Özel Sektör

Türkiye için Acil Konu: Binalarda Enerji Verimliliği ve Karbonsuzlaştırılma

Türkiye’de yılda yaklaşık 150 binanın yeni bina ruhsatı aldığını, 500 bin civarında kentsel dönüşüm projesinin ise devam ettiğini belirten Altensis Yönetici Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, “Binaların ve dolaylı sektörlerin toplam seragazı emisyonlarının yaklaşık %40’ından sorumlu olduğu ülkemizde, enerji verimliliği ve karbonsuzlaştırılmaya yönelik atılacak her adım oldukça kıymetli. Bu noktada ülke olarak bizim de AB’ye paralel olarak hedeflerimizi ivedilikle güncellememiz gerektiğini belirtmeliyim” dedi.

Yeşil binalar ve sürdürülebilirlik alanında danışmanlık veren Altensis Yönetici Ortağı Dr. Emre Ilıcalı, Avrupa Parlamentosu binalardan kaynaklanan enerji tüketimini ve seragazı emisyonlarını kademeli olarak azaltma hedefleri kapsamında yeni bir adım atarak daha önce sunulan Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği’nde değişiklikler yapılması tasarısını Mart 2024’de onayladığını anımsattı.

“2030 Yılına Kadar Tüm Yeni Binaların Sıfır Emisyonlu Olması Hedefleniyor”

“Avrupa Komisyonu’na göre, 2021 yılında, Avrupa Birliği’ndeki (AB) ülkelerde enerjinin %42’si binalar tarafından tüketilirken bu tüketimin %80’i ısıtma ve soğutma için kullanıldı. İnşaat malzemelerinden kaynaklanan emisyonlar da dahil olmak üzere binaların Avrupa’daki emisyonların %36’sından sorumlu olduğu ve mevcut binalardaki konut sakinlerinin yaklaşık %10’unun 2022 yılında evlerini yeterince ısıtamadığı belirlendi” bilgilerini paylaşan Dr. Ilıcalı, Binaların Enerji Performansı Direktifi’ndeki revizyonlar kapsamında önerilen ve AB üyesi tüm devletlerden talep edilecek bazı önemli ve güncel hedefleri sıraladı.

Dr. Ilıcalı güncel hedefleri şu şekilde ifade etti:

“2030 yılına kadar tüm yeni binaların sıfır emisyonlu olması hedeflenirken kamu binaları için bu tarih 2028 olarak belirlendi. Minimum Enerji Performans Standartları (MEPS) belirlenerek, 2030 yılına kadar konut binalarının en kötü performans gösteren %16’sında, 2033 yılına kadar ise ticari binaların %26’sında enerji performansının iyileştirilmesi hedefleniyor. 2030 yılına kadar kamu, ticari ve yeni inşa edilecek tüm konut binalarında güneş enerjisi sistemlerinin kademeli olarak devreye alınması talep ediliyor. Bina ısıtma ve soğutma sistemlerinde ise fosil yakıt kullanımına 2040 yılında son verilmesi için planlama yapılıyor. 2030 yılından itibaren tüm yeni binalar için yaşam döngüsü karbon raporlaması (Whole Life Carbon – WLC)zorunlu hale gelecek. Burada uyulması beklenen limit değerlerin 2027 yılından itibaren yayımlanmaya başlayacak yol haritalarıyla belirlenmesi öngörülüyor.”

“Türkiye’de Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 2022 Yılında Değişti”

Türkiye özelinde gelişmeleri değerlendiren Dr. Ilıcalı, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayımladığı güncellemelerle Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 2022 yılında değişti. Bu güncellemelerle beraber bir parseldeki toplam yapı inşaat alanı 2025’e kadar 5000 metrekare, sonrasında ise 2000 metrekareden büyük olan binaların Neredeyse Sıfır Enerjili Bina (NSEB) yüksek enerji verimliliği kurallarına uygun olarak inşa edilmesi ve enerji ihtiyaçlarının 2025’e kadar en az %5’ini sonrasında ise %10’unu yenilenebilir enerji sistemleriyle karşılama şartı getirildi. Bu binaların enerji performans sınıfı en az ‘B’ olacak şekilde tasarlanıp, inşa edilmesi zorunlu hale gelirken mevcut durumda bu şartlara uymayan binalara yapı ruhsatı verilmiyor” dedi.

“3,6 milyar dolar Tutarında Bir Tasarruftan Söz Etmek Mümkün”

EMBER tarafından Aralık 2023’te yayımlanan bir araştırma raporuna işaret eden Dr. Ilıcalı,  “Türkiye’nin çatılarındaki güneş enerjisinin teknik potansiyeli 120 GW olarak belirlendi. Bu da Türkiye’de çatıların toplam elektrik tüketimini karşılama potansiyelinin yaklaşık %45 olduğunu gösteriyor. Yaklaşık olarak hesaplandığında 3,6 milyar ABD Doları tutarında bir tasarruftan söz etmek mümkün” şeklinde konuştu.

“Gömülü Karbon Emisyonlarına Yönelik Hedefler Önemli Bir Eksiklik”

Ülkemizin önemli bir eksiğinin AB direktifinde belirtilen gömülü karbon emisyonlarına yönelik hedefleri olduğuna vurgu yapan Dr. Ilıcalı, “Binalarda yaşam boyu karbon analizi konusu bizlerin çabalarına rağmen henüz sektörde karşılığı olmayan, uluslararası yeşil bina sertifikasyon sistemleri haricinde yerel mevzuatta talep edilmeyen bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan operasyonel karbon emisyonlarının önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji ve diğer iyileştirmelerle belli bir ölçekte azaltılabilmesi mümkün. Dünya Yeşil Binalar Konseyi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2050 yılında binaların toplam karbon emisyonlarının %50’sinin gömülü karbon olarak malzeme ve sistemlerin üretim ve tedarik zinciri esnasındaki karbon emisyonlarından kaynaklı olacağı öngörülüyor” dedi.

Uzun yıllardır yeşil bina çalışmalarımız kapsamında Bina Yaşam Döngüsü Analizi yaptıklarını dile getiren Dr. Ilıcalı, “Hem konunun aciliyeti açısından yerel mevzuatlara girmesi hem de tüm binaların ruhsat aşamasında Bina Yaşam Döngüsü Karbon Analizi yapması gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle yılda yaklaşık 150 binanın yeni bina ruhsatı aldığı, 500 bin civarında kentsel dönüşüm projesinin devam ettiği, binaların ve dolaylı sektörlerin toplam seragazı emisyonlarının yaklaşık %40’ından sorumlu olduğu ülkemizde, enerji verimliliği ve karbonsuzlaştırılmaya yönelik atılacak her adım oldukça kıymetli. Bu noktada ülke olarak bizim de AB’ye paralel olarak hedeflerimizi ivedilikle güncellememiz gerektiğini belirtmeliyim” diyerek düşüncelerini noktaladı.

About Post Author