Türkiye inşaat malzemesi sanayiinin en büyük meslek örgütü olan Türkiye İMSAD, bünyesinde faaliyet gösteren Sürdürülebilirlik Komitesi aracılığıyla inşaat endüstrisinin çevresel etkisi üzerine uzun süredir çalışıyor. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri olarak, en başta ülkemizdeki sürdürülebilir malzeme ihtiyacının karşılanması için inovatif ürünler geliştirmeye devam etmemiz çok önemli” olduğunu söylüyor ve 2015 yılında 7. İnşaatta Kalite Zirvesi’nde, “Su Yönetimi, Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği, Sorumlu Üretim, İşgücü ve İstihdam ile Ürünler ve Sistemler” parametrelerine uyumluluk kapsamında açıkladıkları Sürdürülebilirlik İlkeleri ve “Sürdürülebilirlik Sözü”nü hatırlatıyor.
Yazı: Barış DOĞRU
Dünya pandemiyle birlikte önemli bir sorgulamadan geçiyor. Yaşam biçimlerimizden tüketim kalıplarımıza ve alışkanlıklarımıza kadar her konuda sıkı bir özeleştiri gerektiği açık. İnşaat sektörü de bundan kaçınamaz. Zaten uzunca bir süredir, Türkiye’de inşaat, çevre ve toplumsal sorunlar konusunda sıkı bir sorgulama altında, pek de haksız sayılmayacak bir şekilde. Bu noktada, Türkiye’nin en önemli inşaat malzeme üreticilerinin birliği olarak, siz neler düşünüyorsunuz? İnşaat, sürdürülebilirliğin önündeki bir engelden, sürdürülebilir bir hayatın destekçisi konumuna gelebilir mi?
Günümüzde kaynakların doğru kullanımı, sürdürülebilir yapılar çok daha fazla önem kazandı. Çevre dostu binalar ve akıllı kentlerin planlandığı bir süreçte inşaat malzemesi sanayisinin sorumluluğu daha da artıyor. Dolayısıyla gelecek nesillere daha temiz ve daha sağlıklı bir çevre bırakmak adına sürdürülebilir yapılara odaklanmalı, bunun için de çevre dostu malzemeler geliştirmeye öncelik vermeliyiz. Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri olarak, en başta ülkemizdeki sürdürülebilir malzeme ihtiyacının karşılanması için inovatif ürünler geliştirmeye devam etmemiz çok önemli.
İnşaat sektörü; inovasyon kapasitesi, enerji verimliliği, nanoteknoloji stratejileri, su tasarrufu, atık yönetimi, bölgesel kalkınma, organizasyonel yapılanma ve yeşil büyüme kavramlarıyla, içinde bulunduğumuz çağda, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir halkası oldu.
Zincirin diğer halkaları ile yaşanan yoğun ilişki, işbirliği ve etkileşim, genel ekonomik büyümeye önemli ölçüde katkı sağlıyor. Tüm bu bileşenler, sadece inşaat kelimesi içinde sınırlı kalmamalı, sosyal katma değer yaratan fikirlerle bütünleşerek sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmalı.
Geleneksel inşaat ve malzemeden ziyade performansa dayalı inşaat ve buna uygun malzeme seçimi yapılması gerekiyor. Enerji verimliliğinden atık yönetimine, deprem dayanımından çevre planlamaya kadar Ar-Ge faaliyetlerine önem verilmeli. En önemlisi de doğru malzemenin doğru yerde doğru proje ile ve doğru ellerde yapıldığından; belgeli malzemelerin belgeli yolculuğundan emin olmalıyız.
Hiçbir malzemenin kendiliğinden bir yapının herhangi bir yerinde yer alması mümkün değil. Bu nedenle içerde ve dışarda, ithalatta ve ihracatta denetim ve gözetim son derece önemli. Biz Türkiye İMSAD olarak, “geçerli yönetmeliklere kesinlikle uyarak, doğru proje, doğru malzeme, doğru uygulama, doğru denetim, doğru onaylama” tanımını benimsiyoruz.
Dolayısıyla tüm bu hususlar çerçevesinde değerlendirildiğinde inşaat malzemesi sanayisinin kuşkusuz sürdürülebilir bir hayatın destekçisi konumunda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu çerçevede, Türkiye inşaat sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorunların ana kaynağı nerelerde sizce? Ve çözümler için nasıl bir yol haritası olmalı?
Türkiye inşaat malzemesi sanayisi doğayı, doğal malzemelerin davranışını taklit ederek kendi malzemelerini yaratıyor. Bunu da büyümenin ve sürdürülebilirliğin itici gücü olan Ar-Ge ve inovasyon ile gerçekleştiriyor.
İnşaat malzemesi sektörü uçtan uca entegre bir sektör. Bu işin başı doğada madencilik iken sonu uygulama ve montajdır. Sistemin ortasında yer alan üretimi akıllı fabrikalarda, depolama ve taşımaları akıllı lojistik ile yapmak yeterli olmayabilir çünkü işin başında kazma-kürek ile madencilik, sonunda mala, çekiç, anahtar ile uygulama bulunuyor.
İnşaat malzemesi sektörü, inşaat endüstrisinin sanayi tarafını temsil ediyor ve ülkemizin dış ticaretine, istihdam ve büyümesine olan katkısıyla müteahhitlik, mimarlık, gayrimenkul ve teknik müşavirlik sektörlerinden ayrışıyor. Ağırlıklı taşa-toprağa dayalı, kendi maden yataklarımızdan elde edilen madenlerin işlendiği bir sektörden bahsediyoruz. Otomotiv de dahil olmak üzere, ülkemize en yüksek katma değer, inşaat malzemesi sanayisi tarafından sağlanıyor.
Öncelikle sorunların çözümü için Ar-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Ar-Ge faaliyetlerinin gelişmesi, hali hazırda ithal edilen akıllı malzeme diye de adlandırdığımız katma değerli ürünlerin ülkemizde üretilerek ithalatımızın azalmasını sağlıyor. Verilere baktığımızda en çok ithal ettiğimiz ürünlerin ya ölçek veya kapasite sorunu sebebiyle ithal edilen yapı kimyasalları, armatür gibi ürün gruplarındaki hammadde ve yarı mamuller olduğunu ya da katma değerli elektrik malzemeleri ve özellikli demir, çelik ve alüminyum ürünleri olduğunu görüyoruz.
Biz Batı’nın standartları ile üretip içinde bulunduğumuz coğrafyanın fiyatlarıyla rekabet ediyoruz. İçinde bulunduğumuz coğrafyada farklı özelliklerle öne çıkmamız yani geleneksel yapıdan çıkıp performansa dayalı ürünlere ağırlık vermemiz gerekiyor.
2020’de dünya pandemiyle sarsıldı ama bir yandan da iklim krizinin etkileri büyüyor. Yapılan araştırmalar ve anketler iklim krizinin, pandemiden çok daha kapsamlı sorunlar doğurduğunu ve yakın vadede doğurabileceğini gösteriyor. İnşaat, bu anlamda da önemli bir alan. Hem üretiminde hem de yıllar bolunca kullanımında önemli bir karbon emisyonu yaratıyor. Bu noktada, inşaat alanının nasıl bir yaklaşıma sahip olması gerekli sizce?
Bugün pandeminin tüm dünyada çevreye yönelik hassasiyeti artırdığına tanık oluyoruz. Aslında dünya ölçeğinde seragazı salımının düşürülmesi konusunda hiçbir çevreci planın, hiçbir eylemin COVID-19 kadar etkili olamadığını da görüyoruz.
Türkiye enerjide büyük oranda dışa bağımlı. Toplam enerji tüketiminin sadece %25’i yerli kaynaklardan, %75’i doğalgaz, petrol gibi ithalata dayalı fosil yakıtlardan karşılanıyor. Ülkemizde tüketilen toplam enerjinin yaklaşık %31’i ise binalarda kullanılıyor. Oysa binalarda enerji verimliliği ile enerji ithalatında %20 tasarruf sağlayabiliriz.
Atmosfere seragazı salımının kontrol edilmesi gerekiyor. Ülkemizin seragazı emisyonlarının düşürülmesi, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve istikrar için oldukça önemli. Küresel seragazı emisyon kaynaklarının %75’i enerji eldesi, sanayi, ulaşım, ısıtma-soğutma ve binalar nedeniyle oluşuyor.
Enerji verimliliği sadece enerji maliyetini düşürmekle kalmayacak, daha büyük bir tehdit olan seragazı emisyonlarını da düşürecek. Enerji üretiminden enerji tüketimine 2023 Vizyonu ile belirlenen %20 enerji tasarrufu, %38,8 yenilenebilir enerji, %20 seragazı emisyonu düşürülmesi hedeflerinin, sanayicilerimizin üretimleri ve ürünleri ile daha hızlı gerçekleşebileceğine inanıyoruz.
Diğer yandan dünyada sadece son 30 yılda ormanların beşte biri yok oldu. Çevreyi korumaya yönelik tedbirler, ekolojik dengeyi koruyarak sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemizde önemli rol oynayacak. Tüm dünyada yeşil bina ve sürdürülebilir malzemelerin kullanımına yönelik talep çoğalıyor. Akıllı şehir ve akıllı bina üretiminde inşaat malzemesi sanayisi oldukça önemli bir noktaya geldi. Dolayısıyla çevre dostu binalar ve akıllı kentlerin planlandığı bir süreçte inşaat malzemesi sanayisinin sorumluluğu daha da artıyor.
Gelecek nesillere daha temiz ve daha sağlıklı bir çevre bırakmak adına sürdürülebilir yapılara odaklanmalı, bunun için de çevre dostu malzemeler geliştirmeye öncelik vermeliyiz. Daha önce de belirttiğim gibi Türkiye inşaat malzemesi sanayicileri olarak, ülkemizdeki sürdürülebilir malzeme ihtiyacının karşılanması amacıyla inovatif ürünler geliştirmeye odaklanmalıyız.
Enerji verimliliğiyle birlikte, sürdürülebilir kalkınma için su kaynaklarının doğru ve bilinçli kullanımı şart. Su bir hayat kaynağı olmasının yanı sıra ekonomik bir değer. Su kaynaklarımızın her geçen gün azaldığı da bir gerçek.
Suyun verimli ve etkin kullanılması için öncelikle bilinçli kullanım düzeyini artırmak gerekiyor. Dolayısıyla eğitim ve kapasite kullanım geliştirme programları sağlanmalı. Bununla birlikte inovatif ürünlerin de geliştirilmesinin suyun verimli kullanımında ciddi katkılar yaratacağına inanıyoruz. Sanayinin en önemli üretim faktörlerinden biri olan suyun yaklaşık %10 gibi bir miktarını kullanan biz sanayicilere bu noktada ciddi görev düşüyor.
İnşaat sektöründe ve inşaat malzemesi üretim sürecinde de su verimliliğinin sağlanması için sadece binalarda değil inşaat öncesi üretim aşamasında ve inşaat safhasında da gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor.
Geleceğin kentlerinde en önemli konunun “kaynakların yönetimi” olduğunu söyleyebiliriz. Dünya nüfusunun 2/3’ü kentlerde yaşayacak, doğal kaynakların kullanımı 100 milyar tona ulaşacak. Enerji verimliliği, su verimliliği, atık verimliliği, zaman verimliliği en önemli konular olacak. Endüstriyel atıklardan inşaat malzemeleri üretilmeye başlandığına göre, farklı sektörlerin Ar-Ge’leri ile bir araya gelerek girdilerini ve atıklarını birlikte değerlendirmeleri inovasyon çalışmalarını artıracaktır.
Kaynakların yönetimi; gıda, su, atık ve zamanın doğru kullanılmasıyla mümkün. Dolayısıyla döngüsel ekonomi desteklenmeli. Derindeki enerji, deniz suyu arıtması, sensörler, kaynak tüketim takibi, modüler-kompozit-hafif, performanslı ürünler, atıkların dönüştürülmesi ve yenilenebilir enerji konularına artık daha fazla ağırlık verilmeli.
Ayrıca ülkemizde en büyük problemlerden biri de firmaların ömrünün uzatılmasına dönük bir garanti olmaması. Bu nedenle denetleme şart, bunun için sektörlere girişte kontrollere, kapasite kullanımı, yönetilmesi ve kaynak sorgulamasına ihtiyaç duyuluyor.
Peki bu doğrultuda bugüne kadar Türkiye İMSAD olarak hangi çalışmaları gerçekleştirdiniz?
Türkiye İMSAD, üyeleriyle sadece ciro alanında değil, sürdürülebilir çalışmalarıyla da sektöre örnek oldu. Sürdürülebilirlik, bizim çok inandığımız bir kavram. Bu kapsamda yaptığımız çalışmaları biraz detaylandırmak isterim.
Türkiye İMSAD Sürdürülebilirlik Komitesi, Türkiye inşaat malzemesi sanayinin sürdürülebilirliğini ilgilendiren çevre, enerji, iklim değişikliği politikalarına katkı sağlamak, inşaat sanayisinde bu konularda gerekli işbirliklerinin kurulmasını sağlamak, farkındalığı artırmak ve bilgilendirme faaliyetleri yürütmek amacıyla 2013 yılında kuruldu. Bugüne kadar pek çok alanda faaliyet gösteren ve göstermeye devam eden komitemizin çalışmalarını fevkalede önemsiyoruz.
Türkiye İMSAD olarak, 2013 yılında Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 Rehberi kapsamında ilk Sürdürülebilirlik Raporumuzu hazırlamıştık. Bu rapor ile yalnızca Türkiye’de değil dünyada da sektörel anlamda bir ilki gerçekleştirdik. 2015 yılında da ikinci Sürdürülebilirlik Raporumuzun çalışmalarını tamamladık. Derneğimizin sürdürülebilirlik konusunda yürüttüğü önemli çalışmalara dahil olarak, bu sayede çok ciddi enerji tasarrufları sağlamış, üretim prosesleri geliştirmiş ve inovatif gelişmeler sağlamış başarılı üyelerimiz bulunuyor. Bu şirketlerin “iyi uygulama örnekleri” ikinci raporumuzda da yer aldı. Sürdürülebilirlik Raporumuzun hem sektördeki hem de paydaş sektörlerdeki bu alanda atılım içinde olacak kurumlara yol gösterici olduğuna inanıyoruz.
Öte yandan, Türkiye İMSAD çatısı altında komite çalışmaları dahilinde “Sürdürülebilirlik Sözü”nü imzaladık. “Bir sürdürülebilirlik hedefimiz olacak, elde ettiğimiz sonuçları da tüm paydaşlarla paylaşacağız” dedik. 2015 yılında 7’cisini gerçekleştirdiğimiz İnşaatta Kalite Zirvemizde, “Su yönetimi, Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği, Sorumlu Üretim, İşgücü ve İstihdam ile Ürünler ve Sistemler” parametrelerine uyumluluk kapsamında Sürdürülebilirlik İlkelerimizi açıkladık ve “Sürdürülebilirlik Sözü” verdik.
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler, 2015 yılında iş dünyasının kârlılığını artırırken, yalnızca dünyaya zarar vermeme yükümlülüğü değil aynı zamanda kalıcı değer yaratma sorumluluğu konusunda da fikir birliğine vardılar. Ülkelerin, şirketlerin ve sivil toplum kurumlarının yakaladığı bu ahenk sayesinde 2030 yol haritalarına rehberlik eden Sürdürülebilir Kalkınma için “Küresel Hedefler” belirlendi. Bu nedenle uluslararası gelişmelerin sektörümüzde faaliyet gösteren şirketlerin çalışmalarına rehberlik etmesine önem veriyoruz.
Türkiye İMSAD olarak insan kaynakları bizler için fevkalade önemli. İş dünyasının işi bilen, alanında yetişmiş nitelikli elemana ihtiyacı bulunuyor. Bunu hedefleyerek Çevre Dostu Malzeme ve Sürdürülebilirlik Komitelerimizin çalışmaları kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi’yle bir işbirliği yaptık. Yaptığımız işbirliği çerçevesinde sürdürülebilir yapı malzemelerinin konu edildiği “Yapı Ürünlerinin Üretim-Kullanım Döngüsü” dersini hayata geçirdik. Derslerimiz sektörün önde gelen firmalarının uzmanlarıyla gerçekleştirildi ve temelden çatıya kadar tüm yeni nesil malzemeler ve yaklaşımlar öğrencilerle paylaşıldı. Türkiye İMSAD’ın temeli hedef alan değişim yaklaşımlarıyla sektördeki bilgi kirliliklerinin bu sayede azalacağını umuyoruz. Gelecek nesiller sayesinde güçlü nitelikli ve doğru malzeme seçimleri ile sürdürebilir insan odaklı çevreci bina tasarımlarının artması en büyük hedefimiz. Bu çalışmamız diğer üniversitelere de model oldu. Benzer formatta enerji verimliliği ve yapı malzemesi içerikli dersleri Özyeğin, Yaşar, Okan, İzmir Ekonomi Üniversiteleri ile de gerçekleştiriyoruz.
Yine Sürdürülebilirlik Komitemizin çalışmaları kapsamında, 2015 yılında Komite tarafından hazırlanan Türkiye İMSAD Üyeleri “Sürdürülebilirlik Sözü”nün içeriği çerçevesinde sürdürülebilirlik konusunda iyi uygulama örneklerinin paylaşıldığı “Sürdürülebilirlik Paylaşım Günleri” etkinlikleri düzenlemeye başladık. 2016 yılında Türkiye’de ilk kez Türkiye İMSAD organizasyonuyla SBE16 İSTANBUL Konferansı’nı gerçekleştirdik. Konferansta sürdürülebilir bir gelecek için fikirler, yöntemler, teknikler gündeme taşınarak, çözüm arayışları ve Türkiye’nin iklim değişikliği kapsamındaki ulusal vizyonunu konuştuk. Bu çalışmalara 2017 yılında ‘Türkiye İMSAD Geleceğe Yatırım Ödülleri’ni ekledik. Türkiye İMSAD Üyelerinin Sürdürülebilirlik İyi Uygulama çalışmalarının değerlendirildiği bir yarışma düzenlendik. Yeni teknolojilere ve efektif fikirlere yatırımı, iyi bir geleceğe yatırım olarak görüyoruz. Bu doğrultuda, güçlü ve yeni düzenlemelere hızla uyum sağlanması, daha bilinçli tüketici ve müşteri ağına hitap edebilen bir sanayinin ancak Ar-Ge’ye yapılan yatırımların artırılmasıyla gelişebileceğini gördük. Ayrıca teknolojiye bağlı disiplinlerin takip edilmesi, çevreye duyarlı inovatif ve sürdürülebilir fikir, ürün ve üretim süreçlerinin desteklenip geliştirilmesi, bu önemli yarışmanın çıkış noktasını oluşturdu. Kazananlar “Geleceğe Yatırım Ödülleri” ile ödüllendirildi. 2018 yılında ikincisini düzenlediğimiz yarışmanın kazananları ise Türkiye İMSAD Üye Buluşması 2019’da ödüllerine kavuştu. Bu ödüller, sürdürülebilirlik farkındalığını artırmak adına önemli bir adım oldu. 2020 yılında üçüncüsü için çalışmalarına başladığımız yarışmanın ödülleri ise 2021 yılında sahiplendirilecek.
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılında yaptığı ‘Sürdürülebilir büyüme, gelecek kuşakların kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerini ellerinden almaksızın, bugünün ihtiyaçlarını karşılamaktır’ tanımını bir adım daha ileri taşıyarak; inovatif fikirler ve sürdürülebilir altyapılarla hem bugüne hem de gelecek kuşaklara çözüm sunacak ilerici fikirleri tanıtmaktan ve ödüllendirmekten mutluluk duyuyoruz. İnovasyona dayalı yarışmaların aynı zamanda Türkiye’de rekabetçi ürünlerin yolunu açacağına inanıyoruz. Çünkü bugün, enerji verimli ürünlere yönelme, inovasyon yatırımlarını artırma gibi eğilimler ve buna bağlı olarak hızla artan ve değişkenlik gösteren regülasyonlara uyum sağlama, diğer sektörlerin de önemli bir paydaşı olan inşaat malzemeleri sanayisini yakından ilgilendiriyor. Bizler de kaliteli, inovatif ve rekabetçi malzeme üretimiyle sektörümüzü ileriye götürmeye ve küresel arenada temsil etmeye gururla devam edeceğiz.