Sivil Toplum

“Yerel Yönetimleri Sivilleştiriyor, Sivil Toplumu Yerelleştiriyoruz”

Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği (Yerel-İz), sivil toplum örgütlerinin, üniversitelerin ve özel sektör kurumlarının yerel yönetimle sosyal politika odaklı ve sosyal fayda amaçlı işbirlikleri geliştirmesine duyulan ihtiyacı fark ederek yerel yönetim, akademi ve sivil toplum alanında uzun yıllara dayanan deneyimlerini bir araya getirmek isteyen bir grup hak savunucusu tarafından 2017 yılında kuruldu. Mart ayında da, Yerelde İyi Örneklerin Yaygınlaştırılması programı kapsamında hazırlanan “Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirilmesinde İyi Örnekler Kitabı”nı yayımladı. Yerel-İz’in kurucularından Elif Avcı ve İkbal Polat ile derneğin hedeflerini, İyi Örnekler Kitabı’nı ve Nisan ayında başlattıkları Yerel Savunuculuk Okulu’nu konuştuk.

YAZI: Nevra Yaraç, FOTOĞRAF: Özgür GÜVENÇ

Yerel-İz’in çıkış noktası neydi?

Elif Avcı (E.A) : Yerel-İz, yerel yöne­timden, akademiden ve sivil toplum­dan bir grup insanın belediyelerin potansiyelini keşfedip, aslında çok büyük olan bu potansiyelin neden kullanılmadığı üzerine çalışan bir yıllık bir oluşum. Bu bir yıl boyunca sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) bir günlük eğitimler yaptık. Bu eğitim­lerde belediyeyle nasıl çalışabilecek­leri, yerel yönetimlerin tarihi, yapısı, savunuculuk, hak temelli yaklaşım konuları üzerinde duruyoruz. Diğer yandan belediyelere de kamu-sivil toplum diyaloğunun neden önemli olduğunu, STK’lar ile neden çalış­maları gerektiğini anlatıyoruz. Bele­diyenin içinde çalışırken şunu fark ediyorsunuz; belediye için STK’lar yalnızca salon, araba talebinde bulu­nan yapılar. Tabii bunlar da çok kıy­metli, çünkü bir STK için salon bul­mak, ulaşımı sağlamak büyük dertler ve belediyelerin bu konuda sunduğu imkanlar hayat kurtarıyor. Ama bu­nun ötesine de geçmek gerekiyor.

İkbal Polat (İ.P): Biz yapıyı oluştu­rurken öncelikle yerel yönetimler­de çalışan ekiple yola çıktık, şimdi uzmanlarla birlikte büyüyor derne­ğimiz. Yerel yönetimleri sivilleştiri­yoruz, sivil toplumu da yerelleştiri­yoruz; ikisinin arasında bir köprü kurmaya çalışıyoruz. Avrupa’da yerel yönetimler sivil toplum hare­keti olarak ortaya çıkmıştır. Yeni tür belediyecilik akımı da özellikle insan hakları temelli, bunun nüve­lerini görüyoruz. Hazırladığımız İyi Örnekler Kitabı’nda da biraz oraya odaklandık. Çocuk, kadın, mülteci, iklim odaklı bir belediyecilik yakla­şımı başladı. Bunu sivil toplumla da buluşturup katılım süreçleriyle daha sivilleştirerek, yerel yönetime ver­mek birincil amacımız. İkinci konu­muz da sivil toplumumuzun yerel yö­netimleri bilmemesi. Birlikte çalışma deneyimleri yok, yerel yönetimlerle ilişkiler çok zayıf. Yerel Savunucu­luk Okulu’ndaki amacımız STK’lara yereli öğretmek ve yerel ile neler ya­pılabilir, bunu göstermek.

Mevcut koşullarda bu işbirliği kaçı­nılmaz görünüyor…

E.A: Biri bir şey yapmak istiyor ama çeşitli sebeplerle nasıl yapacağını bi­lemiyor. Diğerinde de tam olarak bu uzmanlık alanı var. Bir araya geldik­lerinde çok iyi örnekler çıkabildiğini kitapta da, günlük hayatta da görü­yoruz. Örneğin, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nın geliştirdiği Kadın Sağlığı Eğitim Programı’nı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri koordinasyonunda İz­mir genelinde uygulatıyor. Bu sa­yede hem kadınların hayat kalitesi iyileşiyor İzmir’de, hem de bir vak­fın geliştirdiği eğitim programı daha çok kitleye ulaşmış oluyor. İki taraf için de kazan-kazan ilişkisi.

Yerel hak savunuculuğu yapmak neden önemli? Ve Türkiye’de bu ne kadar yapılabiliyor?

İ.P: “Yerel yönetimler demokrasi­nin beşiğidir” diye klasik bir motto vardır. Bu, çok doğru ve tutunduğu­muz bir söz. Çünkü yerel olan, in­sana en yakın olandır. Yerele klasik bir kamu yönetimi anlayışıyla bak­mamamız gerekiyor. Çünkü yerel, insanın ya da tüm canlıların varoluş­sal yeridir. Hakların da temeli var­lıkla ilgili, varoluşsaldır. Dolayısıyla o hak savunuculuğu aslında yerel­den başlıyor. Kendiniz ve yerelinizi değiştirdiğiniz andan itibaren tüm diğer şeyleri etkileyebiliyorsunuz, kamu yönetimi ve diğer konuları konuşabiliyorsunuz. Biz de oradan başlayalım dedik.

E.A: Genelde hak savunuculuğu yapan gruplar bir anda en büyüğü hedefliyor, bakanlık düzeyinde de­ğişiklik olsun istiyor. Ama özellikle son dönemde bakanlığın kapısından girmek, üst düzey bir yetkiliyle gö­rüşmek, ortak bir şeyler geliştirmek giderek zorlaşırken, bir belediyede gündelik hayatınızı direkt etkileye­cek konuyla ilgili yöneticiye ulaştığı­nızda bir saat ya da bir hafta içinde de elde edebiliyorsunuz istediğinizi. Ulusal düzeyde değişiklik yapmak is­tememizin nedeni de siyasi katılım kültürümüzün hep sandık odaklı olmasının bir göstergesi. Günlük hayatımızda bir değişiklik yapmak için dört-beş senede bir olan seçim­leri mi bekleyeceğiz? O nedenle seçilmiş adaya, belediye başkanına giderek “ben seni oyumla seçtim ya da seçmedim fark etmez, sen benim bölgesel sorumlumsun ve bana karşı yükümlüsün” demek lazım. Belediye Kanunu’nun 13. maddesi “Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hiz­metlerine katılma, belediye faaliyet­leri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlan­ma hakları vardır” diyor.

Ama bu maddeden herkesin haberi yok sanırım…

İ.P: 1930 yılından bu yana hemşeh­ri katılımıyla ilgili bir düzenleme Belediye Kanunu’nda var ama uy­gulaması yok. Bu madde çok kıy­metli. Kıta Avrupası’nda, dünyada daha katılım kavramı yokken bizim topraklarımızda belediye kanunun­da katılım maddesi vardı. Bunlar bilinmiyor, kullanılmıyor ve meka­nizmalar oluşmuyor. Yani bir bele­diyenin 20-25 civarı müdürlüğü var, kimse bu müdürlükler ne iş yapar, bu müdürlüklerle nasıl iş yaparım demiyor. Her belediyede 10-15 mec­lis komisyonu var. Bu komisyonlar­la nasıl iş yapılır, fikirler oraya nasıl taşınır bilinmiyor; mekanizmalar, ilişkiler, diyalog zemini oluşmuyor. Kent konseyleri bu açıdan önemli, işletilmeleri lazım. Derneğimizin hedefi de aslında bu bilinmeyen sü­reçleri ortaya çıkarmak, bu konuda farkındalık ve kapasite yaratılması­na katkıda bulunmak. 

Yerel yönetimler nasıl yaklaşıyor buna?

E.A: İyi örnekler var, bazılarını ki­tapta paylaştık, artsınlar istediğimiz için. İkinci nesil sosyal belediyeci­lik kavramının doğuşunu izliyoruz. Mevcut belediyecilik anlayışının artık yetmediği, daha fazlasına ihti­yaç olduğu için çıkmıştı sosyal be­lediyecilik. Yol yapmak, çöp topla­mak yetmiyordu. Şimdi artık çocuk dostu, kadın dostu, yaşlı dostu kent kavramı hayatımıza girdi. Cinsiye­te duyarlı bütçeleme, bütçe yapım süreçlerinin katılımcı olması, aktif yurttaşlığın da ötesinde mültecilerin hayatımıza girmesiyle aktif kentlilik üzerine bazı belediyeler düşünmeye başladı. Kalanlar da elbet bir nokta­da sürece dahil olmak zorundalar, çünkü dönüşüm bu yönde.

İ.P: Biz üstte, daha yıkıcı, olumsuz uygulamaları konuşuyoruz. Bir de çok kutuplaşmış bir siyasal ortam­da, çok merkezi siyasal konulardan ötürü yeni gelen akımı görmüyoruz. Bu kitabı yapmamızın sebebi de oydu. Mesela Sultanbeyli Belediyesi mülteciler derneği kuruyor ve o der­nekle birlikte bu konuda çok iyi ça­lışmalar yürütüyor. Bunun dışında kitapta gördüğünüz örneklerin pek çoğunda iklimden insan haklarına, katılımcı bütçeden eğitim sağlık alanlarına yeni tür bir belediyecilik anlayışının geldiği görülüyor.

E.A: Şeffaflık tartışmaya başladık. Belediyeler her yıl bütçelerini site­lerine yüklemek zorunda. Biz de bütçe okumayı öğretiyoruz ki, siz bu bütçeye baktığınızda paranızın, verginizin nereye harcandığını anla­yın. Neyin, nereye harcandığını bil­mek aslında insanları harekete geçi­rebiliyor. Belediye bütçesi çok daha kolay izlenebiliyor. Şunu görebili­yorsunuz örneğin: Ben bir gençlik merkezi açacağım demiş belediye, bütçe ayırmış ama yıl sonunda aç­mamış ve o bütçeyi peyzaja kaydır­mış. Bunu takip ve talep ederseniz gelecek dönemde o gençlik merke­zini açmak durumunda kalıyor.

Derneğinizin ismini oluşturan izle­me, araştırma, uygulama ve eğitim süreçlerinden bahsedebilir misiniz?

E.A: İyi örnekleri izliyoruz. İkinci kitap dünyadaki örnekler üzerine olacak. Trendler değişiyor, takip ediyoruz. İnsan hakları şehirleri meselesini ana akımlaştırmak he­deflerimizden biri. Bunun Kore’de, Amerika’da çok iyi örnekleri var. Biz bunları yerelleştirmeyi düşünü­yoruz. Burada da araştırma boyutu giriyor devreye. Sürdürülebilir Kal­ kınma Hedefleri’nin yerelleştiril­mesi üzerine kafa yoruyoruz. Sivil toplum ile belediyeleri bir araya getiriyoruz ki birlikte çalışıp yeni modeller oluşturabilsinler.

Yerel Savunuculuk Okulu’nda hangi konular üzerinde duruyor­sunuz?

İ.P: Bahçeşehir Üniversitesi işbirli­ğiyle 10 haftalık bir eğitim düzen­liyoruz. Yerel yönetimlerin yapısını, tarihsel süreçte nasıl ortaya çıktık­larını anlatacağız. Türkiye başkan­lık sistemi rejimini konuştu ama belediyelerde de başkanlık sistemi var, kimse bunun farkında değil. Başkan ayrı seçilir, meclis ayrı se­çilir aslında. 1960’lara kadar mec­lisin içinden başkan seçiliyordu. 1961 Anayasası’ndan sonra başkan ayrı seçilmeye başladı. Dolayısıyla Türkiye’ye başkanlık sistemi yerel yönetimlerle beraber 1960’lı yıllar­da geldi. Ama bunu kimse bilmiyor. O seçim sistemi, yapısı, mekaniz­ması nasıl işler; başkan, encümen, meclis nedir, müdürlükler nasıldır, bunlar arasındaki karar süreçleri nasıl işler, bunları anlatıyoruz ilk iki derste. Arkasından belediyelerin en temel planları olan stratejik plan­ların nasıl yapıldığı konusuna odak­lanıyoruz. Yeni tür eylem planları da var, iklim değişikliği adaptasyon, yerel eşitlik, çocuk odaklılık, afet, engelli, mülteci eylem planları gibi eylem planlarının hazırlanmasını ör­neklerle anlatacağımız bir dersimiz bulunuyor. Bu, STK’lara yönelik bir eğitim. Daha sonra da adaylara yö­nelik bir eğitimimiz olacak.

E.A: Somut örnekler üzerinden herhangi bir belediyenin stratejik planını, bütçesini, performans pla­nını anlayabilmelerini sağlamak üzerine olacak bu dersler. Örneğin bir STK şunu diyebilecek: “Stratejik planınızda ilçede yaşayan kadın ve çocukların hayat şartlarının iyileşti­rilmesi hedefiniz var. Bu senedeki performans planınızda bu kadar büt­çe ayırmışsınız, bunun için ne yapı­yorsunuz? Fikriniz yoksa haydi gelin beraber geliştirelim.” Bunların öte­sinde hak temelli yaklaşım, kaynak geliştirme, uluslararası network’ler, iklim değişikliği, hayvan hakları üze­rine de eğitimler olacak.

Kitap hazırlanırken gözlemleriniz ne oldu?

E.A: Başlarken 64 örnekli bir kitap olmasını beklemiyorduk. Daha da olurdu muhtemelen de bir noktada durmamız gerekti. Türkiye’de böyle bir kaynak yok. Üç-dört iyi örneği herkes paylaşıyor ya da belediyecilik ödülleri yapılıyor ama orada da iyi örneğin tam olarak nasıl gerçekleşti­ğini göstermiyorlar. Yurtdışındaki iyi örneklere baktığımızda bizim gerçek­ten çok iyi geliştirdiğimiz uygulama­lar var ama bunlar bilinmiyor.

İ.P: Bunların daha görünür olması ve kurumsallaşmaya doğru gitmesi gerekiyor. Nilüfer’in katılımcı bütçe uygulaması ile Chicago belediyesi­nin bütçe uygulaması kıyaslandı­ğında aslında Nilüfer’in bayağı iyi olduğunu görüyorsunuz. Üçüncü kitapta da Türkiye’deki stratejik plan ve eylem planlarına dair iyi örnekleri derleyeceğiz. Literatüre girecek çok iyi çalışmalar var, onları gün ışığına çıkaracağız.

E.A: Türkiye’den iyi örnekler çok önemi. Belediyelere eğitimlere git­tiğimizde İsveç’e referans verilir sürekli. Ancak ortalama bir beledi­ye için İsveç referansının bir anlamı yok. Çünkü zaten orası İsveç. Mül­teci konusunda en son bir toplantı­ya katıldım. İsveç örneği anlatılıyor. Ama iki ülkenin mülteci nüfusu birbirinden çok farklı. Belediyeler bu kitabı bir araç olarak kullan­sınlar. En temelde herkesten şunu rica ediyorum. Trafikte sıkıldınız, vapura bindiniz, telefonunuzdan açın BİMER’e girin. Belediye ileti­şim numaralarından belediyenize sorun. Çocuk çalışmaları konusun­da ne yapıyorsunuz, sığınma eviniz var mı, 100 bin üzeri popülasyonu olan belediyelerin sığınma evi aç­ması gerekiyor ama çok azı açmış durumda. Bunlar sorulunca içerde bir hareketlilik yaratıyor.

İ.P: Belediyeler artık sosyalleşti. Sosyal medyadan ulaşılabiliyorlar. Gerçekten dönüşüm yaratıyor bu, çünkü zorunlu geri dönüş yapmala­rı gerekiyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin yerelleşmesi neden önem­li?

E.A: Devletin imzaladığı 130’dan fazla sözleşme var. Anayasanın 90. maddesi gereğince hukuksal olarak son derece ilerideyiz.

İ.P: Bu imzaladığımız şartları ya da sözleşmelerin yerellerde izdüşüm­lerini yaratmak amacımız. Küresel Hedefler ile başladık. Diğer ulusla­rarası sözleşmeleri yerelleştirerek, izlenebilir olmasını sağlamayı amaç­lıyoruz. Aslında o hedefler uzakta bir yerde değil, günlük yaşamımızda takip edebileceğimiz hedefler.

E.A: Ban Ki-moon’un söylediği gibi B Planı diye bir şey artık yok, B ge­zegeni yok. Özellikle ekolojik anlam­da. Çok az belediyenin iklim eylem planı var. 1300 belediyede 10 tane kadar. O meselenin de yerelleşmedi­ğini gösteriyor bu rakam. Yerelleşti­rilse, örneğin o belediye içinde poşet kullanımı bitecek. Belediye çatısına güneş paneli koyacak. Metrosunu su basmaması için önlem alacak. Altyapısını geliştirecek, farkındalık çalışması yapacak. Emsal oluştura­cak, meclis kararlarını oluşturacak. Günlük hayatımızda az su kullanma­ya, elektriği kapamaya çalışıyoruz, daha sağlıklı besleniyoruz, daha az tüketiyoruz. Ama asıl tüketimi yapan devletler. Bir belediyenin ekolojik binaya, sıfır çöp uygulamasına geç­mesi, bunu yerelleştirerek eylem pla­nını yaparak uygulamaya geçirmesi, bir anda binlerce insanda duyarlılık yaratacak. Bunun takipçisi olarak, belediyenizi ikna ettiğinizde aslında 230 binlik bir nüfusun tüketim po­litikasını etkiliyorsunuz örneğin. İs­tanbul’daki tüm belediyelerin güneş paneli koyduğunu, poşet kullanımını kaldırdığı, temiz suya erişim sağladı­ğını düşünsenize…

Eğitim Politikaları

Proje Adı: Karşıyaka’nın Filizleri (Her Apartman Bir Öğrenci Okutuyor)

Uygulayıcı Belediye: Karşıyaka Belediyesi (İzmir)

Proje Özeti: Karşıyaka ilçesi sınırları içerisinde oturan, maddi geliri olmayan veya yeterli olmayan üniversite öğrencilerine öğrenim süreleri boyunca aylık 300’er lira burs veriliyor. Burs ücretleri, destek veren apartman yönetimleri ya da belirlenen temsilciler tarafından direkt öğrencinin hesabına yatırılıyor. Öğrencinin banka hesap ve iletişim bilgileri yapılacak olan “Samimiyet Protokolü”nde yer alıyor. Belediye bu işin sadece koordinasyonunu üstleniyor. Apartmanlar, birden fazla öğrenciye burs verebiliyor. Projeye katılan her bir apartmanın girişine “Bu Apartmanın Bir Öğrencisi Var” plaketi asılıyor.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2015 senesinde başlayan proje devam ediyor.

Faydalanıcı Sayısı: 650+ (burs verilen öğrenci sayısı)

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 1. Yoksulluğa Son, 4. Nitelikli Eğitim, 10. Eşitsizliklerin Azaltılması

Eşitlik ve Katılım Politikaları

Proje Adı: Mülteci Meclisi

Uygulayıcı Belediye: Şişli Belediyesi (İstanbul)

Proje Özeti: Meclis, Şişli ilçesinde yaşayan mültecilerin bir araya gelerek sorunlarını konuşmaları ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerini geliştirmelerini amaçlıyor. Mülteciler toplantılarda bireysel sorunlarını değil mültecilerin ve mahallerinde birlikte yaşadıkları komşularının genel sorunlarını meclise gündem olarak taşıyorlar. Uzun vadede grup içerisinden doğal liderler çıkartacak mültecilerin savunuculuk kapasitesinin artırılması hedefleniyor. Meclis Toplantıları Arapça olarak yapılıyor ve bir tercüman ile yürütülüyor.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2017 senesinde başlatılan çalışma devam ediyor.

Faydalanıcı Sayısı: Meclisin daimi 10 üyesi olmakla birlikte uzman katılımlı toplantılarda bu sayı 60’i bulabiliyor.

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 10. Eşitliksizlerin Azaltılması, 16. Barış ve Adalet

Sağlık Politikaları

Proje Adı: Manevi Evlat Butonu

Uygulayıcı Belediye: Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi

Proje Özeti: Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, kimsesi olmayan ve bakıma ihtiyacı olan hastaların evine elektronik sistem kurarak “Manevi Evlat” projesini başlattı. Bu proje kapsamında, evdeki elektronik sisteme bağlı butonlar aracılığıyla sağlık, ev temizliği, manikür-pedikür, ev tadilatı, boya-badana, kuaför gibi hizmet talepleri merkeze bildiriliyor. Evlere kurulan “akıllı sistemler” ile yalnız yaşayan yaşlıların yangın, gaz zehirlenmeleri, duman, su taşması gibi durumlarda, ambulans, polis ve itfaiye birimlerine haber verilmesi de amaçlanıyor. Merkezde çalışan görevliler evleri ziyaret ederek sağlık takibi yapıyor, temizlik ve bakım yapılan yaşlıların hizmetlerden memnuniyet derecelerini ölçüyor ve psikososyal destek veriyor.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2017 senesinde başlatılan hizmet devam ediyor.

Faydalanıcı Sayısı: 320

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 1. Fakirliğe Son, 2. Açlığa Son, 3. Sağlıklı Bireyler, 6. Temiz Su ve Sıhhi Koşullar, 9. Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı, 10. Eşitliksizlerin Azaltılması

Çevre ve İklim Politikaları

Proje Adı: Makam Aracı Olarak Bisiklet

Uygulayıcı Belediye: Gazipaşa Belediyesi (Antalya)

Proje Özeti: Gazipaşa ilçesinde belediye başkanı tarafından 8 birim amirine ve 2 belediye başkan yardımcısına makam aracı olarak bisiklet dağıtılmıştır. Gazipaşa halkına bisiklet bilinci aşılamak ve yapılan bisiklet yollarının kullanımını arttırmak amacıyla ise bisikletle gelip gitmeleri istenmiştir.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2017 senesinde başlayan proje devam ediyor

Faydalanıcı Sayısı: 10

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 7. Erişilebilirlik ve Temiz Enerji, 11. Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları, 12. Sorumlu Tüketim ve Üretim, 13. İklim Eylemi

İstihdam Politikaları

Proje Adı: Engelliler Montaj Atölyesi

Uygulayıcı Belediye: Tepebaşı Belediyesi (Eskişehir)

Proje Özeti: Anadolu Üniversitesi, İŞKUR ve Tepebaşı Belediyesi işbirliği ile “Sosyal Yaşam Merkezi”nde eğitim alan engelliler, Haziran 2014 tarihinde açılan “İbrahim Ethem Kesikbaş Engelliler Montaj Atölyesi”ne geçerek sertifika programını burada tamamladı. İlk etapta, zihinsel yetersizliği olan 15 bireyle başlayan atölyede, daha sonra 40 birey hem eğitim aldı hem de çalıştı. Montaj atölyesinde çalışan bireyler aynı zamanda öz bakım becerileri, günlük yaşam becerileri, akademik dersler, spor, seramik, cam ve ahşap, maket uçak yapımı gibi kurslardan da faydalanıyor. Arçelik ve Tepebaşı Belediyesi’nin işbirliği ile yetersizliği olan bireylere istihdam sağlamak amacıyla, Arçelik’in yan sanayi malzemelerinin (kamçı kablo, lastik conta ve paketleme) montaj işlemleri de burada gerçekleştiriliyor. Başlangıç/Bitiş tarihi: 2014 senesinde başlayan proje devam ediyor.

Faydalanıcı Sayısı: 40 (eğitim alan ve çalışan kişi sayısı)

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 4. Kaliteli Eğitim, 8. İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme, 10. Eşitliksizlerin Azaltılması

Kentsel Planlama, Erişilebilirlik Politikaları

Proje Adı: Çocuk Sokağı

Uygulayıcı Belediye: Lüleburgaz Belediyesi (Tekirdağ)

Proje Özeti: “Çocuk Dostu Kentler Programı” çerçevesinde, IKEA ve UNICEF Türkiye Milli Komitesi’nin maddi desteği ile yürütülen proje kapsamında, Yeni Mahalle Özbek 1. Sokak araç trafiğine kapatılarak “Çocuk Sokağı” olarak düzenlendi. Lüleburgaz Kent Konseyi Çocuk Meclisi’nin de paydaş olduğu projenin amacı, çocukların ihtiyaçlarına yönelik politikalar ve programlar tasarlamak, çocukların oyun ve gelişim haklarına erişimlerini sağlamak amacıyla kentsel alanlarda çocuk dostu mekanlar yaratıyor.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2014

Faydalanıcı Sayısı: 5000+ ( sokaktan faydalanan çocuk sayısı)

İlgili Olduğu SKH maddesi: 9. Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı, 11. Sürdürülebilir Şehir ve Yaşam Alanları

Sosyal Hizmet Politikaları

Proje Adı: Çocuk Ergen Danışma- Dayanışma Merkezi (ÇEDAM)

Uygulayıcı Belediye: Çankaya Belediyesi (Ankara)

Proje Özeti: ÇEDAM, risk altında olan, sokakta çalışan, suça itilmiş ve suça yönelme riski olan çocukların topluma kazandırılmasına, öğretim sistemi içinde bulunmasına ve doğru hedefler bulmasına yardımcı olmak amacıyla kurulmuş bir merkez. Profesyoneller ve gönüllüler eğitim çalışmalarıyla çocukların toplumsal yaşama aktif ve verimli bir biçimde kazanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca çocukların ailelerine psikolojik destek veriliyor. 2005 yılında ÖZGE DER (Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği) katkılarıyla ve Başbakanlık fonuyla başlatılan proje, 2007 yılından itibaren öz kaynaklarıyla varlığını sürdürüyor.

Başlangıç/Bitiş tarihi: 2005 Ekim’den itibaren aktif.

Faydalanıcı Sayısı: En az 1050 çocuk ve 125 aile.

İlgili Olduğu SKH Maddesi: 3. Sağlıklı Bireyler, 4. Kaliteli Eğitim, 10. Eşitliksizlerin Azaltılması

About Post Author