#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nasıl Olunur?

Daha iş dünyasına atılmamış gençler için yepyeni fırsatlar onları bekliyor. Artık birçok üniversitenin lisans ve lisansüstü bölümlerinde “sürdürülebilirlik” ile ilgili bölümler mevcut. Mezun olduklarında onları yepyeni meslekler bekleyecek!

Yazı: Pırıl KADIBEŞEGİL YAŞAR

Günümüzde her meslek grubunun, her endüstride mutlaka sürdürülebilirlikle ilişkili yeni bir ihtiyacı gelişiyor, çünkü bugün iş dünyası her zamankinden çok sürdürülebilirliğin bir departman altında, tek başına ele alınacak bir konu olmadığını idrak ediyor… Tam aksine sürdürülebilirliğin tasarım aşamasından son kullanıcıya dek, ilk adımdan son adıma varıncaya kadar şirket politikalarıyla entegre bir düşünce sistemi olduğunu anlıyor.

Kariyer hayatımın son 15 yılını sürdürülebilirlik alanında çalışarak geride bıraktım. Son dört yıldır ise Almanya’da, Allianz Holding’in Global Sürdürülebilirlik Ofisi’nde görev alıyorum. Çalışma arkadaşlarımdan Dr. Saskia Juretzek, Almanya’yı merkeze alan Sürdürülebilirlikte Kariyer” adlı bir kitaba eşyazarlık yaptı. Saskia ile henüz kitabın taslağını konuşurken: “Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nasıl Olunur?” sorusu zihnimi meşgul etmeye başladı. Öğrencilik yıllarımda bugün yaptığım iş henüz meslekler arasında değerlendirilmiyordu. “Yeşil ekonomi” adı altında toplanan ve daha çok enerji, çevre odaklı işler son 10-15 yılda daha hızlı bir gelişim gösterdi.

Oluşan yeni meslek grubu için özellikle mühendislik gibi alanlardan yetenekler, hızla gerekli görülen alanlara doldurulabildi. Ve halen yeşil ekonomideki pozisyonların giderek artacağı öngörülüyor. 2020 yılında, ABD’de yeşil ekonomiye bağlı işlerin önümüzdeki 10 yıl içinde %8 büyüyeceği ve 2030 yılına kadar 24 milyon kişiye istihdam sağlayacağı tahmin ediliyor. Ancak benim çalışma alanımda da görüldüğü gibi farklı birçok görev, salt yeşil ekonominin içindeki mühendislik ve enerji odaklı iş tanımlarından oluşmuyor. Bir şirketin operasyonunu yönettiği ülkelerde çevresel etkinin de ötesine geçerek “iyi bir vatandaş” olabilme ideali görevimin birincil ilgi alanını teşkil ediyor. Örneğin bir şirket, operasyonlarıyla müşterileri, çalışanları ve tedarikçileri üzerinde nasıl bir etki yaratıyor? Kâr sağladığı ülkelerdeki gelişime nasıl katkıda bulunuyor? Yalnızca kendi iş alanında kendi çalışanlarına değil, topluma nasıl değer katıyor? Şu döneme kadar sosyoloji, ekonomi, iletişim gibi alanlardan birçok farklı meslek grubu sürdürülebilirliğin bahsettiğim alanında yepyeni kariyerlere yelken açtı. Fakat bu meslekler çoğu zaman yeşil ekonominin gölgesinde kaldı.

Belki uzun zamandır aklınızda olan bir konuydu, belki çok yakın zamanda büyük yankı uyandıran “Don’t Look Up” filmi sizi heyecanlandırdı, belki de kendi çocuklarınızın kariyer planlaması için meraktasınız. Kendi deneyimlerime, gözlemlerime ve araştırmalarıma dayanarak gölgede kalmış, sürdürülebilirlik alanındaki kariyer gruplarına yelken açmak isteyenlere bir tavsiye derlemesi hazırladım.

Okuyun, Araştırın ve Konuşun!

Başlangıç için en iyi nokta okumanız, araştırmanız ve sürdürülebilirlik alanında halihazırda çalışanlarla konuşmanız. Elbette, günümüz internet dünyasında bilgi leb-i derya. “Nereden başlamam gerekir?” derseniz ilk önce Birleşmiş Milletler’in sayfalarında kaybolmanızı öneririm. Ne yazık ki Birleşmiş Milletler’in karmakarışık yapısı içinde kaybolmamak zaten elinizde değil! Birleşmiş Milletler; UNICEF (Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu), UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) gibi daha çok bilinen oluşumlarının yanı sıra FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) gibi onlarca farklı grupla da bağlantılı çalışıyor. Bu karmaşık yapı içinde, bir yandan merakla tıkladığınız bir bilgiden diğerine sürüklenirken diğer yandan kısa zamanda, zengin gündem konularına hakim olma şansına erişiyorsunuz.

İlk başlangıç kitinize kesinlikle Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı (SKA) eklemenizi tavsiye ederim. Bu 17 küresel amaç, dünyamızın ve insanlığın açlıktan biyoçeşitliliğe kadar her çeşit acil adreslenmesi gereken alanı, 169 net hedefle ortaya koyuyor. 2015 yılında şekillenen SKA’ya giden tarihsel süreci anlamanız için 1970 raporu, 1987 Brundtland Anlaşması, 1992 UNFCCC Rio de Janeiro Toplantısı, 1997 Kyoto Protokolü, 1999 Küresel Anlaşma gibi önemli tarihsel anları yakalamanız vizyonunuzda önemli bir fark yaratacaktır. Tüm kronolojiye sahip yurt dışı kaynaklarından International Journal of Corporate Social Responsibility: A Literature Review of the History and Evalution of Corporate Responsibility tavsiyemdir. Bununla birlikte internet daha birçok kaynakla dolu. Konuya kolaylıkla giriş yapabilmeniz için bir diğer okuma ise farklı şirketlerin sürdürülebilirlik raporları olmalı. Özellikle beğendiğiniz, itibar ettiğiniz şirketlerin her yıl çeşitli standartlar ışığında hazırladıkları sürdürülebilirlik raporlarını okumanızı tavsiye ederim. Temas ettiğim bu nokta, uluslararası iş dünyasında, günümüzde standart olarak belirlenen Küresel Raporlama Ağı (GRI) hakkında da bilgi sahibi olmanıza aracılık edecektir. Raporlar, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini ve yaklaşımlarını gözlemlemeniz, öğrenmeniz ve karşılaştırmanız için harika bir fırsat sunuyor.

2000’lerin başında daha GRI raporları yeni yeni benimsenmeye başlamışken kendimi her gün ayrı bir şirketin raporunu okumaktan alıkoyamıyordum. Yaptığım okumalar, yalnızca sürdürülebilirlikle ilgili bilgi sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda farklı uygulamaların başarıları, başarısızlıkları, rakip şirketlerin uygulamalarına varıncaya kadar birbirinden ilginç vakalardan ders almamı da sağlıyordu. “Sürdürülebilirlik alanında çalışanlarla nerede tanışıp konuşabilirim?” derseniz en uygun mekan elbette etkinlikler ve konferanslar olacaktır. Ne yazık ki pandemi nedeniyle sekteye uğrayan organizasyonların yerini online seminerler aldı. Türkiye’de faaliyet gösteren Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, ERTA (Entegre Raporlama Türkiye Ağı), TKYD
(Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği), TEID (Etik ve İtibar Derneği) gibi birçok derneğin etkinliklerini takip edebilir, dilerseniz kişisel ya da kurum olarak üye olup çalışma gruplarına katılabilirsiniz.

Linkedln’de sürdürülebilirlik alanında çalışan kişilerin aktivitelerini takip ederek gündemi yakalayabilir, online olsa da bağlantı kurma fırsatını kazanabilirsiniz. Son olarak EKOIQ’yu okuyun, okutun! EKOIQ yalnız Türkiye’de değil, Avrupa ölçeğinde eşsiz bilgileri önünüze kadar getiren harika bir kaynak!

Derinlemesine Öğrenin!

Sertifika programları Türkiye’de de kaliteli kurumlar tarafından sunuluyor, çoğunun uluslararası anlaşmaları ile sertifikalarının global geçerliliği oluyor. Covid-19 Pandemisi ile hayatımıza işleyen dijital erişimin olumlu yanı, küresel ölçekteki nitelikli eğitimlerin online’a dönüşerek erişime açılması oldu. Stanford’dan, Cambridge, Harvard, Institute of Management Development’a (IMD) kadar aklınıza gelebilecek her türlü eğitim kurumu birbirinden farklı sertifika programları sunmaya başladı. Türkiye’de ilk kez katıldığım ve halen devam eden Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin eğitimi benim için sürdürülebilirlik alanına girişte çok önemli bir basamak olmuştu.

Sivil Topluma Katılın!

Okudukça ilgi alanınızı keşfedeceksiniz. Sürdürülebilirlik yaşamın her alanında var. Türkiye’de ve dünyada, sizi içine çeken konuyla ilgili onlarca farklı sivil toplum kuruluşu fark yaratmaya çalışıyor. Sürdürülebilirliğin hayatımızın nasıl parçası olduğunu gözlemleyebilmeniz, ortaya çıkan değeri görebilmeniz ve etki alanını anlayabilmeniz için sivil toplum kuruluşlarıyla tanışın; onların farklı projelerinde gönüllü yer alın, vaktinizi ve uzmanlığınızı paylaşın. Sivil toplumun bir parçası olmanız yalnızca pozitif etkiyi gözlemlemenize yardımcı olmayacak, aynı zamanda gerçek etkiyi neyin yarattığına, gerekli fon ve kaynakların neler olduğuna da ışık tutacak.

İçine Atlayın!

Eğitimde genel bir kural vardır: Öğrenmenizin sadece %10’u sınıf/online eğitimler ve okumalarla gerçekleşir. Geri kalan %90’lık kısımsa konuyla doğrudan karşı karşıya kaldığınızda gerçekleşir. Kendi adıma, 2008 yılında HSBC’de başladığım görevimle bir anda kendimi Kurumsal Sosyal Sorumluluk konularının içinde buldum ve en önemli öğrenimlerimi o dönemde birebir çalıştığım projeler sayesinde kazandım. Şu anda birçok şirket sürdürülebilirliğin farklı alanlarına giriş yapmaya hazırlanıyor. Eğer gerçekten istiyorsanız şimdiden elinizi kaldırın! Yönetim ekibine bu alanda görev yapmak istediğinizi belirtin. Fırsat olursa gönüllü olarak projelerde yer alın. En iyi öğrenim kendi deneyimlerinizle yaşadıklarınız olacaktır.

İş Becerilerinizi Geliştirin

Bakış açıma göre her sürdürülebilirlik yöneticisi belli başlı iş becerilerinde yetkinliğini geliştirmelidir. Bu beceriler aslında birbiriyle oldukça bağlantılı. Bunlardan en önemli olanı ise şüphesiz proje yönetimi. Bugün görevinize başladığınızda sürdürülebilirliğin bir şirketle bütünleşip uyumlu hale gelmesini (entegrasyonunu) yönetebilmeniz için kesinlikle iyi bir proje yöneticisi olmanız gerekecektir. Yetkinliğinize bağlı olarak “çevik” (agile) çalışma bilginiz; hızla değişen gündemi ve kararları yönetmenizi ve ivedilikle aksiyonda kalmanızı sağlayacaktır. Bir şirketin sürdürülebilirlik taahhüdü beraberinde birçok değişikliği getirecektir. Tabuların yıkılması eski düzene son verilmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle iyi bir sürdürülebilirlik yöneticisi aynı zamanda çok iyi bir iletişimci olmalıdır. Değişimi yönetebilmeli, vizyonunu net çizebilmeli, ilham uyandırmalı, çevresindeki insanları değişime inandırmalı ve değişimi beraber yapabileceklerine ikna etmelidir. Saydığım becerilerin her gün kendi işimde ve gözlemlediğim tüm sürdürülebilirlik yöneticilerinde eksiksiz uygulamaya konulduğuna şahit oluyorum.

Sistemsel Düşünmeyi Öğrenin

Sürdürülebilirlik alanına daldığınızda fark edeceğiniz en önemli şey belki de konuların birbirleriyle olan bağlantıları ve birbirlerinden ayrı düşünülmemesi gerektiği olacak. Dolayısıyla sürdürülebilirlik yöneticileri “sistemsel düşünceyi” her geçen gün daha da çok benimsemeye başladılar. Sistemsel düşünce en basit anlamıyla aksiyona geçtiğimiz konuların birbiriyle olan ilişkisini gözlemleyip bağlantılarını daha iyi anlayarak “sorunu kökünden” çözebilmeyi amaçlıyor. Böylelikle “Yıllar boyunca biriken belirtiler (semptomlar) yerine aslında belirtileri ortaya çıkaran sistemi değiştirebilir miyiz?” sorusuna odaklanıyor. Sürdürülebilirlikle ilgili konuların içine dalarken hep bu soruyu aklınızda tutarsanız “iyi bir sürdürülebilirlik yöneticisi olmaya” büyük bir adım da atmış olabilirsiniz.

Ezcümle: İşinizdeki ve İçinizdeki Sürdürülebilirliği Keşfedin!

Çoğu zaman asıl sorun, kariyer değişikliğinde yalnızca “sürdürülebilirlik yöneticisi” olarak ilerlenebileceğinin sanılıyor olması. Oysa son 10 yıl içinde, sürdürülebilirliğin farklı alanlarda onlarca kariyer yoluna doğru uzandığını gözlemledim. Bugün LinkedIn üzerinden sürdürülebilirlik iş ilanlarını taramaya başladığınızda meslek ve uzmanlıkların ne kadar çeşitlendiğine siz de tanık olabilirsiniz. Finans alanında etki yatırımı görevlisi (impact investment) ya da ESG yatırım fonu yöneticisi, finansal raporlamada entegre raporlama sorumlusu, regülasyonda yeşil ürün etiketleme uzmanı, satın alımda insan hakları ya da yeşil ürün zinciri yöneticisi, insan kaynaklarında çalışan gönüllülüğü ya da toplumsal ilişkiler sorumlusu. Artarak devam edebilir…

Günümüzde her meslek grubunun, her endüstride mutlaka sürdürülebilirlikle ilişkili yeni bir ihtiyacı gelişiyor, çünkü bugün iş dünyası her zamankinden çok sürdürülebilirliğin bir departman altında, tek başına ele alınacak bir konu olmadığını idrak ediyor… Tam aksine sürdürülebilirliğin tasarım aşamasından son kullanıcıya dek, ilk adımdan son adıma varıncaya kadar şirket politikalarıyla entegre bir düşünce sistemi olduğunu anlıyor.

Daha iş dünyasına atılmamış gençler için ise yepyeni fırsatlar onları bekliyor. Artık birçok üniversitenin lisans ve lisansüstü bölümlerinde “sürdürülebilirlik” ile ilgili bölümler mevcut. Mezun olduklarında onları yepyeni meslekler bekleyecek!

EkoIQ Editör