#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
banka

Yeni Çalışma: “İklim Risklerini Göz Önüne Alan Bankalar Azınlıkta”

Yeni bir çalışma, bankaların kredilendirme stratejilerini küresel ısınma kaynaklı risklerdeki artışı göz önüne alarak uyarlaması gerektiğini ortaya koyuyor. Öte yandan dünya ölçeğinde toplam varlıklar bakımından en büyük 50 banka üzerinde gerçekleştirilen çalışma, mortgage kredisi verme stratejilerinde iklim değişikliğine bağlı fiziksel riskleri göz önüne alan bankaların azınlıkta olduğunu gösteriyor. 

Küresel bir danışmanlık şirketi olan Bain&Company’nin dünya ölçeğinde toplam varlıklar bakımından en büyük 50 banka üzerinde gerçekleştirdiği değerlendirme, mortgage kredisi verme stratejilerinde iklim değişikliğine bağlı fiziksel riskleri göz önüne alan bankaların azınlıkta olduğunu gösteriyor. Çalışma, halihazırda Finansal İstikrar Kurulu’nun (FBS) İklimle İlgili Mali Beyan Görev Gücü’ne (TCFD) bağlı bankaları içeriyor.

Avrupa bankalarına ilişkin analizde, yalnızca %18’inin mortgage verme stratejilerine fiziksel riskleri entegre ettiğini ortaya koyuyor. Başka bir deyişle, Avrupa bankalarının büyük çoğunluğu strateji tanımlarına, denetleme süreçlerine, hedef belirleme sürecine, ürün arzına veya müşteri angajmanına fiziksel riskleri henüz katmamış durumda.

Topraklar Fiziksel Risk Tehlikeleriyle Karşı Karşıya

Bain&Company ve Jupiter Intelligence tarafından gerçekleştirilen global fiziksel risk etkisi analizi, iklim değişikliğini titizlikle hesaba katmamanın bankalar ve genel anlamda finansal kurumlar için ne gibi tehlikeler oluşturduğuna ışık tutuyor. Araştırmada, dünya ölçeğinde fiziksel risk tehlikeleriyle karşı karşıya kalması beklenen toprakların gitgide arttığı görülüyor. ABD topraklarının %43’ü halihazırda fiziksel tehlike altında, bu oranın 2050’de %65’i bulması bekleniyor. Endonezya’da ise şu anda %31 olan bu oranın 2050’de %97’ye yükseleceği tahmin ediliyor. Avrupa ülkeleri de aynı zaman aralığında benzer bir artış gösteriyor. Almanya’nın risk altındaki topraklarının %33’ten %68’e, İtalya’daki risk altındaki toprakların ise %40’tan %62’ye yükseleceği öngörülüyor.

Çalışma, Avrupa merkezli bir banka için olası finansal sonuçları simüle ederek söz konusu değişimlerin bankaların varlıkları ve kârlılığı üzerinde oluşturabileceği etkileri ortaya çıkardı. Hafifletici önlemlerin alınmaması durumunda, örnekle bankanın mortgage teminat değerlerinin %10-15 oranında düşebileceği görüldü.  Bu durum söz konusu bankaların mortgage kârlılığını %7-10 oranında düşürebilir.

“Bankalar Kendilerini Büyük Ölçüde Tehlike Altında Bulabilirler”

“İklim değişikliği, dünya çapında menkul ve gayrimenkul mallar üzerinde derin bir etki bırakırken hiçbir pazarın buna karşı bir bağışıklığı söz konusu olmayacak. Halihazırda bankaların iklim değişikliği risklerine çözüm bulma stratejileri oldukça sınırlı durumda” diye konuşan Bain&Company kıdemli ortağı ve firmanın Sürdürülebilir ve Sorumlu Finansal Hizmetler departmanı yöneticisi Camille Goossens, “Birçok banka, iklim değişikliğine bağlı risklerle karşı karşıya bulunduğunu bilmekle birlikte gelecekteki söz konusu riskleri hafifletmek üzere iş stratejilerini uyarlamaya yönelik değişiklikleri gerçekleştirmiş durumda değil. Portföylerindeki risklerle başa çıkmak üzere bütüncül bir yaklaşım oluşturmamaları durumunda kendilerini büyük ölçüde tehlike altında bulabilirler” yorumunu yaptı.

“Geçiş ve Fiziksel Riskler Bankalar için Kritik Önem Taşıyor”

Bain İstanbul Ortaklarından Onur Kayahan ise şunları söyledi: “Türkiye’de bankacılık sektörü, söz konusu dönüşüme ve iklim risklerine giderek daha fazla ilgi gösteriyor. Mevzuat tarafında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 2021’de iklim risklerinin kredi taahhüt ve denetleme süreçlerine entegre edilmesi hakkında kapsamlı bir uygulama rehberi yayımladı; ayrıca 2022 Aralık ayında bir etki değerlendirmesi gerçekleştirdi. Orta vadeli sürdürülebilir bankacılık strateji planı göz önüne alındığında, bankacılık sektöründe bu konunun daha fazla ön plana çıkmasını, rehberlik ve yönlendirmelerin artmasını bekliyoruz. Ayrıca, kredi ve teminat portföylerindeki yüksek riskli sektörler ve coğrafyalar göz önüne alındığında, hem geçiş hem de fiziksel riskler bankalar için kritik önem taşıyor. Bankaların önündeki sınav, doğru verilere ulaşmak ve risk sayısallaştırma alanında ileri görüşlü bir metodoloji uygulamak.”

Rapor, bankaların iklim değişikliğinin etkilerini sınırlandırmanın ötesinde savunma taktikleri, hücum taktikleri ve yeni tekliflerin kombinasyonu ile genel kârlılığı artırmaya yönelik stratejileri nasıl uygulamaya koyabileceğini ortaya koyuyor.

Buna göre;

  • Potansiyel savunma taktikleri arasında farklılaşan kredi-teminat oranı uygulamaları ve kredi ve teminat koruma sigortaları aracılığıyla banka için risk maliyetini azaltmak sayılabilir. Daha ofansif bir yaklaşımda, düşük riskli varlıklar için indirim oranlarını artırmak veya sadece iklim riski korumasına yönelik özel sigorta yapılması söz konusu olabilir. Özellikle piyasaların yeni olgulara uyum sağladığı erken dönemlerde tersine etki yapabileceği için bu tür adımlarda sınırların zorlanmaması gerekiyor.
  • Raporda son olarak bankaların, müşterilerini iklim değişikliği etkilerine karşı korumak adına yeni ürün ve hizmetler geliştirmesi tavsiye ediliyor. Bunlar arasında iklime adaptasyon çözümlerinin finansmanı ile kurumsal varlık ve tesislerinin dayanıklılık değerlendirmesi de yer alıyor.
  • Analizde hafifletme önlemleri ile değer yaratma hamlelerini bir arada uygulamanın, 2030’da bankaların net operasyon gelirinde %15 ila 20 puanlık bir artış sağlayabileceği ortaya konuyor.
  • Hızlı takipçiler arasında yer alan bankaların bile geleceğe hazırlıklı olmak adına portföylerinin risk maruziyetini analiz etme ve şeffaf hale getirme becerilerini geliştirerek bir an önce harekete geçmeleri gerekiyor.

EkoIQ Editör