Kent

Sürdürülebilir Şehirler için Katılımcılık, Akılcılık, Liderlik, Ölçme ve Yaptırım

Türkiye’de Çevre Yönetimi için Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi (ÇEKAP) kapsamında Mart ayında düzenledikleri Sürdürülebilir Şehirler Konferansı ile yerel yönetimlerin sürdürülebilirliğini tartışmaya açan bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye Direktörü Rifat Ünal Sayman, Avrupa Birliği Uyum Süreci’nin Türkiye’nin çevre alanında çok önemli adımlar atmasını sağladığını söylüyor ancak ekliyor: “Avrupa Birliği’nin gündeminde döngüsel ekonomiye geçiş var, Türkiye bu noktada hızla hareket etmeli ve treni kaçırmamalı. Bu hedefe varmak için belediyelerimize de çok önemli sorumluluklar düşüyor”.
Barış DOĞRU

Mart ayı içerisinde “Sürdürülebilir Şehirler Konferansı” düzenledi­niz. Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) Progra­mı Hibe Anlaşması çerçevesinde Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye olarak Ağustos 2014’ten bu yana ÇEKAP (Türkiye’de Çevre Yönetimi için Kurumsal Kapasite­nin Geliştirilmesi Projesi) projesi­ni sürdürüyorsunuz. Bu projenin bir parçası olan konferanstan bi­raz bahseder misiniz?
Şehirler nüfus yoğunluğunun yük­sek olduğu, çok yoğun üretim ve tüketim yapılan yerleşimler. 2030 yılında dünya nüfusunun %60’ına şehirler ev sahipliği yapacak. Nü­fus, üretim ve tüketimin bu kadar yoğun olduğu şehirlerde kirletici unsurlar inanılmaz artıyor. Şehirler sadece kendi alanlarını değil, teda­rik zinciri kapsamında çok ama çok daha geniş bir coğrafyayı da etki altında bırakıyorlar. Türkiye’de de aynı durum söz konusu. Ülkemizde nüfusun büyük bir bölümü büyük­şehirlerde yaşıyor.
Şehirler sorunun olduğu kadar çö­zümün de parçası. Şehirlerimizde ve hinterlandlarında yaşanan kirli­liği önleyecek çevre dostu uygula­maları, alışkanlıkları ve teknolojileri hayata geçirmekten başka çaremiz yok. Bu amaçla düzenlediğimiz kon­feransın mottosunu “Sürdürülebilir Şehirleri Nasıl Kuracağız” olarak belirledik. Konferansa, özellikle hedef grubumuz olan yerel yöne­timlerden çok yoğun bir ilgi oldu. AB ve dünyadan iyi uygulama ör­neklerini paylaştık, paralel yürüyen tematik oturumlarda da iklim deği­şikliği, yönetişim, finansman, atık yönetimi, kentsel atıksu arıtımı ve ulaşım konuları ele alındı. Sonyapılan moderatörler oturumunda ise bütün panellerde yapılan tartış­malar özetlenmiş oldu.
Konferansın gerçekleşmesinde Da­nışma Kurulu üyesi kuruluşların da önemli katkısı oldu, bu vesile ile hem onlara, hem de finansmanı sağlayan Avrupa Birliği ve projenin faydalanıcısı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na teşekkür ediyorum.

ÇEKAP kapsamında, oldukça ge­niş kapsamlı bir yerel yönetimler ve çevre yönetimi anketi gerçekleş­tirdiniz. Anketten ne gibi veriler aktarabilirsiniz bize? Yerel yöne­timler çevre yönetimi konusunda en çok hangi sorunu önemsiyor? En önemli sorunlar hangileri ola­rak görülüyor?
Gerçekten çok iyi bir çalışma oldu. Çok yüksek geri dönüş aldık. Anke­tin istatistiki temsil oranının %95’in üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Belediyelerimizin yanıtlarını Bü­yükşehir Belediyesi, İl Belediyesi, Büyükşehir İlçe Belediyesi ve İlçe Belediyesi olarak sınıflandırdık. Önemli bir sonuç olarak, anket so­nuçları bu dört belediye grubunun da ana hatları itibarıyla benzer düşündüğünü ortaya koydu. Atık yönetimi, temiz su ve atık su yö­netimi gibi belediyelerin yetkisinde olan konuların yanı sıra, Enerji konusunun da belediyelerin günde­minde öne çıkmış olduğunu görüyo­ruz. Belediyelerimizin yenilenebilir enerji alanında yapmak istedikleri var, önlerini açmak gerekiyor.

Belediyelerin yetki ve finansman talep ve ihtiyaçları olduğu doğru mu?
Çalışma sonuçlarımız belediyele­rimizin bu iki alanda da talepleri olduğunu gösteriyor. “Davul bizde tokmak başkasında” ifadesi, bele­diyelerin yetki alanındaki görüşleri­ni özetliyor. Belediyeler -parti farkı gözetmeksizin- daha fazla yetki istiyorlar.
Finansman da önemli bir konu, özellikle atık yönetimi, atık su arı­tımı, ulaşım gibi konularda finans kaynaklarının artmasını istiyorlar. Belediyelerimiz gelirlerini toplama konusunda da sıkıntı yaşıyorlar. Tam Maliyet Esası’nın pratikte uy­gulanamaması önemli bir sorun. Si­yasi kaygılar nedeniyle belediyeler yatırım ve işletme giderlerinin sınır­lı bir bölümünü vatandaştan talep edebiliyorlar. Tam maliyet uygulan­sa bile, toplanan atık yönetimi, su ve atık su hizmeti bedellerinin yine bu alanlara yeterince ayrılmıyor ol­ması da en büyük engellerden.

Anket sonuçlarında, belediyeler açısından sorun yaşanan ve önemli görülen alanlarda atık yönetimi, su yönetimi, ulaşım ve enerji gibi teknik konular öne çıkarken iklim değişikliği gibi konular sonlarda yer alıyor. Bunu nasıl değerlendir­meliyiz?
Belediyeler genel olarak yaptıkları hizmetlerin sonuçlarının kısa süre­de ve somut bir şekilde; vatandaş­lar, yani seçmenler tarafından göz­lemlenmesini istiyorlar. Bu açından bakıldığı zaman, iklim değişikliğiyle mücadele için yapılacak bir yatırım seçmen tercihlerini etkilemeyebilir kaygısı var. Genel olarak yerel yö­netimlerde uzun süreli planlama konusunda sıkıntılar var. Bu açı­dan, merkezi idarenin düzenleyici rolü öne çıkıyor. Spesifik konularda hazırlanacak master planların ardın­dan, belediyelerin uzun dönemli ye­rel planlama yapmasını sağlayacak tedbirlerin alınması gerekiyor. Bun­ların başında da çevre konularında planlama yapmanın zorunlu hale gelmesi ve yatırımları bu planlara bağlı olarak yürütülmesi geliyor.
Zaten 5018 sayılı yasa ile belediye­lerin stratejik plan hazırlamaları zo­runlu hale geldi. Önce çok tartışıldı ama bugün geldiğimiz noktada, ya­sanın ilgili maddesinin çok faydalı olduğu görüldü. Benzer şekilde, be­lediyelerin “iklim eylem planı” ha­zırlamasının bir zorunluluk haline getirilmesini de tartışmamız gereki­yor. Bu plan ve diğer çevresel plan­lar, entegre şekilde hazırlanmalı ve bence belediye stratejik planının bir parçası haline gelmeli.
Yaklaşık 15-16 aydır sürdürdüğü­nüz bu projelerden ne gibi bilgiler elde ettiniz? Türkiye sürdürüle­bilir şehircilik yolunda nasıl bir yerde? Başarılı diyebileceğimiz belediyeler var mı?
Öncelikle şunu söylemeliyim, Avru­pa Birliği Uyum Süreci Türkiye’nin çevre alanında çok önemli adımlar atmasını sağladı. Önemli ilerlemeler kat ettik. Ancak çalışmalarımıza ara vermeden devam etmemiz gereki­yor. Avrupa Birliği’nin gündeminde döngüsel ekonomiye geçiş var, Tür­kiye bu noktada hızla hareket etme­li ve treni kaçırmamalı. Bu hedefe varmak için belediyelerimize de çok önemli sorumluluklar düşüyor.
Çevre konusunda başarılı belediye­lerimiz muhakkak var. Konferansı­mızda da yine başarılı belediyele­rimizden konuşmacılarımız vardı. Bursa Büyükşehir Belediyesi İk­lim Eylem Planı hazırladı. Eskişe­hir Büyükşehir Belediyesi ulaşım konusunda gerçekten çok başarılı çalışmalar yapıyor. Eskişehir şehir merkezi büyük oranda yayalaştırıl­mış durumda, toplu taşıma ve raylı sistemlerde önemli ilerleme var. Yine Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ambalaj atıkları konusunda başarılı uygulamaları olan bir ilçe belediye­si. İETT’nin Metrobüs uygulaması­nın başarılı olduğunu görüyoruz. İs­tanbul gibi sadece bir günde 16.600 ton evsel katı atık çıkan bir metro­polde İSTAÇ’ın önemli adımlar at­tığını söyleyebiliriz. Seferihisar bir “yavaş şehir” örneği olarak öne çıkı­yor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) sanayinin yoğun olduğu kentte su ve atık su yönetimi konusunda özel­likle kurdukları Scada sistemi ve sanayi ile yaptıkları işbirliği örnek­leri açısından çok başarılı. Yine aynı belediyenin atık getirme merkezleri Türkiye için örnek teşkil ediyor. Ör­nekler daha da arttırılabilir.
Kötü örneklere bakacak olursak örnek göstermekte maalesef sıkıntı yaşamayacağız. Düzenli depolama tesislerinde yaşanan sıkıntılar, so­kak toplayıcıları, ulaşımda yaşanan tıkanma, özellikle son yıllarda artan hava kirliliği. İlk söylememiz gere­ken, çözümleri hep sorunlar ortaya çıktıktan sonra arıyoruz. Sorunlar daha ortaya çıkmadan önleyici tedbir alma konusunda oldukça yetersiziz. Planlama ve yönetişim konularında eksiklikler var, uzun vadeli ve entegre planlar hazırlama sıkıntılarımız var. Belediyelerin ken­di aralarında ve yine belediyelerin merkezi idare ile ilişkilerinin kuv­vetlendirilmesi gerekiyor.

Yapılan çalışmalarda her zaman en büyük sorun olarak “veriye ula­şım” gösterilir. Siz anket çalışma­nızda bu sorunu nasıl giderdiniz?
Modern devletin gelişimi istatistik bilimi ile paraleldir. Ülkemizde ise veri en önemli sorunlardan biri. Birinci olarak veri eksikliğimiz var. İkinci olarak veriler yeterince detay­lı değil. Üçüncü olarak veriler eksik ve tutarsız olabiliyor. Dördüncü olarak da paylaşmak konusunda bir isteksizlik olabiliyor.
Özellikle Suriye İç Savaşı sonrası ülkemizin nüfusu konusunda bile tam bir bilgi sahibi değiliz. 78,5 milyona, verilerde geçen 3-3,5 milyon Suriyeli göçmeni ekle­memiz durumunda 82 milyona çıkmış durumdayız. İl düzeyinde GSYİH 2002 yılına kadar hesapla­nıyordu. Bu hesaplama kaldırıldı. Bu durum, illerin verilerini kar­şılaştırmamızı zorlaştırıyor. Veri konusu kayıt dışı ekonomi ile de ilişkili. Uluslararası raporlarda Türkiye’de karışık belediye atıkla­rından geridönüşüm oranı %1 ola­rak görünüyor. Aslında ülkemizde bu oran daha yüksek, hepimiz sokak toplayıcılarının atık topladı­ğını ve bu atıkların geridönüşüme gittiğini biliyoruz, ancak bu kayıt dışılık istatistiklere bu şekilde yan­sımasına yol açıyor.

Son olarak, konferansa dönelim. Çok sayıda yerel yönetici ve ba­kanlık görevlisinin katıldığı Sürdü­rülebilir Şehirler Konferansı’nın sonuçları üzerine neler söyleyebi­lirsiniz?
Katılımcılık, Akılcılık, Liderlik, Ölçme ve Yaptırım öne çıkan konular oldu. Sürdürülebilir Şe­hirleri kurabilmemiz için en çok üzerinde durulan husus katılımcı­lık oldu. Merkezi ve yerel düzeyde kararların alınması sırasında pay­daşların sürece daha fazla dahil edilmesi, aslında yönetişimin işle­tilmesi çok önemli. Akılcı olmamız gerekiyor. Akılcılığın iki önemli unsuru var, planlama yapabilmek ve bu planların uzun dönemli olması. Öngörüde bulunmamız, sorunları oluşmadan bertaraf etmemiz gerekiyor. Politik sahip­lenmenin ve inisiyatif almanın çok önemli olduğunu gördük. Ne yaparsak yapalım, önce ölçmeli, sonra eyleme geçmeliyiz. Son ola­rak, eylemlerimizi veriye dayalı bir şekilde izlemeli, eksiklikleri gider­mek adına gereken durumlarda yaptırımlarda bulunmalıyız.

About Post Author