21 Mart, 2012 tarihinden bu yana “Dünya Orman Günü” olarak kutlanıyor. Dünyadaki kara alanının üçte birini oluşturan ormanlar, karasal biyoçeşitliliğin %80’ine ve 70 milyona yakın topluluğa ev sahipliği yapıyor. FAO’nun hesaplarına göre 2015-2020 arasında her yıl 10 milyon hektar orman alanı kaybedildi; yıllık 35 milyon hektar alana ise zarar verildi. Bununla birlikte söz konusu çevre ve gezegen olduğunda, kısa vadeli kazançlara odaklanmanın sürdürülebilir bir model olmadığı da sıklıkla dile getiriliyor.
YAZI: S. Sena AKKOÇ
Dünyada 2,5 milyardan fazla insanın geçim kaynağı olan ve yine milyarlarca insana istihdam sağlayan ormanların sürdürülebilirliği, iklim değişikliği ile mücadeleden gelecek nesillerin refahına, yoksulluğun azaltılmasından biyolojik çeşitliliğin korunmasına varıncaya kadar sayısız fayda sağlıyor. Öte yandan ekolojik, sosyal, ekonomik ve sağlık faydalarına karşın ormanlar, yangınlar, kuraklıklar, endüstriyel tarım ve sürdürülebilir olmayan kerestecilik faaliyetleri gibi pek çok tehditle karşı karşıya.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun kararı ile 2012’den bu yana 21 Mart günü, Dünya Orman Günü olarak kutlanıyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve BM Orman Forumu, her yıl hükümetlerin ve ormanlar alanında çalışan diğer tüm kurumların işbirliği için çağrıda bulunuyor; ormanları koruyan yerel, ulusal ve uluslararası çabaları teşvik ediyor.
Her Yıl 10 Milyon Hektar Orman Alanı Kaybedildi
Dünyadaki kara alanının üçte birini oluşturan ormanlar, karasal biyoçeşitliliğin %80’inin yanı sıra 70 milyona yakın topluluğa ev sahipliği yapıyor. FAO’nun hesaplarına göre 2015-2020 arasında her yıl 10 milyon hektar orman alanı kaybedildi; yıllık 35 milyon hektar alana ise zarar verildi. Ormansızlaşmaya bağlı olarak orman biyoçeşitliliği 1970’ten bu yana %69 oranında azaldı. Ormanların endüstriyel (genellikle de monokültür) tarım ve madencilik faaliyetlerine açılması, sürdürülebilir ve yasal olmayan kerestecilik faaliyetleri ile kötü yönetim modelleri ise ormansızlaşmanın önde gelen nedenlerini oluşturuyor.
İklim Bilimcilerin “Orman” Endişesi
Ormanlar, atmosferdeki karbondioksit miktarını azaltmada ve iklim değişikliğine karşı mücadelede önemli bir rol üstleniyor. Bu nedenle özellikle geçtiğimiz yıllarda Amazon ormanlarında hızla artan tahribat, iklim bilimcileri oldukça endişelendirmişti. Güney Amerika ormanlarının yok edilmesindeki başlıca neden endüstriyel tarım için ayrılan üretim alanlarının artırılması ve eski Brezilya devlet başkanı Bolsonaro’nun ormanların mülkiyetinin kendi ulusuna ait olduğunu ilan ederek ekonomik büyüme vaadi ile orman alanlarını madenciliğe ve keresteciliğe açmasıydı. Bu yıl Bolsonaro’nun, 218 kilometrekarelik bir orman tahribatı ile başkanlığı Lula’ya devretmesi dünyanın orman alanları için en önemli gelişmelerinden biri oldu.
İklim Gözlemevi’nden Marcio Astrini “Bolsonaro’nun hükümeti sona ermiş olsa da ardında bıraktığı trajik çevre mirası uzun süre daha hissedilecek” diyerek ormansızlaşmanın getireceği uzun vadeli sorunlara dikkat çekti.
Türkiye’deki Orman Yangınlarında 140 bin Hektar Alan Zarar Gördü
Türkiye Ormancılar Derneği’nin Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması raporuna göre endüstriyel odun üretimi 22 yılda dört katına çıkarken, orman yangınları ile 140 bin hektar alan kaybedildi. Bir yanda orman alanlarının arttığına dair raporlar yayımlansa da orman parçalanma miktarı giderek büyüdü; 2018 yılında 928 hektar alan orman sınırlarının dışına çıkarıldı ve son üç yılda 750 bin hektara yakın alan madencilik, enerji, turizm gibi alanlara tahsis edildi.
Kısacası ormanlar, Türkiye için endüstriyel odunculuk, mega-projeler, madencilik faaliyetleri, termik santral inşaatları, turizm ve yol yapımı gibi faaliyetler açısından önemli kaynaklar olarak görülüyor. Neoliberal politikaları benimseyen birçok ülke gibi Türkiye’de de orman tahribatı, gelişme ve büyüme anlatısı ile meşrulaştırılarak ekolojik ve sosyal kayıplar siyasi ve ekonomik kazançlara dönüştürülmeye çalışılıyor. Bununla birlikte söz konusu çevre ve gezegen olduğunda kısa vadeli kazançlara odaklanmanın sürdürülebilir bir model olmadığı da sık sık vurgulanıyor.
Şeffaf ve Hesap Verebilir Bir Orman Yönetimi
Ormanların sürdürülebilirliğini öncelikli hale getiren bir orman yönetimi anlayışı, riskli orman alanlarının korunması, ormanlardan geçimini sağlayan toplulukların refahı ve toplum sağlığı için hayati önem taşıyor. Ormansızlaşma ile mücadelede sunduğu faydalar hakkında soru işareti bırakan yeni ağaç ve fidan dikimi gibi kampanyalarla vicdanımızı rahatlatmak ne yazık ki yeterli olmuyor. Ormanlar üzerine kararların nasıl alındığı ve yürütüldüğü konusunda daha şeffaf, hesap verebilir, tahribattan en çok etkilenen kesimlere söz hakkı tanınan, yerel halkın haklarına ve geçim kaynaklarına saygı duyulan bir orman yönetimine ihtiyacımız var.