#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
sokak köpekleri

“Sokak Hayvanlarına Yönelik Tutumun Ardındaki En Belirgin Neden Mezhepsel İnançlar”

Doğu Anadolu Bölgesi’nde sokak hayvanların yaşam şartları sık sık tartışma konusu oluyor. Köpekler başta olmak üzere sokak hayvanların, bakım ve tedavisinin yapıldığı kurum sayısının oldukça az olduğu bölgede, bu alanda faaliyet yürüten dernek sayısı da oldukça az. Van’da kurulan Van Hayvan Sesi Derneği Başkanı Sabriye Yazıcı’ya göre bölgede özellikle köpeklere dönük olumsuz algı var.

YAZI: Şenol BALİ

Geçtiğimiz aylarda Bitlis’in Adilcevaz ilçesinde 12 yaşındaki Mustafa Erçetin’e sokak köpeklerinin ısırması sonucu kuduz teşhisi konulması ve Erçetin’in tedavi gördüğü hastanede vefat etmesi kamuoyunda önemli bir tartışma yaratmıştı. Yine son dönemlerde tartışma yaratan bir başka konu ise Ağrı’da kısırlaştırmak için toplanan sokak köpeklerinin öldürüldüğü ve çöpe atıldığı iddiası oldu.

Bu gelişmeler, Doğu Anadolu Bölgesi’nde köpekler başta olmak üzere sokak hayvanlarının karşı karşıya kaldığı durumu iki ayrı açıdan özetler nitelikte. Bölgedeki birçok sokak köpeğinin bulaşıcı hastalık taşıdığı, şiddete uğradığı veya yeterli düzeyde beslenmediği biliniyor.

Bölgede, ilgili kurumların görev ve sorumluluklarını tam anlamıyla yaptığını söylemek mümkün değil. Yine hayvan hakları üzerine faaliyet yürüten dernek ve STK sayısı da oldukça az. Toplumsal açıdan da köpeklere karşı bir olumsuzluk söz konusu. Bunun en başat nedeni olarak mezhepsel inanışlar gösteriliyor.

Hayvan Sesleri Derneği Kuruldu

Bölgedeki sokak köpeklerin yaşadığı zorlukları, sadece Van’da değil çevre illerde bulunan hayvanların da haklarını korumak ve barınma, tedavi ve sahiplenilmelerini sağlamak amacıyla kısa süre önce kuruluşunu açıklayan Van Hayvan Sesi Derneği yetkilileri ile konuştuk. Birkaç yıldır 4 kişi ile çalışmalara başladıklarını dile getiren dernek başkanı Sabriye Yazıcı, inisiyatif olunca gelen bağışların sınırlı kaldığını dile getiriyor ve yasal anlamda da rahat olmak için dernekleştiklerini söylüyor. Şu sıralar dernek bünyesinde 25 kişi aktif olarak çalışıyor

Yazıcı’ya göre işleri oldukça yoğun. Bölgedeki hasta, bakıma muhtaç veya yaralı hayvanları tespit edip kliniklere yönlendirerek burada bakım ve tedavilerini sağlayan dernek, aynı zamanda hayvanların sahiplendirilmesini de amaçlıyor.

Şu sözleri kullanıyor Yazıcı: “5 yıldır hayvanlar için mücadele veriyoruz. 4 kişi ile başladık. İnsanlar bizi duymaya başlayınca kurumsallaşma yolunu seçtik. Bize ulaşan veya karşılaştığımız ve zor durumda olan canları alıp özel kliniklerde tedavisini yaptırıp sahiplendiriyoruz. Aldığımız hiçbir canı tekrar sokağa salmadık. Yurt dışına kadar insanlarla kontak kurup yuva bulmaya çalışıyoruz. Yine Antalya, İzmir veya İstanbul gibi kentlerdeki derneklere ulaşıp oralarda da sahiplendirmeye çalışıyoruz.”

Sokak Köpeklerine Dönük Olumsuz Algı Var”

Yazıcı, en çok köpekleri sahiplendirmekte zorlandıklarını söylüyor. Ona göre en fazla şiddet ise yine köpeklere dönük oluyor. Yazıcı’ya göre bu durumun birçok nedeni var ancak en belirleyici neden mezhepsel inanışlar: “Şu an kentte kedileri sahiplendirmede zorluk yaşamıyoruz. Ancak engelli veya yaralı canları ve köpekleri sahiplendirmekte zorlanıyoruz. Çünkü köpeğe karşı farklı bir algı var. İnsanlar maalesef tanımıyor köpekleri. Şafii mezhebi bizi zorluyor. Bu inanışa göre köpeklere dokunmak haram. Bu da yanlış anlaşılıyor. Dokunmak haram olabilir ama ona kötü davranmak veya şiddet göstermek hak değil. İnsanların çocuklara gösterdiği tek şey köpeklere taş atmak oluyor. Ya da baba köpek gördüğünde ona iyi davranıp beslediğinde çocuk da aynı şeyi yapıyor. Hem mezhepsel hem de toplumsal sorunlar var. Pragmatist bir yaklaşım var, örneğin çoban köpekleri işe yarıyor diye sahipleniliyor ama diğer köpeklere aynı yaklaşılmıyor. Tavuğu, ineği için her şeyi yapan insan kapısının önüne ölen köpeklere bir damla su vermiyor. Vicdani bir sorumluluk olması lazım.

“Hem Toplum Hem de Yetkililer Yeterli Sağduyuyu Göstermiyor”

Geçtiğimiz aylarda Ağrı’da gündeme düşen sokak köpeklerin öldürüldüğü ve çöpe atıldığı iddiası ilgili kurumların görev ve sorumlulukları konusunu yeniden tartışmaya açtı. Yazıcı’ya göre sorumlu kurumlar üzerine düşeni yapsa bu kadar sorun yaşanmayacaktı. Şu sözlerle devam ediyor: “Belediyeler veya diğer kurumlara bu sorumluluklar için belirli bütçeler aktarılıyor. Birçok ilçe belediyesinin bu tarz bir alanı yok. Hasta hayvanı barındıracak, tedavisini yürütecek alanları yok. İlçelerden yaralı bir hayvan getirtmek için çekmediğimiz zorluk kalmıyor, halbuki bir ihbar bölümü olması lazım. Birçok yerde hayvanlar aç. Bu yüzden saldırganlaşıyorlar. Açlık dayanabilir bir şey değil. Bir hayvandan hem aç kalmasını hem de saldırmamasını bekliyoruz. Yaralı olacaksın ama tepki vermeyeceksin. Onlar da birer canlı. Hem toplum hem de yetkililer yeterli sağduyu göstermiyor. Yine bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı. Hayvan sevgisi aşılanmalı. Bu yönlü yapılan çalışmalar gerçekten az.”

EkoIQ Editör