“İddialı hedefler belirlemek ve taahhüt ve liderlik göstermek artık yeterli değil. Bunları hayata sokacak, kurumun mevcut işleyişi ile hedefler arasındaki geçişi tarifleyecek yapılar lazım. Umut, taviz vermeden zorluklara karşı eyleme geçebilmek çabasında saklı”
Gülin YÜCEL, Brika Sürdürülebilirlik [email protected]
Umut, uzun vadede iklim değişikliğine bağlı kalmamızın arkasındaki temel dürtü. Özellikle zorluklarla karşılaşıldığında, bu çabaları sürdürebilmek için duygusal ve psikolojik bir temel sağlar ve bu sebeple en zorlayıcı anlarda bol bol sahip olmamız gereken şey.
Umut yolculuğumuzda, Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA) dokuzuncu yılını doldurduğumuz ayda neredeyiz, bakmakta fayda var.
GlobeScan’in 65 ülkedeki yaklaşık 500 sürdürülebilirlik uzmanının sürdürülebilir kalkınma gündemini şekillendiren önceliklere ve etkenlere dair görüşlerini içeren 26 Haziran 2024 tarihli araştırmasının bulguları dikkat çekici: İklim değişikliği en acil sürdürülebilirlik sorunu olarak değerlendirilmeye devam ediyor. Sürdürülebilirlik gündeminden geri adım atılmış olması, ortak görüş. Sürdürülebilirliği teşvik eden yasalar, geçen yılın en önemli ve olumlu gelişmesi olarak görülüyor. Hem ABD’de SEC hem de Avrupa’da Yeşil Mutabakat düzenlemelerinin içine girmesinin yanı sıra İsveç, sürdürülebilir kalkınma konusunda lider hükümet olarak tanınıyor –Greta Thurnberg buna pek katılmayacak olsa da. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (World Wide Fund for Nature), sürdürülebilir kalkınma konusunda lider, en tanınmış sivil toplum kuruluşu olmaya devam ediyor.
Patagonya katılımcıların üçte biri tarafından kurumsal sürdürülebilirlik lideri olarak gösteriliyor. Ormancılık ürünleri ve yaşam bilimleri sektörleri, uzmanlar tarafından en olumlu değerlendirilen sektörler arasında yer alıyor.
Tedarik zinciri karbon azaltımında daha fazla gidilmesi gereken yol olduğuna inanan uzmanlar, şirketlerin iş stratejisi entegrasyonunu daha ileriye taşımak, somut etki ve sonuçları göstermek ve Kapsam 3 emisyonlarından insan haklarına kadar tedarik zinciri sorunlarını ele almak zorunda olduklarını düşünüyorlar.
Özetle iddialı hedefler belirlemek ve taahhüt ve liderlik göstermek artık yeterli değil. Bunları hayata sokacak, kurumun mevcut işleyişi ile hedefler arasındaki geçişi tarifleyecek yapılar lazım.
Umut, taviz vermeden zorluklara karşı eyleme geçebilmek çabasında saklı.
Umut Eyleme Nasıl İlham Olur?
Umut Önemlidir: Düşünme Şeklimizi Değiştirmek Neden Çevresel Krizi Çözmek için Kritik? adlı kitabında araştırmacı ve akademisyen Elin Kelsey’nin, iklim krizi hakkında genellikle korku, felaket ve umutsuzlukla dolu olan yaygın anlatıların yerine, olumlu gelişmelere ve çözümlere odaklanmanın insanları harekete geçmeye motive etmek için hayati olduğunu savunuyor.
Dünyanın dört bir yanından çevresel başarı hikayelerini, yenilikleri ve direnç örneklerini vurgulayarak umudun çevresel zorlukların ciddiyetini görmezden gelmek olmadığını, aksine sorun çözme ve kolektif hareket kapasitemizi kabul etmek olduğunu belirtiyor.
Kaçınılmaz bir felaket söyleminden umut ve eyleme geçebilme kapasitesi içeren bir anlatıya kaymak daha fazla insanı, bireyleri ve toplulukları harekete geçiren bir katalizör görevi görür mü? Kelsey’e göre bu tek “umudumuz”.
Diğer yanda BM SKA’larının dokuzuncu yılını doldurduğumuz dönemde, “umudumuzu tazelemek” yani umudu eyleme geçirmek için gerekli olanları hatırlatmakta fayda var:
Politika Uygulaması: Karbon emisyonlarını azaltan, yenilenebilir enerjiyi teşvik eden ve doğal ekosistemleri koruyan düzenlemelerin ve politikaların uygulanması.
Ülkeler, Paris Anlaşması kapsamında taahhütlerini sunmakla yasal olarak yükümlüdür. Ancak taahhütlerin yerine getirilmesi için ulusal yasalar ve politikalar olmalı ve bunlar uygulanmalıdır. Anlaşma, farklı ulusal taahhütleri şeffaf bir şekilde duyurarak, devletlerin taahhütlerini yerine getirememeleri durumunda hesap vermelerini mümkün kılmaktadır.
Küresel envanter mekanizması sayesinde paylaşılan küresel hedeflerdeki ilerlemeyi düzenli olarak gözden geçirerek, ülkeler üzerinde baskı oluşturulmaktadır.
Bu yaklaşım, uluslararası ilişkiler uzmanlarının Paris Anlaşması’nın küresel iklim değişikliği eylemi için önemli bir yeni adım olduğunu öne sürmelerinin nedenlerinden biridir. “Paris İklim Anlaşması: Yeni bir Umut mu?” başlıklı makalesinde Daniel Bodansky uluslararası hukuk açısından bu modelin umut vadettiğini söylemektedir.
Gönüllü vaatlere ve şeffaf inceleme süreçlerine güvenerek, seragazı emisyonlarını düşürmek için yasal olarak bağlayıcı hedefler konusunda uluslararası bir anlaşmaya nasıl varılacağı “umutla” görmeyi beklediğimiz bir gelişmedir.
Umudu Kasım ayında Bakü’de yapılacak COP29’a döndürdüğümüzde, özellikle şu gelişmelerin olmasını beklemeliyiz:
- İklim finansmanı: Geçtiğimiz sene 100 milyar dolar gibi dönüşüm açısından son derece yetersiz bir fon tanımlanmıştı. Bu sene daha gerçekçi bir bedel tanımlanmalı.
- Karbon pazarları: Paris 2015’te (COP21) kabul edilen bir düzenleme olmasına rağmen hâlâ hayata geçirilemeyen bu konunun önü açılmalı ve pazar mekanizmaları emisyon azaltımına doğru çalışmaya başlamalıdır.
- Hasar ve Kayıplar: İklim krizinden orantısız etkilenecek ülkelere yönelik fon eksikliği artık bu sene su üstüne çıkarılmalıdır.
Teknolojik Yenilik: Temiz enerji, sürdürülebilir tarım ve iklim dayanıklılığı teknolojileri için araştırma ve geliştirmeye yatırım yapılması.
2023 yılında, UNFCCC’nin Teknoloji Mekanizması, Yapay Zeka (AI) için İklim Eylemi (#AI4ClimateAction) girişimini başlatmıştı. Amaç AI’ın iklim eylemini ilerletmek ve dönüşüm için itici gücünü gelişmekte olan ülkelerde yaygınlaştırmak.
COP28’de, Teknoloji Yürütme Komitesi (TEC), İklim Teknolojisi Merkezi ve Ağı (CTCN) ve COP28 başkanlığı ile işbirliği içinde #AI4ClimateAction girişimine ev sahipliği yaptı.
“Umudumuz” AI destekli modeller ile toplulukları yaklaşan felaketler konusunda uyarmak için erken uyarı sistemleri sağlanabilsin; yenilenebilir enerji sistemlerinin verimliliği ve güvenilirliği, enerji talebini tahmin eden ve şebeke operasyonlarını optimize eden AI algoritmaları ortaya çıksın.
Teknik konu olmakla birlikte, kapsayıcılık ve eşitlik de iklim teknolojilerinden önemli bir beklenti.
Davranışsal Değişiklikler: Sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarının teşvik edilmesi, israfın azaltılması ve günlük hayatta çevre dostu seçimlerin yapılması. COP29’da bu tür davranışsal değişikliklerin öneminin daha fazla vurgulanması ve teşvik eden politikaların oluşturulması bekleniyor. Özellikle, çocuklar, gençler, eğitim ve sağlık gibi temalar COP29’un gündeminde önemli bir yer tutacak gibi gözükmekte. Umutlu taraftan bakarsak davranış değişikliklerini yaygınlaştırmak için farkındalık yaratma çabalarının arttığını düşünebiliriz.
Umut, insanın merkezinde olduğu bir değişimi seslendiriyor. Bu sese hükümetlerin ve şirketlerin de güçlü politika ve stratejilerle destek vermesi gerekiyor.
Umut yolculuğunda COP29’u bekliyor olacağız.
Bu yazı, ekoIQ’nun 114. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.