilçay ve Istrancalar’daki su havzalarından su getirtiliyor. Kırklareli ve Sakarya’dan İstanbul’a su getirilmesi bu defa Kırklareli ve Sakarya’da sorun yaratıyor.
- Tarım alanları sular altında kalıyor.
- Köylünün elinden köyü, toprağı ve geçimi alınıyor.
- Köylünün elinden köyü alındığından, köylü başka yerlere taşınmak zorunda bırakılıyor.
- Köylünün elinden toprağı alındığında geçim kaynağı da elinden alınmış oluyor.
- Bunun sonucunda da köylü şehre göçe zorlanıyor.
- Toprağa bağımlı bir yaşam süren vatandaş, apartman dairelerinde ve şehirlerde yaşamaya zorlanıyor; yaşam tarzını değiştirmek zorunda kalıyor.
Elbette, şehre göçe zorlananlar şehirden hizmet bekleyecek. Nüfus artışıyla beraber daha çok su gerekecek ve yeni su kaynakları bulmak için daha da uzaklara gidilecek… Başka köylüler göçe zorlanacak, vesaire… Ekosistem üzerindeki baskılar arttıkça eko-sistemin taşıma kapasitesi zorlanıyor, hatta (bu örnekte olduğu gibi) aşılıyor.
- Yüzölçümü arttıkça da sistemin taşıma kapasitesi zorlanıyor.
- Şehir yayıldıkça nüfus yoğunluğu azalıyor ve ulaşım gereksinimi artıyor.
- Yoğun yerleşim olmayan yerlerde toplu taşıma sistemleri verimli olmuyor ve özel araç kullanımı artıyor.
- Özel araç kullanımı arttıkça trafik sıkışıklığı ve hava kirliliği artıyor, iklim krizi büyüyor.
- Tarım alanları ve yeşil alanlar yok ediliyor ve gıdaya erişim sorunu büyüyor; maliyetler artıyor.
- Asfaltla kaplanan araziler suyu yeraltına aktarma görevini yerine getiremiyor.
- Yeraltı su kaynakları beslenemediğinden su sorunu büyüyor. Hizmet maliyetleri artıyor.
Mega şehirler hem doğanın hem de şehrin taşıma kapasitesini zorluyor. Ve sistemin dengesi bir yerde bozulunca diğer alt sistemlerdeki denge de bozuluyor. Şehirler tek başına bu zorlukların, boyutu giderek artan sorunların üstesinden gelmek için yeterli bilgi ve kaynaklara -özellikle de finansmana- sahip değil. İşte bu nedenle uluslararası işbirliğine ihtiyaç var.
İmamoğlu, sorunları çözmek için şehirlerin işbirliği yapmasını, deneyimlerin paylaşılmasını çok önemsiyor. Bu bağlamda İmamoğlu, Mega Şehirler Zirvesi’nin yanı sıra Balkan şehirleri arasında dayanışma ve işbirliğini artırmak amacıyla “B40 Balkan Şehirleri Ağı”nın kurulmasına da öncülük yaptı.
Küresel Gündem
Küresel gündemin üst sıralarında yer alan iklim krizi, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve biyolojik çeşitlilik kaybı uluslararası arenada devletler düzeyinde müzakere ediliyor. Fakat sorunların odağında megakentler bulunuyor. Örneğin, seragazı emisyonlarının %70’inden fazlası şehirlerden kaynaklanıyor. Küresel sorunların kaynağı olmakla beraber en etkin çözümü üretebilecek olanlar da yine şehirler.
Bu gerçeğe rağmen konular müzakere edilirken masada sadece ülkeleri görüyoruz. Şehirler masada yok! Küresel sorunlara karşı şehirlerin de müzakerelere katılımı bir zorunluluk halini aldı.
Kentsel Uzman ve Düşünce Lideri Nicholas You, şehirlerin katılımını sağlamak için yıllardır savaştıklarını ifade etti: “Bir savaş diyorum çünkü iklim değişikliği gibi, çevre gibi küresel politikayı ilgilendiren konularda şehirlerin de kilit rolü olduğunu kabul ettirmekte; müzakerelere şehirlerin katılımını sağlamakta zorlanıyoruz…”
Floransa Belediye Başkanı ve EuroCities Başkanı Dario Nardella, karar süreçlerine dahil edilmemelerinin şehirlerde yarattığı sorunları anlattı: “EuroCities başkanı olarak önceliğim, belediye başkanlarının bölgesel, ulusal, Avrupa ve küresel düzeyde kararların alındığı masada yer almaları için mücadele etmek oldu. Aldığım kararların %70’i Avrupa Birliği (AB) düzenlemeleriyle ilgili. Bu durumda düzenlemelerin müzakere edildiği masada nasıl oluyor da biz yokuz? Bizim de bulunmamız elzem. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmak için şehirlerin katkısı çok önemli. Belediye başkanları ağ kurmaya devam etmeli ve masada bir koltuk talep etmelidir. AB şehirleri olarak, AB Komisyonu Başkanı Ursula Vanderlein’e şehirleri ilgilendiren tartışmalarda ülkelerimizin yanında olmak istediğimizi bildirdik.”
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres de şehirlerin sürdürülebilir kalkınmada, iklim krizinde yaşamsal rol oynadığına inananlardan. Guterres, BM bünyesinde yerel ve bölgesel yönetimlerle ilgili bir danışma grubu kurdu: “İlk kez belediye başkanları BM yönetiminde masaya oturacak. Belediye başkanlarının somut ve doğrudan katkıları olmadan hiçbir küresel hedefe ulaşılamaz”. Zirveye katılanlar arasında bulunan, iklim krizine dikkat çekmek için Londra’dan İstanbul’a yürümüş olan aktivist Craig Cohon, şehirlerin küresel konularda masada olmayışına da konuşmasında yer verdi: “Batılı hükümetlerin daha fazla söz hakkına, bütçeye ve yönetişim yetkisine sahip olmasına kızgınım. Uluslararası kurumlara kızgınım çünkü sizi (mega şehirleri) görmüyorlar, tanımıyorlar. Onların gözünde siz sistemin bir parçası değilsiniz. BM’ye üye 90 ülke mega şehirlerden daha küçük olmalarına rağmen söz sahibi. Ama siz sistemin bir parçası değilsiniz.”
Temmuzda, BM’de Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Değerlendirme Toplantısına katılan You, bu konuda olumlu bir gelişmeye dikkat çekti: “Üye devletlerin çoğu yerel yönetimler olmadan hedeflere ulaşılamayacağının farkına vardı. Ve bence bu ileriye doğru atılmış dev bir adımdı”.
Finans
Ekonomist Jeffrey Sachs: “Küresel sorunlar karşısında yapılması gerekenlerin anlaşılmasında bize yardımcı olacak belediye başkanlarının liderliğine ihtiyacımız var. Durum acil! 2023 son 125 bin yılın ardından kaydedilen en sıcak yıl. Dramatik değişiklikler hâlâ önümüzde. Emisyonları azaltsak bile ısınma önümüzdeki on yıllar boyunca devam edecek. Okyanus seviyelerinin yükselmesi, ileride büyük sorunların olacağı anlamına geliyor. Büyükşehirlerin çoğu su yolları üzerine inşa edilmiştir. Ulusal düzeyde bu konuda neredeyse hiçbir şey yapmadığımızı söylüyor olmak beni çok üzüyor.
Şehirlerimizin sürdürülebilir olabilmesi için önümüzdeki 25 yılda çok ciddi altyapı yatırımları yapılması gerekiyor. Bu da ciddi bir planlama ve finansman ihtiyacı doğuruyor. Öncelikle şehirler için önümüzdeki 40 yılı kapsayacak senaryolar üreterek karşı karşıya kalınacak riskler net bir şekilde belirlenmeli. Riskler ışığında yatırım öncelikleri saptanmalı. Kuraklık, sel, yükselen deniz seviyeleri, sıcak hava dalgaları ve orman yangınlarını bu riskler arasında sayabiliriz. Elbette, toplu taşıma sistemlerinin elektrikliye dönüştürülmesi ve dijital altyapının geliştirilmesi de ciddi yatırım gerektirecek konular.
Şehirlerin en büyük sorunlarından biri yukarıda belirtilen yatırımları gerçekleştirmek için gerekli finans kaynaklarına erişimde yaşanan sıkıntılar. Ulusalkaynaklara baktığımızda vergi yetkisi ve hükümet gelirleri genellikle merkezi hükümetin kontrolü altında. Uluslararası kalkınma finansmanı kuruluşlarından kaynak sağlamak da sıkıntılı. Çoğunun üyeleri ülkeler olduğundan şehirlere direkt olarak finansman sağlayamıyorlar. Yurt dışından alınacak kredilerde devlet desteği aranıyor.”
Bogota Belediye Başkanı ve Metropolis Başkanı Claudia Lopez, şehirlerin finansmana erişim konusunda yaşadıkları sorunları anlattı: “Çok taraflı yatırım bankalarının reforma ihtiyacı vardır. İklim krizi, sürdürülebilir kalkınma için ayrılan fonlar bugün, gereksiz bürokrasi yüzünden, bu bankalarda tıkanmış vaziyette.
Şehirler küresel sorunların kaynağı olmakla beraber çözüm üretebilecek aktörler olarak tüm bankaların bizi ciddiye almalarını istiyor ve bekliyoruz. Paranın çok taraflı bankalara sıkışıp kalması yerine şehirlerimizde, çözümlerimizi uygulamada kullanılmasını istiyoruz. Fakat şehir hizmetlerini sağlamak için gerekli fonlara erişimde ciddi bürokrasi ile karşı karşıya kalıyoruz. Siyasi karar alma süreçlerinde sıkışıp kaldık.
Biz sadaka istemiyoruz.
Küresel sorunların çözümlerini hayata geçirmenin en etkili yolu, fonları doğrudan şehirlere dağıtmaktır. BM’den, şehirlerin sürdürülebilir kalkınma fonlarına ulaşmak için karşılaması gereken koşulları oluşturmasını istiyoruz. Hatta şehirler kendi çok taraflı bankacılık sistemlerini kurmalı: Dünya Bankası, Asian Development Bank, Inter American Development Bank gibi küresel bir yatırım sistemi. Ve finansman elde etmek için gerekli makroekonomik, teknik ve mali koşulların belirlenmesini istiyoruz.”
IFC (Uluslararası Finans Kurumu) Müdürlerinden Marieme Travaly, şehirler için yeni finansal araçlar geliştirildiğini anlattı: “Yeni borç finansmanı ve borçlanma araçları, özellikle sürdürülebilirlik bağlantılı tahviller, kurumsal ve özel sermayenin iklim yatırımına doğru harekete geçirilmesi için muazzam bir fırsatı temsil ediyor. Sürdürülebilirlik bağlantılı tahvil (SLB); finansal ve yapısal özelliklerin, tahvil ihraççısının belirli bir zaman dilimi içinde sürdürülebilirliğe veya ESG1 (yatırım yaparken çevresel sorunların, sosyal sorunların ve kurumsal yönetim konularının dikkate alınmasını öneren bir dizi husus) ölçütlerine ulaşıp ulaşmadığına bağlı bir borçlanma aracıdır. Bu tahviller iklim krizine uyum ve azaltım, toplumsal cinsiyet eşitliği, plastik kirliliği ve biyolojik çeşitlilik konularındaki projeler için geliştirildi. Proje hedeflerine ulaşılmazsa yatırımcılara daha yüksek faiz ödeniyor. Bu performansa dayalı araç, ihraççıların tahvil üzerindeki indirimli faiz oranlarından yararlanırken sürdürülebilirlik sonuçlarında gelecekteki iyileştirmelere açık bir şekilde taahhüt vermelerine olanak tanıyor. Bu tahvil kullanımının ilk örneği toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu da içeren İzmir İZSU projesidir.”
Sachs: “Yatırım gündeminin gerçekten şehirler tarafından yönetilmesi gerekiyor. Şehirlerin riskleri, yatırım ihtiyaçlarını, maliyetleri ve en iyi teknik seçenekleri belirlemeleri gerekiyor”.
Paris Belediye Başkanı Hidalgo’nun başkanlığında bir komisyon kuruldu. Komisyon, şehirleri iklim felaketlerinden korumak ve enerji dönüşümüne yatırım yapmak için önümüzdeki 25 yılda şehirlerin ihtiyaç duyacağı büyük ölçekli altyapı yatırımları için finansman imkanlarını araştırıyor. Çalışmanın sonuçları Temmuz 2024’te, Paris’te sunulacak. Hedef, yeni bir uluslararası kentsel finans bankası veya ulusal ölçekten ziyade kentsel yatırımları hedefleyen mevcut Çok Yönlü Kalkınma Bankalarının büyütülmesi. Komisyon önerilerinin Kasım ayındaki G20 Zirvesinde kabul edilmesi bekleniyor. Guterres bu girişimi güçlü bir şekilde destekliyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve iklimle ilgili yatırımların finansmanı için yeni ve büyük bir teşvik çağrısında bulunuyor.
Sonuç
Lopez: “Büyük sorunlarla karşı karşıyayız. Geleneğin ve modernliğin kavşağında, hem mirası hem de kalkınmayı kucaklayan bir gelecek için öğrenimleri kanalize etmeliyiz. Amacımız daha ademi merkeziyetçi, daha yaşanabilir, daha kapsayıcı, daha yeşil, daha davetkar ve açık şehirler. Daha eşit, adil ve sürdürülebilir toplumlar.
Ulusların başarısı şehirlerin, özellikle de mega şehirlerin başarısıyla bağlantılıdır. Ancak, siyasi çekişmeler, merkezin güç ve nüfuzu kaybetme korkusu yerel yönetimlerin kaynaklara erişimini engelliyor. Mega şehirler uluslararası sistemin en geleceğe yönelik oyuncularıdır. Verilerin toplanması ve paylaşılması yoluyla mega şehirlerin daha iyi anlaşılmasını teşvik etmemiz gerekiyor. Yerel yönetimlerin finansmana erişimi sağlanmalıdır.”
İmamoğlu: “Bundan sonra aramızda oluşan kapsayıcı diyalog ve işbirliğinin devamı çok önemli. Bu zorluklarla tek başına yüzleşmek zordur. Ancak birlikte çalıştığımızda gücümüz artar.”
Bu yazı ekoIQ’nün 109. sayısında “Mega Şehirler, Küresel Gündem ve Finansman” başlığıyla yer almaktadır.