Sivil Toplum

Uyum İçin Belirlenen Hedefler Eskiyor

İklim değişikliği mevzusunu sadece kafamıza dolu yediğimizde, evimizi su bastığında değil, iklim değişikliğinden etkilenen hasatlarla gıdamızın fiyatı arttığında da fark etmemiz, bağlantıyı kurmamız gerekiyor. İklim hareketinin bu bağlantıyı usanmadan tekrarlaması elzem; ancak bunu insanları yıldırmadan yapmak da önemli.
YAZI: Cansın LEYLİM, 350.org Türkiye Kampanya Sorumlusu
Son yağışlar gibi hava olayları iklim değişikliği sebebiyle giderek artan miktarda ve şiddette gerçekleşecek. Şimdiden kuraklık ve yağış döngülerini çok daha şiddetli yaşamaya başladık ki henüz dünyayı 1,2 derece kadar ısıttık. 1,5 hatta 2 derece geçilirse nerelere varacağımızı kestirmesi güç. Bu şartlarda şehirler uyum çalışmalarını acilen tamamlamalı. İstanbul’un bir süredir bir iklim değişikliği eylem planı üzerinde çalıştığını biliyoruz. Bu kadar büyük ve nüfus yoğun bir megapolün iklim değişikliği eylem planının hâlâ bu kadar gecikmesini bir kenara koyalım. Hem merkezi hem de yerel politikalar uyum çalışmalarının altını oyar nitelikte. Ülkenin her yerine on binlerce MW kapasitede yeni kömürlü termik santralların yapılması planlanırken uyum için yapılan çalışmaların bir önemi kalmıyor çünkü ısınma arttıkça aşırı hava olayları üstel şekilde artıyor. Dolayısıyla, uyum için belirlediğiniz hedefler eskiyor. Yani İstanbul veya herhangi bir yerleşmenin sadece azaltım ya da sadece uyuma odaklanma şansı yok. İklim felaketlerinin etkisini azaltmak için altyapıyı güçlendirmek ama en önemlisi her ormanı ortadan kaldırıp üzerine site, plaza, AVM dikmemek gerekiyor. Bir yandan elektrik talebini azdıracak hamleler yapıp sonra da bu yapay talebi karşılamak için kömür veya diğer fosil yakıt tüketimini artırarak uyum mümkün değil. Şu anda bir binanın çatısına güneş paneli koymak ve şebekeye bağlanmak için türlü bürokrasiden geçip en az bir sene beklemek gerekiyor.

İklim Değişikliği Ana Haberde
Daha birkaç sene önce aşırı hava olayları ile iklim değişikliği arasındaki bağlantıdan söz etmekten çekiniyorduk. Tekil aşırı hava olaylarının sadece İstanbul özelinde bile ne kadar arttığını gördükten sonra ana haber bültenlerinde iklim değişikliğinden bahsedildiğini görüyoruz. İklim hareketi şimdiye kadar hep bilim insanlarının söylediklerini ve gerçekleri kamuoyuna yaymaya uğraştı. Fakat hâlâ “kömür yakmayın, iklimi değiştiriyorsunuz” dediğimizde tehdit olarak algılanıyoruz. Artık herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Demokrasinin gereği olarak meclisteki temsilcilerimize taleplerimizi iletebiliriz. İklim değişikliği mevzusunu sadece kafamıza dolu yediğimizde, evimizi su bastığında değil, iklim değişikliğinden etkilenen hasatlarla gıdamızın fiyatı arttığında da fark etmemiz, bağlantıyı kurmamız gerekiyor. İklim hareketinin bu bağlantıyı usanmadan tekrarlaması elzem; ancak bunu insanları yıldırmadan yapmak da önemli. Evet, karbon ekonomisi sayesinde epey derin bir çukur kazdık ama hâlâ bu çukurdan çıkmak, en azından daha derine inmemek için yapabileceğimiz bir şeyler var. Öncelikle, enerji bağımsızlığımızdan bahsederken “ne için enerji” sorusunu sorabilmemiz lazım. Yani bahsettiğimiz gerçek bir ihtiyaç mı yoksa yapay olarak yaratılan bir talep mi? Bu soruya cevap verdikten sonra fosil yakıtların yerin dibinde bırakılması ve gerçek enerji bağımsızlığını sağlayacak ademi merkeziyetçi, özgür, yenilenebilir enerji sistemlerinin önündeki engellerin kaldırılması için ses çıkarmamız gerekiyor.

About Post Author