SKD Türkiye, Taşıtlarda Enerji Verimliliği Çalışma Grubu ve Marmara Üniversitesi akademisyenleri tarafından hazırlanan Taşıtlarda Enerji Verimliliği Kılavuzu’nun farklı başlıklarını ele alan Çalışma Grubu Başkanı ve TNT Türkiye Kalite Sistemleri, İdari İşler, İSG Yönetim Sistemi Müdürü Özgür Şener, bu ayki yazısında her gün 30 insanımızın hayatını kaybettiği trafik kazalarının nedenlerini ve çözüm yollarını sıralıyor.
Özgür ŞENER
Sürmek ve sürdürmek kelimeleri aynı kökten türeseler de bir insanın sürdüğü taşıt diğer bir insanın yaşamını sürdürmesine trajik bir şekilde engel olduğunda tüm kelimeler anlamlarını yitiriyor.
İnsanın dünyaya gelmesinden itibaren en önemli ve doğal hakkı olan yaşam hakkının elinden alınmasının hiçbir geçerli ve mantıklı açıklaması olamaz. Ama ülkemizde her gün yaklaşık 30 insanımız trafik kazaları sebebiye ölüyor. Bu kabul edilemez gerçeği tüm yazılı ve görsel basının “Trafik Canavarı Yine Can Aldı” başlığı altında her gün üçüncü sayfa haberi değerinde vermesi, yaşanan trajediyi daha da vahim bir hale getiriyor.
Ölümlü veya yaralanmalı trafik kazasına karışan tüm tarafların hayatlarıysa bir daha eski hallerine dönemeyecekleri şekilde değişiyor. Bir dakika önce arabasının içinde, müşterisine malı yetiştiremediğinde olacakları, trafiğe takılırsa çocukları okuldan vaktinde alamayacağını, aracını fazla fazla yüklediği için yöneticisinden alacağı övgüyü düşünen, müzik dinleyen, sohbet eden sürücüler, trafik kazasına karıştıkları andan itibaren yaşadıkları şoku bir ömür boyu atlatamıyor. Feryatlar, polisler, savcılar, avukatlar, tutanaklar, ifadeler, davalar, hapis cezaları… Biliyorum içiniz karardı ama ne yazık ki her gün 30 insanımızı kaybettiğimiz ve en az bir o kadarının da hayatını karartan manzara bu. Toplumsal, Çevresel ve Ekonomik Boyut Trafik kazalarının sonuçları incelendiğinde, sürdürülebilirliğin üç önemli boyutu olan toplumsal, çevresel ve ekonomik zararların söz konusu olduğu görülecektir. Toplumsal boyutta can kayıpları, ciddi yaralanmalar, manevi hasarlar, kişilerin güvenli seyahat haklarının ihlali; ekonomik boyutta kullanılamaz hale gelen araçlar, işgücü kayıpları, tazminatlar, sigortalar, sağlık kalitesi bozulan insanların ömür boyu işlerinin bozulması, bozulan ve zarar gören yol unsurları; çevresel boyutta ise kazaya karışan araçların taşıdıkları veya ihtiva ettikleri tehlikeli maddelerin toprağa, havaya karışması…
Türkiye, ölümlü trafik kazalarında, 100 bin nüfus başına 12 ölüm sayısı ile Yunanistan’dan sonra Avrupa ülkeleri arasında en kötüler sıralamasında ikinci. Aynı sayı İsveç için üç, nüfusu Türkiye’ye yakın olan Almanya içinse 4,7. Diğer yandan, son yıllarda iş kazalarından kaynaklı ölümlerle birlikte 100 bin nüfus çalışan başına ölümlü iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya üçüncüsü. Ülkemizdeki yasalar, iş sırasında ve işten kaynaklı trafik kazalarını da iş kazası olarak kabul ediyor.
Trafik kazaları, başta devletin ilgili organları olmak üzere, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, üniversiteler olmak üzere toplumun tüm unsurları tarafından öncelikli olarak ele alınması gereken çok büyük bir problem olarak önümüzde duruyor.
- İlköğretimden başlayarak trafiğin bir kültür olarak kazandırılması,
- Ehliyet öncesi, sırası ve sonrası aşamaların her birinin kalitesinin artırılması,
- Sürücülerin periyodik sürüş kontrolleri ve periyodik sürüş eğitimi almalarının sağlanması,
- Sürücüleri cezalandırmak değil, kurallara uymalarını sağlamak üzerine bir takip ve geribildirim sisteminin kurulması,
- İş planlamalarının ve seyahat yönetimlerinin yasal sürüş sürelerine uygun yapılması ve bunun etkin takibinin yapılması,
- Yolların kalitesinin ve güvenlik unsurlarının artırılması, tabela ve işaretlemelerin sürücüleri hiçbir şekilde yanıltmayacak şekilde düzenlenmesi,
- Kazaların kök nedenlerinin incelenerek tekrarının önlenmesi için kalıcı çözümler bulunması, başlıca iyileştirme gerekleri olarak sıralanabilir.
Kim, Nasıl Kusurlu?
Trafik kazaları ile ilgili ülkemizden bazı sayısal değerler ile konuyu hepimiz için objektif bir boyuta taşımak istiyorum. Verilen sayısal değerler sadece polis sorumluluk bölgesini ve kaza yerinde ölen ya da yaralanan insanlarımızı kapsıyor. Jandarma bölgesi ve hastanelerde veya hastane yolunda ölen ya da yaralanan insanlarımız bu rakamlara dahil değil.
2014 Aralık ayı sonu itibarıyla ülkemizde trafiğe kayıtlı araç sayısı 18 milyon 828 bin 721. Her yıl yaklaşık 900 bin araç trafiğe katılıyor. Bu araçların %52,4’ü otomobil, %16,3’ü kamyonet, %15’i motosiklet, %8,6’sı traktör, %4,1’i kamyon, %2,3’ü minibüs, %1,1’i otobüs, %0,2’si de özel amaçlı araç (özel amaçla insan veya eşya taşımak için imal edilmiş araçlar, cenaze aracı, kütüphane aracı, çekici vb).
Ölümlü, yaralanmalı trafik kazalarına neden olan unsurlar incelendiğinde; %88,7 sürücü kusuru, %9 yaya kusuru, %1 yol kusuru, %0,9 taşıt kusuru, %0,4 yolcu kusuru olarak görülüyor.
%88,7 ile trafik kazalarının en büyük payına sahip sürücü kusurları incelendiğinde ise;
%36,03 araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmamak; %14,23 kavşak, geçiş önceliğine uymamak; %7,50 arkadan çarpmak; %7,37 doğrultu değiştirme (dönüş) kurallarına uymamak; %7,07 manevraları düzenleyen genel şartlara uymamak,
%27,80 diğer sürücü kusurları olarak gerçekleşiyor.
Sayısal değerler açıkça insanıın değişimi ve dönüşümü ile trafiğin gerçek anlamda bir yerden başka bir yere gitmek için geçici süreler ile içinde bulunduğumuz güvenli ortamlar olabileceğini gösteriyor. Sürüdürülebilir bir trafik ve trafikte sürüdürülebilir bir yaşam için hepimizin üzerine düşen görevler var ve bu görevlerden kaçtığımız her gün çok daha yıkıcı hasarlar ne yazık ki direksiyonun başında bizleri bekliyor. m
Taşıtlarda Enerji Verimliliği Kılavuzu’nun tamamı için: www.skdturkiye.org/yayin/skddokumanveyayinlar-65