Yazı: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi,
ahu.ergen@vs.bau.edu.tr
Her gün okyanuslara 8 milyon ton civarında plastik atılıyor. Bugünün yöntemleriyle üretip tüketmeye devam edersek 2050 yılında kaynak ihtiyacımız iki katına çıkacak. “Korona sonrası sosyal ve çevresel odaklı bir program geliştiremezsek koronanın sebebiyet verdiği olumsuzluklardan çok daha kötü bir felaketle karşı karşıya kalırız. Korona virüsten evlerimizde saklanabiliriz. Ancak kötüleşen küresel sorunlara çözüm üretemezsek öfkeli doğadan ve öfkeli kitlelerden saklanacak hiçbir yerimiz olmaz.” Bu sözler 2006 yılı Nobel ödülü sahibi Prof. Muhammad Yunus’a ait. Bugün AB, Japonya, Güney Kore başta olmak üzere pek çok ülke pandemi nedeniyle dönüşmekte olan ekonomiyi sürdürülebilir bir anlayışla inşa etmek için hedefler koyuyor. Örneğin; Avrupa Birliği (AB) 2050 yılında karbon nötr olmayı hedefliyor. Bunun için de yeşil ekonomiyi büyütecek, çevreyi koruyacak, pandemi sonrası büyüme stratejisi olarak da gördüğü bir dizi girişimde bulunuyor. AB Yeşil Mutabakat kapsamında ele alınan bu yeşil büyümenin merkezinde, gezegen, insan ve ekonominin yararına pek çok sürdürülebilir adım var. Bunların başında ise Yeni Döngüsel Ekonomi Eylem Planı geliyor. Böylelikle hem AB’de üretilen hem de AB pazarına giren ürünler tasarlanırken daha uzun süre dayanacak, daha kolay şekilde onarılacak ve güncellenecek, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı mümkün olacak şekilde üretilecek.
Döngüsel ekonomi, ürünlerin yaşam döngüleri boyunca gezegene zarar vermeyecek şekilde tasarlanmaları, üretilmeleri ve yeniden kullanımlarını kapsıyor. Dünya Ekonomik Forumu’na (2021) göre üretilen hiç bir şeyin atık olmadığı ve yeniden kullanılabildiği döngüsel ekonomi, pandemi sonrası için 3 trilyon dolarlık inovasyon, yeni işler yaratma ve ekonomik kalkınma potansiyeli taşıyor. Klasik “al-yap-at” fikri üzerine kurulu doğrusal ekonominin aksine, döngüsel ekonomide ürünlerin kaynak ve materyalleri sürekli olarak akışta ve kullanımda kalacak şekilde tasarlanması ile atıklar en aza indirgeniyor; çıkması kaçınılmaz olan atıklar ve kalıntılar ise geri dönüştürülüyor veya geri kazanılıyor (İşletmeler için Döngüsel Ekonomi Rehberi).
Yeni İş Modeli: Philips Döngüsel Aydınlatma
Döngüsel ekonomiye geçiş yeni iş modellerini de beraberinde getiriyor. Örneğin Philips, mimar Thomas Rau ile birlikte yeni bir iş modelini hayata geçiriyor. Mimar Rau, Philips’e uzun saatler boyunca aydınlatmaya ihtiyacı olduğunu, Philips’in bunu ampulle, lambayla ya da bambaşka bir yolla sunabileceğini, bunun kendisi için hiç önemli olmadığını söyler. “Benim için önemli olan ürün değil performanstır” diye de ekler. Sonuçta Philips, mimar Rau’ya bir aydınlatma planı sunar. Bu bir ürün değil, aydınlatma hizmetidir. Hem de verimli ve müşterinin ihtiyacı kadarı sunulur. Bu şekilde üretici ürünün kontrolünü elinde tutabilir, bakımını yapar, yeniden kullanımını ya da geri dönüşümünü sağlar. Diğer taraftan, müşteri de istediği ve kullandığı hizmet için ödeme yapar. Bu öncü iş modeli Philips Döngüsel Aydınlatma olarak anılıyor.
Kaynak verimliliğine dayalı, döngüsel bir ekonomiye geçiş sadece markaların değil pek çok ülkenin de gündeminde. 2050 yılına dek tamamen döngüsel ekonomiye geçiş yapmayı planlayan Hollanda, bu konuyu en ciddiye alan ülkelerden biri. Örneğin Hollanda, doğrusal ekonomik düzeni terk ederken öncelikli beş alan belirlemiş: İnşaat, plastik, tüketici malları, tarımsal gıda ve imalat. Bu değişimi tepeden gelen bir zorunluluk değil, sosyal bir fırsat olarak görüyor. Böylece vatandaşlarına yaşama ilhamı verirken yeni iş alanları yaratacak ve yaşayan herkes için sürdürülebilir bir ekonomi yaratmış olacaklar.