#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Türkiye’nin İklim Değişikliği ve Enerji Tercihleri Algısı Nasıl Şekilleniyor?

İklim Haber ve KONDA Araştırma işbirliğinde gerçekleştirilen “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı ve Enerji Tercihleri Araştırması”nın çıktıları 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde açıklandı. Araştırmanın sonuçları oldukça ilginç verilere sahip: İklim değişikliğine karşı Türkiye, belki de başka hiçbir konuda olmadığı kadar ortak bir paydada buluşuyor. Sonuçlar, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiye geçerek düşük karbonlu bir ekonomiyi desteklememize yönelik kuvvetli bir halk desteği olduğuna işaret ediyor.

YAZI: Bulut BAGATIR

Tüm dünyada şiddeti artan aşırı hava olayları, artan kuraklıklar ve yaygınlaşan sağlık sorunları iklim değişikliğinin aslında çoktan kapımızı çaldığının canlı kanıtları olarak gözümüzün önünde duruyor. Durum, Türkiye ölçeğinde de çok farklı değil. Ül­kemizin bulunduğu coğrafya ve Akdeniz havzası bilim insanları ta­rafından en riskli bölgeler arasında gösteriliyor. Doğanın binlerce yıllık dengesini bozan bu küresel tehdit, sadece çevreyi değil, ekonomi başta olmak üzere var olan yaşam biçim­lerimizi derinden etkileyen ve toplu­mun tüm katmanlarını ilgilendiren bir eylem alanı olarak karşımıza çıkıyor.

İklim Haber ve KONDA Araştır­ma işbirliğinde gerçekleştirilen “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı ve Enerji Tercihleri Araştırması”, 7’den 70’e herkesin hayatını etki­leyen konunun Türkiye’de nasıl al­gılandığına odaklanıyor. Araştırma, aynı zamanda iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılı enerji yatırım­ları konusunda yurttaşların tercih­lerinin neler olduğunu anlamaya çalışıyor.

Araştırma kapsamında, iklim deği­şikliği algısı ve enerji tercihlerini anlamak amacıyla 30 il merkezi, 100 ilçe ve 147 mahalle ve köyünde 2.595 kişiyle, hanelerinde yüz yüze görüşmelerde sorulan yedi soru, di­ğer siyasi ve toplumsal tercihler ve eğilimlere ilişkin sorulan sorular ile karşılaştırıldı.

Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı

Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilen ilk soru “Küresel ısınma­nın yaşandığını düşünüyor musu­nuz?” oldu. Katılımcıların %86,8’i bu soruya “evet” cevabı verirken, %10’u “hayır” cevabını veriyor. %3,2’lik kesim ise soruya cevap ver­memeyi tercih ediyor. Burada iklim değişikliği konusunda Türkiye’de önemli bir konsensüs olduğuna dikkat geçmek gerekiyor: Birçok konuda ayrışma ve bölünme yaşa­nan bir toplumda, siyasi tercihler, ekonomik durum ve sosyal konum fark etmeksizin, “her 10 kişiden en az sekizi iklim değişikliği yaşanı­yor” diyor. Üniversite mezunlarında bu oran %94’e çıkarken, diplomasız okurlarda %78’e düşüyor. Verilen cevaplara siyasi parti bazında bak­tığımızda ise AK Parti seçmeninin %81’i, CHP seçmeninin %93’ü, MHP ve HDP seçmenlerinin %88’i ve İyi Parti seçmenlerinin %89’unun iklim değişikliğinin yaşandığını ifade et­tiklerini görüyoruz.

Katılımcılara, 2017 yılında Euro­pean Social Survey tarafından 18 ülkede sorulan “İklim değişikliği konusunda endişeli misiniz? Ne kadar endişelisiniz?” sorusu Paris Anlaşması sonrasında iklim deği­şikliği konusunda büyük bir muta­bakat yaşanması ve iklim değişikli­ğinin tüm dünyada kabul gören bir olgu olması nedeniyle Türkçeleştiri­lerek yöneltildi. Görüşülen kişilerin %25’i “çok endişeliyim”, %50’si ise “endişeliyim” cevabını veriyor. Bu sorudan elde edilen veriler diğer Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığın­da, Türkiye’nin bu soruya oldukça yüksek oranda “endişeliyim” dediği ortaya çıkıyor. Türkiye’de her dört kişiden üçü iklim değişikliği konu­sunda endişeli olduğunu ifade edi­yor.

Soruya verilen cevapları siyasi parti çerçevesinde incelediğimiz­de CHP’ye oy vereceğini söyleyen neredeyse her iki kişiden birinin iklim değişikliğinden çok endişeli olduğunu anlıyoruz. CHP’ye oy ve­renler arasında iklim değişikliğin­den endişe duyanların oranı %85 (“endişeliyim” ve “çok endişeliyim” cevaplarının toplamı). AK Parti ve MHP’ye oy vereceğini söyleyen her 10 kişiden yedisi de iklim değişik­liğinin kendisini endişelendirdiğini ifade ediyor.

Kendini modern olarak tanım­layanlarının %82’si, geleneksel muhafazakâr olarak tanımlayanla­rın %74’ü ve dindar muhafazakâr olarak tanımlayanların %71’i iklim değişikliği konusunda endişeli ol­duğunu ifade ediyor. Aynı şekilde modernlerin %40’ı çok endişeliy­ken, bu oran geleneksel ve dindar muhafazakârlarda %20’ye düşüyor.

“Hükümetler Harekete Geçmiyor”

Anket çerçevesinde European So­cial Survey kapsamında yöneltilen başka bir sorudan daha yararlanıl­dı ve katılımcılardan “Sizce iklim değişikliğini azaltmak için yeterli sayıda ülke hükümetinin hareke­te geçme ihtimali ne kadar var?” sorusuna yanıt vermeleri istendi. Sonuçlar, Türkiye’de yaşayanların iklim değişikliğine karşı verilen küresel mücadelede hükümetlerin yeterli çabayı göstermediği ve gös­termeyeceklerini düşündüğünü or­taya çıkarıyor. Toplumun dörtte biri iklim konusunda gerekli önlemlerin alınacağına hiç ihtimal vermiyor. Neredeyse her iki kişiden biri, bu konuda ülkelerin harekete geçece­ğine, gereğini yapacağına inanmı­yor. Verilen cevaplara göre her üç modernden biri, her dört geleneksel muhafazakârdan biri ve her beş din­dar muhafazakârdan biri kesinlikle gereğinin yapılmayacağını düşünü­yor. AK Parti’ye oy vereceğini beyan edenlerin %21’i, CHP’lilerin %30’u, MHP’lilerin %13’ü, HDP’lilerin %31’i ve İyi Partililerin %31’i hiçbir şekilde iklim değişikliği konusunda yeterince eyleme geçilmeyeceğini beyan ediyor.

Bu sorudan yola çıkarak benzer bir soru Türkiye hükümeti özelin­de soruldu. Sonuçlar politik parti tercihlerinden, hayat tarzı ve eko­nomik durumlarından bağımsız olarak, iklim değişikliği konusunda Türkiye’nin de yeterli çabayı gös­termeyeceğine inanıldığını ortaya koyuyor. Toplumun dörtte biri ülke­mizde de iklim konusunda gerekli önlemlerin alınacağına hiç ihtimal vermiyor. Neredeyse her iki kişi­den biri, bu konuda Türkiye’nin harekete geçeceğine, gereğini ya­pacağına ya hiç ihtimal vermiyor ya da bunun çok düşük bir ihtimal olduğunu ifade ediyor. Hayat tarzı kümesinde kendisini modern olarak ifade edenlerin yaklaşık %40’ı buna hiç ihtimal vermezken, geleneksel muhafazakârlar arasında bu oran %25, dindar muhafazakârlarda ise %21.

Bilimsel araştırmalar; iklim deği­şikliğinin aşırı hava olaylarını ve meteorolojik afetleri artırmaya başladığını ortaya koyuyor, son yıllarda Türkiye’de sel ve benzeri 10 kişiden yedisi de iklim değişik­liğinin kendisini endişelendirdiğini ifade ediyor.

Kendini modern olarak tanım­layanlarının %82’si, geleneksel muhafazakâr olarak tanımlayanla­rın %74’ü ve dindar muhafazakâr olarak tanımlayanların %71’i iklim değişikliği konusunda endişeli ol­duğunu ifade ediyor. Aynı şekilde modernlerin %40’ı çok endişeliy­ken, bu oran geleneksel ve dindar muhafazakârlarda %20’ye düşüyor.

Yenilenebilir Enerji mi, Fosil Yakıtlar mı?

İklim değişikliğine neden olan fosil yakıtların en çok kullanıldığı sek­törlerin başında elektrik üretimi geliyor. Enerji santralları, Türkiye’de de son yıllarda gündeme en çok gelen konulardan biri. Çalışma çerçevesinde, kamuoyunun bu konu­da da ne düşündüğünü öğrenmek amacı ile de sorular yöneltildi. “Farz edelim ki yaşadığınız yerin yanında bir enerji santralı yapı­lacak, hangi iki santralı öncelikli olarak tercih edersiniz?” sorusuna verilen cevaplarda güneş %70,5 ile ilk sırada yer alırken, rüzgar %52,8 ile ikinci sırada yer alıyor. Sorulara verilen cevaplar, Türkiye’nin terci­hinin açık ara güneş ve rüzgar ol­duğunu gözler önüne seriyor. Aynı soru siyasi parti tercihleri, hayat tarzı kümesi, kır, kent ve yaş bağ­lamında incelendiğinde de tercihle­rin anlamlı oranlarda değişmediği görülüyor.

Soru, en çok karşı çıkacakları ener­ji santrallarının hangileri olduğu şeklinde sorulduğunda ise nükle­er %68,2 ile ilk sıraya yerleşirken, kömür %53,1 ile ikinci sırada bulu­nuyor. Her iki kişiden biri, yaşadığı yerin yakınına kömür santralı yapıl­masını istemezken, her 10 kişiden yedisi de yaşadığı yerin yakınına nükleer enerji santralı yapılmasını istemediğini belirtiyor. AK Partililer, İyi Partililer ile birlikte kömür sant­ralına en çok karşı çıkanların başın­da geliyor. AK Partililerin %57’si, İyi Partililerin %61’i kömür sant­rallarına karşı çıkıyor. CHP’lilerde bu oran %48 iken MHP’lilerde ise %44’e düşüyor. Nükleer santrala karşı çıkanların oranı %80 ile en yüksek CHP’liler arasında görülü­yor. AK Parti’ye oy vereceğini ifade edenlerin %62’si de yaşadığı yerin yakınında nükleer santral istemedi­ğini belirtiyor.

Enerji üretimi konusunda Türkiye’de kömür santralları üze­rine önemli tartışmalar yapılıyor. Türkiye’de halihazırda üretilen elektriğin üçte biri kömür santral­larından elde ediliyor, aynı zaman­da Türkiye’de 44,2 GW’lık yeni kömür santralı projesi planlanıyor. Bu planlarla Türkiye, dünyada en çok kömür santralı planlayan dör­düncü ülke konumunda yer alıyor. Bu kapsamda sorulan “Türkiye’de kömür üretilmesi konusunda han­gisine katılıyorsunuz?” sorusunun cevapları da bir önceki sorunun ce­vaplarını destekler nitelikte. Verilen cevaplara göre katılımcıların %83’ü kömür yerine çevreye daha az zarar veren enerji kaynaklarının tercih edilmesi gerektiğini vurguluyor. Kö­mür üretimine dair görüşlerde de­mografik kırılmaların oldukça belir­leyici olduğu görülüyor. Toplumun %17’si kömür kullanımının devam etmesi gerektiğini savunurken, bu oran kırsaldan metropole gidildikçe azalıyor: Kırsal kesimde %24 iken, metropollerde 10 puan düşerek %14’e iniyor. Eğitim ve gelir düze­yi de toplumun kömür kullanımına dair görüşlerinde belirgin bir rol oynuyor: Eğitim ve gelir arttıkça, kömüre olan destek azalıyor. Lise altı eğitimlilerin beşte biri “kömür kullanılmalıdır” derken, bu oran üniversite mezunlarında %9. Kömü­re dair görüşlerde, siyasi parti kırıl­malarında da belirgin bir fark gö­rülüyor. Ak Partililer ve MHP’liler kömürü sırası ile %22 ve %21 ile desteklerken, bu oran CHP’lilerde ve HDP’lilerde %10, İyi Partililerde ise %8 olarak ortaya çıkıyor.

İklim değişikliğine karşı Türkiye, belki de başka hiçbir konuda olma­dığı kadar ortak bir paydada bulu­şuyor. Sonuçlar, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjiye geçerek düşük karbonlu bir ekonomiyi destekleme­mize yönelik kuvvetli bir halk deste­ği olduğuna işaret ediyor. Ülkemiz­de son yıllarda özellikle güneş ve rüzgar alanında önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin altyapısının da daha yüksek kapasitede güneş ve rüzgar santrallarını -hiçbir ek yatırım gerek olmaksızın- rahatlık­la kaldırabileceğini gösteren yeni bir çalışma da bu potansiyeli ne kadar hızlı değerlendirebileceğimizi gösteriyor (SHURA Enerji Dönü­şümü Merkezi, “Türkiye’nin Enerji Sisteminde Yenilenebilir Kaynak­ların Artan Payı: İletimde Genişle­me ve Esneklik Seçenekleri” rapo­ru). Var olan kamuoyu desteği de, Türkiye’nin güneş ve rüzgar potan­siyelini değerlendirmesi için önemli bir fırsat. Bu fırsat, aynı zamanda, toplumun %75’i tarafından endişe verici bulunan bu konuda harekete geçmek anlamına da gelebilir.

EkoIQ Editör