Eskişehir Teknik Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalı tarafından yürütülen araştırmada, fakültenin bahçesinde yer alan 21 metrekarelik yapay turba alana özel bir yazılım sistemiyle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayımladığı 2050 ve 2070 yıllarında ortaya çıkması öngörülen farklı iklim senaryoları uygulandı. Araştırmada, insan kaynaklı iklim değişikliği etkisine bir süre sonra doğal kaynaklı olumsuzlukların da ekleneceğinin öngörüldüğü görüldü.
Eskişehir Teknik Üniversitesi (ESTÜ) Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi Erhan İlter’in, Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cengiz Türe danışmanlığında gerçekleştirdiği “Türkiye’de Dağılım Gösteren Aktif Turbalık Alanların İklim Değişikliğine Bağlı Olarak Göstereceği Değişimlerin Belirlenmesi” konulu projesinde, fakültenin bahçesinde yer alan 21 metrekarelik yapay turba alana özel bir yazılım sistemiyle Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) yayımladığı 2050 ve 2070 yıllarında ortaya çıkması öngörülen farklı iklim senaryoları uygulandı.
Turbalıklar Dünya Yüz Ölçümünün %3’ünü Oluşturuyor
AA’nın haberine göre, göl ve bataklıklarda yetişen bitkilerin parçalanıp sulak alan kenarlarında birikmesiyle oluşan doğal yapılar olan turbalıkların, iklim değişikliğine bağlı olarak yapısı bozulursa bu alanların seragazı salımı yaparak küresel ısınmaya olumsuz etki edeceği belirlendi. Çalışma kapsamında bilimsel ismi typha latifolia olan hasır otunun turbalıkların yapısını koruduğu ve bu alanlardaki çözünmüş organik karbonu azalttığı saptandı.
Projeyi geliştiren Erhan İlter, dünya yüz ölçümünün %3’ünü oluşturan turbalıkların, yapısının bozulmasıyla insan kaynaklı karbon emisyonlarının yaklaşık %10’u oranında ilave seragazı artışı yaratma potansiyeline sahip olduğunu belirtti. Turbalıklarda yoğun organik karbon depolandığını dile getiren İlter, “Bu alanlar dünyadaki toplam organik karbonun %30’unu bünyesinde barındırıyor. Böylece yoğun miktarda karbon depolayıp bunu uzun yıllar boyunca atmosfere salmadan saklayabilir. Bu alanlar, yapılarının insan kaynaklı küresel ısınma etkisiyle bozulmasıyla sera emisyon kaynaklarına dönüşebilir” dedi.
En İyi Senaryo İçerisinde Dahi Turbalık Alanların Yapısı Bozuldu
IPCC’nin yayımladığı 2050 ve 2070 yıllarında ortaya çıkması öngörülen farklı iklim senaryolarını uyguladıklarını belirten İlter şunları söyledi: “Bu alan içerisinde biyo-iklimlendirme sistemi yaptık. Alandaki karbondioksit konsantrasyonu, sıcaklık parametreleri, ışık kaynakları, nem ve yağış miktarlarının tamamını özel bir yazılım sistemiyle kontrol ettik. Çalışma sonucunda en iyi senaryo içerisinde dahi turbalık alanların yapısının bozulmaya başladığını belirledik. Ayrıca bu çalışmada typha latifolia adıyla bilinen bataklık bitki türünü de kullandık. Bu tür, dünyanın pek çok yerinde dağılım gösteren bir bitki grubu. Bu bitki türüyle rehabilite edilen turbalık alanların gelecek yıllarda yapılarının bozulması önlenebilir.”
Erhan İlter, turbalıkların yapısının bozulmasının ardından önemli derecede karbon salımı gerçekleşeceğini, yalnızca mevcut alanların yapısının korunarak dahi iklim değişikliğiyle başa çıkılabileceğini anlattı.
“Doğal Kaynaklı Olumsuzluklar da Eklenecek”
Projenin danışmanı Prof. Dr. Cengiz Türe ise insan kaynaklı iklim değişikliği etkisine bir süre sonra doğal kaynaklı olumsuzlukların da ekleneceğinin öngörüldüğünü vurguladı ve “Senaryolar sonunda eğer yeterli önlem alınmazsa insan kaynaklı seragazlarına, bir de doğal kaynaklı organik madde stoklarının çözünmesinden kaynaklanan olumsuzluklarının da ekleneceğini gördük. Yaptığımız modelleme dünyadaki tüm turbalık alanların iklim değişikliğine bağlı olarak nasıl davranış sergileyeceğini ve seragazı salınımına katkılarını gösteriyor. Ayrıca turbalık alanların karbon kusmalarını engellemek için söz konusu bölgelerin sulak alan bitkisi olan typha latifolia yani hasır otu ile rehabilitasyonunu araştırdık. Söz konusu bitkinin ekildiği alanlarda iklim etkisine bağlı olarak turbanın çözünme oranını yavaşlattığını bulduk” dedi.