Yazı: Gülin Yücel, Brika Sürdürülebilirlik
[email protected]
Giyinme, insanlığın nefes alma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının hemen devamında yer alan; toplumsal, kültürel ve kamusal kuralları belirleyen bir durum. Yaşama alanlarımızı kaplayan, donatan, koruyan malzemeler de giyinme kadar bize yakın. Tekstil, tüm bu ihtiyaçlarımızı gidermeye yönelik, olmazsa olmaz bir ekonomik alan. Milyonlarca kişiye iş sağlayan, ülkelerin ekonomik güçlerini tarif ettikleri kritik sektörlerden biri. Yine bu sektör için de en temel konumuz, büyüme odaklı, üret-kullan-at felsefesindeki iş modellerinin ekonomik kapsayıcılık, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal refah üzerinde yarattığı stres ve gezegenin sınırlarını zorlaması. Çıkış noktamız, tekstilin sürdürülebilirliği için kaynak kullanımlarının döngüselliğini sağlayacak adımları aciliyetle atmamız. Bir başka deyişle, “Kaynaklarını kaybetmeden yeniden kullanan, doğru tasarımlar sayesinde kendini yenileyen bir tekstil ekonomisi yaratmamız. Kıyafetlerin, dokuma ve ipliğin kullanım süresinde en yüksek değerinde olması ve kullanım sonrası da atığa dönüşmeden ekonomik değerin içerisinde kalmaya devam etmesine yönelik bir sistem tanımı getirmemiz” (Ellen MacArthur Vakfı, 2017). Bu noktada, döngüsel tekstil prensiplerine göre nerede olduğumuzu ve neler yapmamız gerektiğini gözden geçirmek faydalı olacaktır.
Döngüsel Tekstil Prensipleri Nelerdir? Neredeyiz?
– İyi bir tasarım ile malzemenin atığa dönüşmesini engelle
500 milyar dolarlık değer her sene giysilerin yetersiz kullanımı ve geridönüşüm eksikliğinden dolayı kaybediliyor.
Ellen MacArthur Vakfı’nın 2017’de yayınladığı verilere göre, Avrupa Birliği’nde her sene kişi başına 26 kilo tekstil ürünü tüketiliyor. Öte yanda, tüm AB, İsviçre, Norveç ve Türkiye’de tüketilen tekstil 13 milyon ton ve 455
milyar euroluk bir gelire etki ediyor (Stadler et al., 2018).
– Yenilenebilir enerji kullan (ve bu sayede karbon ayakizini sıfırla)
Tekstil üretiminden her sene 1,2 milyar ton seragazı emisyonu oluşuyor, budünyadaki tüm hava ve deniz yolu
taşımacılığı emisyonundan daha fazla. Bunun %51’i üretim aşamasında, %44’ü kullanırken, %5’i ise dağıtımı sırasında
üretiliyor (JRC, 2014). Giysiler her yıkandığında ve ütülendiğinde iklime zarar veriyor.
– Toksik kimyasalları kullanma
Bir tişört üretmek için, üç kilo kimyasal kullanılıyor (KEMI, 2014). Zehirli maddeler hem tekstil çalışanlarının hem bu giysileri giyenlerin sağlığını etkiliyor hem de çevre sistemlerine karışıyor. Yıkandığında bazı ürünlerden yayılan plastik mikrofiberler (senede yarım milyon ton) deniz ve okyanuslara karışıyor. Bu oran ise kozmetik sektörünün 16 katına eşdeğer.
– İş modelini gözden geçir; yeniden kullanıma yönelik pazar tanımları yarat
Milyonlarca kişinin çalıştığı tekstil sektörü, yerel pazarların korunması ve malzemenin yeniden kullanımına yönelik
güvenceler içermekten oldukça uzak. 1990’lar sonrası yapılan düzenlemeler, örneğin Güney Afrika’da ikinci el tekstil ürünlerine ithal yasağının getirilmesi, eski teknoloji ile üretim yapan Afrikalı üreticileri güçlendirmek
yerine, Uzakdoğu’dan gelen ucuz tekstil ürünlerinin egemen olmasına sebep verdi (Watson et al., 2016). Sektörün hızlı ve rekabetçi olmasına yönelik düzenlemeler, çoğu yerde tüm tedarik zincirinde çalışma koşullarının kötüleşmesi ile sonuçlandı.
Tedarik zincirlerinin karmaşıklığı, sektördeki izlenebilirlik ve şeffaflığı engelledi. Denetleme yöntemlerinin sadece birinci zincirleri içermesi, tedarik zincirlerinin görünürlüklerini zorlaştırdı (Avrupa Komisyonu, 2017; Aets, 2016). Bu prensiplerle birlikte, sektörün temelini oluşturan sosyal konuların acilen gözden geçirilmesi gerekiyor.
Sosyal Açıdan Destekleyici ve Kapsayıcı Bir Tekstil
Milyonların çalıştığı tekstil sektörü, çoğu zaman ailenin tüm fertleri için tek gelir kapısı; bu durum sıklıkla kötü çalışma koşulları, adaletsiz ücret ve ödeme koşulları, sosyal güvenlik içermeyen gayri resmi anlaşmaları içeriyor. Clean Clothes Campaign’in Doğu Avrupa’yı içeren çalışması, 1 milyon tekstil işçisinden 350 bininin gayri
resmi şartlarda çalıştığını gösteriyor (Luginbühl ve Musiolek, 2014).
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun (International Labour Organisation) rakamlarına göre ise, dünyada tahmini
olarak 152 milyon çocuk işçi var ve bunun %71’inin tekstil ile ilişkilendirilen pamuk tarımında çalıştığı tahmin ediliyor. 2013’te Bangladeş’te Rana Plaza fabrikasının çökmesi sonucu ölen 1134 işçinin ve ailelerinin görüntüleri de hâlâ hafızalarda.
Çalışanlarının yaklaşık %75’ini kadınların oluşturduğu bu sektör, tedarik zincirinin en ucundaki, en vasıfsız ve zor koşulları içeren noktalarda bu işgücünü kullanıyor. Dünyanın tepe giyim markalarını yöneten bir CEO’nun dört günlük kazancının, Bangladeşli bir kadın tekstil işçisinin hayatı boyunca kazancına eşit olduğu hesabı, ortada ciddi bir gelir uçurumu olduğunu gösteriyor (Oxfam Davos Briefing Paper, “Reward Work not Wealth”, Ocak 2018).
Problemin ana hatlarına değindikten sonra bundan sonrası için zaman kaybetmemek adına, döngüsel tekstile dönüşmemizde neler düşünmemiz gerektiğine odaklanmalıyız.
Döngüsel Tekstil Nedir?
Döngüsel Tekstil, tüm tekstil değer zincirinde temel sistemik değişiklikler yaparak, sürdürülebilir ve döngüsel
bir sistemi yaratmayı amaçlar. Peki temel hedefler ne olmalı ve bunların SKA’larla ilişkisi nasıl tanımlanmalı?
– Atıklar ve kirlilik tasarımın dışarısına çıkarılmalıdır. Güvenli, toksik olmayan, yeniden kullanılabilir malzemeler ve bunlara yönelik üretim süreçlerine geçilmelidir (SKA 12). Üretim ve dağıtımda erişilebilir ve temiz enerji kullanılmalıdır (SKA 7, SKA 13). Ekosistemlerin net pozitif etki yaratacak şekilde yeniden hayata geçirilmesi; üretim süreçlerinin su kaynaklarını koruması hedeflenmelidir (SKA 6).
– Adil ve kapsayıcı bir sistem yaratılmalıdır. Yaratılan katma değer, ekosistemindeki tüm aktörlere dağılmalı
(SKA 17, SKA 9); değer zincirinin her noktasındaki çalışanlar güvenli ve adilkoşullara sahip olmalı; cinsiyet
eşitliği ve kapsayıcılık gözetilmelidir (SKA 8, SKA 10, SKA 5, SKA 1, SKA 2, SKA 3).
– Dışsallıkların tümü (üretim süreçlerinin yarattığı tüm çevresel ve sosyal maliyetlerin) fiyatların içerisine yansıtılmalı; üreticinin olduğu kadar tüketici sorumluluğu da tanımlanmalıdır (SKA 12). Doğal yaşamın korunması gözetilmedir(SKA 14, SKA 15).
Nasıl Dönüşmeli?
Tekstilin döngüselliği ve sürdürülebilirliği için temelde içinde tüketiciden üreticiye, kanun yapıcıdan tüm ekosistem paydaşlarına kadar herkesin içinde olacağı, farklı bir sistem yapısı getirilmedir. Döngüsel tekstil, teknik bir dönüşüm konusu gibi gözükmekle birlikte, sektör çalışanlarının yaşam koşullarının gözetilmesi ve tüketici davranışlarının çözüm için kritik rol oynamasından dolayı aynı zamanda önemli bir sosyal dönüşüm konusudur. Bu yüzden tüm sürdürülebilirlik konularında olduğu gibi, beklediğimiz etkiyi tüm ekosistemi gözeten sistem düşüncesi ile yaratabiliriz.