#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Para

Para, Para, Para

Paranın yeşilinden başka yeşil göremez olmamız, zaten iklim krizini yaratan sebebin bizzat kendi değil miydi en başından beri? İklim kriziyle mücadelede 1,5 derece hedefini tutturamayıp şimdi de 2 dereceyi hedeflemeye başlayan dünya ülkeleri olarak sürekli çuvallıyor olma sebebimiz parasızlık mı, yoksa var olan paranın doğru yerlere aktarılamaması mı aslında?

Arif ERGİN, Yeşil Ekonomi ve İklim Finansmanı Uzmanı [email protected]

Bu yıl Bakü’de düzenlenen COP29’la ilgili yorumlara bakınca zirvenin pek çokları için bir hayal kırıklığı ile sonuçlanmış olduğunu görüyorum. Oysa son yıllarda düzenlenen COP zirvelerinin genel gidişatına bakıldığında, aslında zirvenin her zamankinden çok da farklı bir ortamda cereyan etmediği görülüyor. Yine 200’e yakın ülkenin ve çok sayıda kurumun heyetleri bir araya geldiler, pek çok hayati konu üzerinde tartıştılar, müzakere ettiler ve yine dönüp dolaşıp en büyük kavgayı finans üzerinde yaptılar; sonra da bir sonraki COP’ta buluşmak üzere birbirlerine söylenerek dağıldılar.

Konu Yine Finansman

Finans konusunu sona atarak sonuçları özetlemek gerekirse bu yıl fosil yakıtlardan çıkışa vurgu yapılmaması bir gerileme olarak nitelendirilebilir. Yani batı cephesinde değişen bir şey yok. Öte yandan plastik kirliliği konusunda önemli engeller devam etse de (tehlikeli kimyasallar, tedarik ve azaltma hedefleri ve tabii ki finansman!) küresel bir anlaşmaya doğru ilerleniyor ve bu güzel bir gelişme denebilir. Ve nihayetinde, belki de COP29’un en önemli gelişmesi olarak karbon piyasaları konusunda en sonunda bir anlaşmaya varılması söylenebilir. Yeni kurallar, zengin ve yüksek emisyonlu ülkelerin gelişmekte olan ülkelerden karbon azaltıcı “telafiler” satın almasına izin veriyor. Paris Anlaşması’nın 6. Maddesi kapsamında yeni kurallar üzerinde uzlaşılmasıyla artık gelişmiş ülkeler, diğer ülkelerdeki yenilenebilir enerji projelerine, orman veya ağaçlandırma projelerine finansman sağlayabilecek. Evet, konu yine finansman. Yazımın başında hayal kırıklığının sebebi diye belirttiğim ve COP29’a damgasını vuran finansman sorununa dönecek olursak, özetle, gelişmiş ülkeler, iklim değişikliğiyle mücadelede ada ülkeleri, Afrika ülkeleri gibi iklim krizinden çok şiddetli bir şekilde etkilenmekte olan dar gelirli ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere taahhüt ettikleri yardımı o kadar da fazla artırmamakla eleştiriliyorlar. Gelişmiş ülkeler, 2035 yılına kadar her yıl 300 milyar dolarlık bir finansman desteği taahhüdünde bulunurken diğer ülkelerin yardım beklentisi 1,3 trilyon dolardı. Aradaki bu büyük uçurum, tartışmanın ve anlaşmazlığın boyutunu da gösteriyor. Kısa vadede bir uzlaşma umudu görünmüyor, üstelik söz verilen 300 milyar doların önemli bir kısmı da “düşük faizli” krediler olduğundan, yani tamamı hibe olmadığından, anlaşmazlık daha da derinleşiyor. Bu nedenle bu yılki zirve de bundan öncekiler gibi gelişmekte olan ve fakir ülkelerin temsilcilerinin finansmanla ilgili feveranlarıyla bitti.

Feveran kelimesini özellikle kullandım, zira verilen öfkeli tepkiler tam olarak bu şekilde ifade edilebilir. COP29’a katılan ülke temsilcilerinden biri 300 milyar dolarlık bu yardım paketini duyunca, “Şaka mı bu? Bu kadarcık para yüzlerce ülkeden hangimize yetecek, hem de hibe bile değil, çoğu kredi, şaka gibi” mealinde bir tepki verirken, bir diğer ülke temsilcisi miktarı az bulup öfkeden toplantıyı terk ediyor. En beğendiğim(!) tepki ise Panama temsilcisinin “Yüzümüze tükürseydiniz bari” şeklinde “atarlanması” oldu. Özetle, iklim zirvesinde konu yine paraydı ve parada yine anlaşamadılar.

Madalyonun Bir Yüzü ve Diğer Yüzü

Öncelikle belirtmeliyim: Zenginden alıp fakire veren masalların başkarakterleri benim çocukluk kahramanlarımdır. Ülkelerin ekolojiyi sömürmeden, ekonomik zenginliği hakça paylaşabildikleri bir dünya düzeni olsa buna en çok mutlu olanlardan biri de ben olurum. Yani isterim ki zengin ülkeler fakir ülkelere yılda 300 milyar dolar değil, 3 trilyon dolar, hatta 30 trilyon dolar versinler; memnun olurum, baştan altını çizmek isterim.

Öte yandan takıldığım konuya gelince… Bu “daha çok para” beklentisinde olan ülke temsilcilerinde şöyle bir tutum kemikleşmeye başladı: “Para verin de ülkemizi iklim krizinden kurtaralım.” Bunu söylerken argümanları “Siz vaktiyle gelişmek için dünyanın -ve bizim- kaynaklarımızı kullandınız, kendiniz gelişip zengin oldunuz; bize de geriye bu krizi bıraktınız”. Bu doğru bir argüman mı? Evet. Yerden göğe kadar haklılar. Ama bu “Ah bize para verecektiniz ki, bak nasıl kurtarıyorduk ülkemizi; şimdi sizin yüzünüzden insanlarımız ölecek!” tavrı nedir Allah aşkına? Örneğin, zirveye Panama adına katılan bir temsilci, 300 milyar doları az bulduğu için şu sözleri söyledi: “Gelişmiş ülkelerin teklif ettiği para benimki gibi savunmasız ülkelerin yüzüne tükürmek. Onlar kırıntılar teklif ederken biz ölüleri taşıyoruz. Utanç verici!”

Hiç şüphesiz Panama iklim krizinden olumsuz etkilenen ülkelerden biri. Son birkaç 10 yılda, ülke aşırı hava olaylarına, sel, kasırga, kuraklık ve fırtınalar gibi felaketlere maruz kaldı. Bu olaylar özellikle tarımsal alanlara ciddi zararlar veriyor. Panama, aynı zamanda deniz seviyesinin yükselmesi sorunuyla karşı karşıya kalmakla birlikte bu durum kıyı bölgelerini tehdit ediyor. Dünya Bankası’nın ve IMF’nin Panama ile ilgili raporlarında, ülkenin iklim değişikliğiyle başa çıkmak için yıllık yaklaşık 4 milyar dolarlık bir finansmana ihtiyaç duyduğu hesaplanıyor. Bu madalyonun bir yüzü.

Bir de madalyonun diğer yüzü var.

“Peki, Panama bu krize kendi kaynaklarıyla direnemez mi, hani hepsine olmasa da bir kısmına…” diye düşünerek Panama’nın ekonomisine göz attım bu kez. Ülkede GSYH yıllık 84 milyar dolar civarında. Yani iklim dirençliliği için milli gelirinin %4’ü kadar bir bütçeye ihtiyacı var. Panama, bölgesinin en hızlı gelişmekte olan ülkesi. Geçen yıl ülkede ekonomi %15’ten fazla büyüdü. Makro verilere bakıldığında durum iyi. Ama uluslararası raporlar başka veriler de paylaşıyor. Raporlara göre Panama, büyük yolsuzluklar ve yönetim skandalları ile çalkalanan, ülkeyi yöneten küçük bir zümrenin halkın tüm zenginliğini kullandığı ve insanların sıkıntı içinde yaşadıkları bir ülke. Uluslararası Şeffaflık ve Yolsuzluk Algıları Endeksi (Transparency International Corruption Perceptions Index) CPI’ya göre Panama’nın yolsuzluk karnesi oldukça bozuk. Şeffaf ve dürüst yönetim konusunda 100 üzerinden 35 puan alabiliyor ve dünya sıralamasında 180 ülke içinde 108. sırada. 2022 yılında patlayan yolsuzluk skandalında tek bir kalemde yapılan yolsuzluk bile ülke GSYH’nın %1’inden fazla. “Ülkede yolsuzluk bitse ve halkın kaynakları halk için, doğa için, ülkenin geleceği için, yani gerçek amacı doğrultusunda kullanılsa, ne olurdu acaba?” diye düşünmeden edemedim. Üstelik Panama rastgele seçtiğim bir örnek. Bunun gibi yüzlerce ülke var ve hepsi gelişmiş ülkelerden daha çok yardım talep ediyorlar ama ülkelerindeki kaynakların ne şekilde kullanıldığına baktığımızda hep aynı hikayeyle karşılaşıyoruz.

Feveran eden ülkelerden rastgele bir başka örnek seçelim: Mesela Kenya temsilcisi 300 milyar dolar yardımı “Kabul edilemez” olarak nitelendiriyor. Kenya’nın iklim dirençliliği için gereken kaynak yılda 6 milyar dolar civarındayken, ülke kıt kaynakları nedeniyle yılda sadece 2 milyar dolarlık sürdürülebilirlik yatırımı yapabiliyor. Yani iklim mücadelesi için ilave 4 milyar dolar yardıma ihtiyacı var. Gelin görün ki, Kenya’da her yıl yolsuzlukla buharlaşan para da (Rabbimin işine bakın ki) 4 milyar dolar! Rastgele seçtiğim her ülkede durum benzer çıkıyor ve ben yazıyı çok uzatmamak için hepsini aktaramıyorum ama kaynakları takip ederek pek çok ülke için benzer verilere ulaşmak mümkün.

300 milyar dolar yardım miktarını “utanç verici” bulan, “aşağılayıcı” bulan, “tiksinç” bulan, öfkeyle toplantıları terk eden heyetlerin gelişmiş ülkelerden yardım talebi yılda toplam 1,3 trilyon dolar. Bu heyetlerin temsil ettikleri ülkelerde, yani gelişmekte olan ve geri kalmış ülkelerde küresel yolsuzluk endeksine göre her yıl yapılan yolsuzluk toplamı da yaklaşık 1,3 trilyon dolar! Tesadüfe bakın mı desem, mukadderat mı desem, Allah’ın işareti mi desem, inanın bilemedim.

Gelişmiş (para veren) ülkelerin ortak özelliği, şeffaf ve demokratik yönetimlere sahip olmaları. Bunlar, halklarından topladıkları vergileri yine halkın refahı için kullanan ülkeler. Demokrasi, adalet, şeffaf ve hesap verebilir yönetim, adil vergilendirme, denetlenebilir mali veriler, kapsayıcılık ve eşitlik… Bize biraz Küresel Kalkınma Hedefleri’ni çağrıştırdı değil mi? Şimdi oturup bir daha düşünmek gerekiyor. Dünyayı iklim krizinden kurtarmak için hiç kuşkusuz finansman çok önemli ve gerekli. Ama para listede ilk sırada mı gelmeli? Yoksa önce prensipler üzerinde mi tartışıp uzlaşmalıyız?

Demokrasi, adalet, şeffaf yönetim, adil vergilendirme, denetlenebilirlik, kapsayıcılık ve eşitlik… Gelişmiş devletler diğer devletlere karbon vergisi koymak yerine önce demokrasi vergisi mi koysalardı mesela? Veya şeffaflık kriterlerine göre mi birbirimizle ticaret yapsaydık, ürünlere karbon ayakizi etiketleri gibi insan hakları ve demokrasi etiketleri de mi koysaydık acaba? Parasal önlemlerden ve desteklerden daha etkili olmaz mıydı sizce? Önce herkes kendi evinin önünü süpürse, sistemini düzeltse, kaynaklarını doğru ve adil şekilde kullanmaya başlasa, sonra da iklim yatırımları için hâlâ ilave kaynak ihtiyacı olursa iyi durumda olan ülkeler kötü durumda olan ülkelere yardım etse? İşe en başından böyle başlasaydık ekoloji ve ekonomi daha hızlı yeşermez miydi sizce? Paranın yeşilinden başka yeşil göremez olmamız, zaten iklim krizini yaratan sebebin bizzat kendi değil miydi en başından beri? İklim kriziyle mücadelede 1,5 derece hedefini tutturamayıp şimdi de 2 dereceyi hedeflemeye başlayan dünya ülkeleri olarak sürekli çuvallıyor olma sebebimiz parasızlık mı, yoksa var olan paranın doğru yerlere aktarılamaması mı aslında? Ne dersiniz?

Ben yine de bir kehanette bulunayım ve önümüzdeki yıl yapılacak COP30’un manşetini şimdiden atayım sizin için: “Ülkeler finansman konusunda yine tatmin edici bir anlaşmaya varamadılar ve umutlar COP31’e kaldı.”

Bu yazı ekoIQ’nun 115. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.