“Beyaz Yakalılar Dünyada Mekan Arıyor!”
Günümüzde iş yaşamının gerektirdiği iş mekanına ait olma hali bir gerçeklik. Ama hangi gerçeklik?
Aslında gerçekleşen ve ihtiyaç duyulan, zamanın ruhuna göre birbiriyle iletişemeyecek olan kimselerin büyük ölçekte küresel birlikteliği ve minicik komün/topluluk yönünde birliktelikler… Maharet, bunu ilk gerçekliği reddetmeden ama başka bir bilinç haliyle yönetebilmek, mümkünse dönüştürebilmek. Bunun için de tanışmak, tartışmak, sakin ve uzun bir yolculuk olduğunu bilerek planlamak gerekiyor.
Biz de birliktelik, bağımsızlık veya fark yaratmak gibi çok farklı ihtiyaçlara cevap arayan kişiler olarak 11 Ocak’ta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde gerçekleşen Ortaklaşan Toplumsal Hareketler forum serisinin ikincisinde buluştuk. “Beyaz Yakalılar Dünyada Mekan Arıyor!” sloganıyla gerçekleştirilen etkinlikte Müşterekler’in yaptığı çağrı şöyle:
“İşten başka yaşamımızın kalmadığı şu dünyadaki mekanımızı dayanışmayla arıyor, dayanışmanın yollarını tartışıyoruz. Beyaz yakalı çalışanlar içine tıkıldığımız ofislerden eve döneceğimiz anı, “home-ofis” çalışan freelanceler evden özgürleşip insan arasına karışmayı gözlüyoruz. Hangi çalışma mekanına kıstırılmış olursak olalım, çabuk çabuk çalışıyor, kendimizi tüketiyoruz. Ya işsiz kalıyoruz ya da işsiz kalmaktan korkuyoruz. Zamanın yavaşladığı, mekanın ferahladığı, kolektif, dayanışmacı ortak mekanları hayal ediyoruz.”
Dayanışma Mekanı
“İşli-işsiz beyaz yakalı çalışanlar olarak ayağımıza dolaşan sorunları hep beraber, dayanışmayla çözmenin yollarını arıyoruz. Bir dayanışma mekanı hayali kursak nasıl olur diye düşünüyoruz. Mesela ortak mutfakta yemek yaptığımız, çayımızı yudumlarken iş dertlerimizi paylaştığımız; işsizken de var olabileceğimiz ama daha da önemlisi birbirimizi bulduğumuz, birbirimize omuz verdiğimiz bir yer, nasıl olur?”
Freelance Çalışanlar
“Çoğunlukla işten sayılmayan freelance çalışma, bu dünyada hakkı olan payı arıyor. İşli-işsiz freelance çalışanlar olarak freelance çalışmanın bir iş olduğunu, çalışanların hakları olması gerektiğini hatırlatmak; artık ‘iş arkadaşlarımızla’ buluşmak, tanışmak, karşılaşabileceğimiz mekanlar yaratmak; hatta birlikte üretmenin, ortaklıklar kurmanın yollarını aramak, dertlerimize birlikte çözüm bulmak istiyoruz.”
Patiler Stantta
Sorumlulukları fazla geldiği, beğenilmedikleri, petshopta satılamayacak kadar büyüdükleri veya sürpriz hediye olarak verildikleri için insanların sokakta yaşamak zorunda bıraktıkları hayvanların dostları neyse ki her gün çoğalıyor. Ama ne yazık ki bu sessiz dostlarımız da çoğalıyor.
Biri kedi, biri köpek lobisinden gelen ve gönüllü çalışmalarla destek olmaya çalışan PATİLER, bu ay da pazarlarda sokak hayvanları için destek topladı. Aysun Sayın ve Lora Sucuyan, bağışlarla gelen ürünleri gönlünüzden kopan yardımlarla takas ediyor, veteriner faturaları ile de belgeliyor. Büyük emeklerine ben de küçücük bir katkıda bulundum, samimi desteğe herkesin ihtiyacı vardır.
Siz ne yapabilirsiniz?
- Pazar ve açık hava destek masalarında gönüllü yer alabilirsiniz.
- Ürünler ile maddi katkılarınızı takas edebilirsiniz.
- Patiler’e ürün bağışlayabilirsiniz.
Anadolu’da Vegan/Vejetaryen Mutfağı Bir Mit Değil
Favorim ekiplerden Gastronomika, yeni bir etkinliği ile kalbimi 12’den vurdu. Sorunumun tam adını koyamamışken, çözümünü ilettiler. Et yemeyen veya en azından her öğün et yemek istemeyen insanlar (evet balık dahil), dışarıda neden ana yemek olarak hep et olan menülerle çevrilirler? Neden gurme yer oluşturmak, vejetaryen mutfak için erişilmez bir hedef gibi kurgulanıyor?
SALT Beyoğlu ev sahipliğindeki Gastronomika Mutfağı’nda #Toprak programı ekibi tarafından 21 Aralık Kış Gündönümü’nde “Anadolu’da Vegan/Vejetaryen ve Raw Food” yönelimleri üzerine bir sunum ve tadım etkinliği düzenlendi. Etkinlikle hatırladık ki Anadolu mutfağı et bulunmayan yemekler açısından gayet zengin. Genelde bu tercihe restoranlarda çorba, meze ve soğuk zeytinyağlı yemeklerle cevap veriliyor. Sıcak, doyurucu özelliği taşıyan et bulunmayan menüler de tabii ki mümkün. Yeterki mütevazı toprağa yeniden yüzümüzü dönelim.
Vegan/Vejetaryen beslenmede bireylerin çıkış noktası farklılıklar gösteriyor. Bana kalırsa her şeyin başı bilgi. İklim değişikliğine etki, ahlaki veya duygusal sebepler veya sağlık nedenleri ile başlayan bu yolculuk, genelde hayatın tüm alanına yayılan bir yaklaşıma dönüşüyor.
Vegan ve vejetaryen beslenenlerin coğrafyada yaşadıkları sıkıntılar, Anadolu ikliminin floraya katkısı ve Anadolu’da yenilebilen ot çeşitleri, vegan/vejetaryen coğrafyası Akdeniz ve Ege başlıklarının ele alındığı etkinlikte Anadolu mutfağında vegan/vejetaryen ve “raw food” temelli reçeteler ve birkaç reçete denemesi de mevcuttu. Her zamanki gibi herkese açık ve ücretsiz düzenlenen etkinliğe, mutfakta gerçek sunumlarla devam ettik. Ekip, önümüzdeki günlerde de tariflerin yer aldığı bir internet sitesi ile bizleri buluşturacağını duyurdu.
Siz ne yapabilirsiniz?
- Etsiz olmaz diyenlerdenseniz en azından #etsizpazartesi hareketini takip ederek, haftanın en azından bir gününü etsiz geçirmeyi deneyebilirsiniz.
- Etime dokunma diyorsanız ve bu yaklaşımı nedensiz buluyorsanız, bir şans vererek aşağıdaki filmleri izleyebilirsiniz. İnternetten çoğuna erişebilirsiniz.
Food, Inc.
Cowspiracy
More than Honey
Forks Over Knives
Vegucated
Food Matters
Supersize Me
Ingredients8. The Future of Food
Hungry for Change
Fat, Sick and Nearly Dead
- Eğer zaten bu yoldaysanız, yapıcı bir şekilde çevrenize belgesel geceleri düzenleyebilirsiniz.
Yeşilist 4 Yaşına Bastı
Yeşilist, bir sosyal etki girişimi olarak karbon ayakizi projesi dahilinde hayatımıza gireli dört yıl olmuş. Bundan dört yıl önce kurucusu çok sevgili Ergem Şenyuva Tohumcu’yla mütevazı bir fuarda tanışmıştım. Güzel gülümsemesiyle sabırlı şekilde her gelene önce sürdürülebilirliğin, yeşilin ne olduğunu anlatıyor, daha sonra da platformundan bahsediyordu.365 gün dört kere geçti ve şu anda karşımızda doğum gününü kutlayan, güçlü ekibi ve mesajları olan bir platform olarak duruyor. Yeşilist projesi, öncelikle dürüst politikalar ile organik ürünler/sürdürülebilirlik hizmetlerini sağlayan kuruluşları listeliyordu. Bu yönüyle de bilgi bombardımanına tutulduğumuz bir zamanda, araştırmaya vakti olmayanlar için güvenilir bir kaynak oluşturdu. Zamanla yeşil hareketlerin sözcüsü konumuna da adım atarak Yeşil Ofis eğitimleri ve diğer yeşil bilinçlendirme eğitimleri vermeye başladılar. Sonuncusu ise bu günlerde başarılı projelerle sonuçlanacak olan “Students Go Green” projesi.
Sürdürülebilirlik konusunda çalışanları bir araya getirdikleri Green Drinks etkinlikleri, küçük ve orta büyüklükte yeni kuruluşlar ile kurumsal yapıların tanıştığı, olmazsa olmaz işbirliklerinin filizlendiği etkinlikler dizisi. Yine olası işbirlikleri ile büyük etkiler yaratabileceğimiz arkadaşlarla, Ocak ayında ilk defa doğum günlerini kutladık. Gönlümüzden geçen dileklerimizi Yeşilist’e yazdık, tohumlarımızı aldık. Nice yaşlara Yeşilist!
Siz ne yapabilirsiniz?
- Yeşilist’i sosyal medya ve e-bülten yoluyla takip etmeye başlayabilirsiniz.
- Kurumunuzda bilinçlendirme çalışmaları için eğitimlerini alabilirsiniz.
- En önemlisi, Yeşilist’te yer alabilecek bir girişim başlatabilirsiniz. 🙂
İstanbul Kahve Festivali’nden Beklentimiz
Kendine özetler şeklinde başlayan EKOIQ Yeşil Günlüğümde sürdürülebilirlikle ilgili olan ve şahsen katıldığım etkinlikleri paylaşıyorum (çünkü ben yenilikler enerjisi canavarıyım). Bu yaklaşımımı, Kahve Festivali’nden bahsedebilmek için bozacağım.
İlki 2011 yılında gerçekleştirilen İstanbul Kahve Festivali’nin ikincisi, 25-28 Aralık 2014 tarihleri arasında düzenlendi. Etkileyici bir tematik etkinlikler zinciriydi. Özellikle Galata Rum İlkokulu’nun binasında yer alması, festivalin ruhunu canlandırmıştı. Yeni nesil kahve ve kahvecilik konusunda bilgi alınabilecek uzmanlar bulunuyordu. Atölye çalışmaları ve sanat faaliyetleri de heyecan uyandıracak şekilde planlanmıştı. Kahve tanelerinin yolculuğu konusunda fotoğraf ve video çalışmaları sergileniyordu.
Kahve, canlandırıcı ve bağımlılık yaratıcı karakteri dışında dünyada adil ticaret, hammadde ve tedarikçi sömürüsü ile olumsuz çevresel aya kizi ile büyük bir sorun. Pek çok gelişen ülkenin en büyük ekonomik kaynağı olan kahve üretimi, aynı zamanda haksız insani çalışma koşulları açısından sorunlu. Hazırlanan kahvenin ulaştırılmasının çevresel ayakizi bir yana, üretim alanlarındaki ekosistem üzerindeki baskısı da hem ekonomik hem de ekolojik risk oluşturuyor. Bu konuya çözüm olmak üzere geliştirilen adil ticaret sistemi ise, yetersiz olduğu yönündeki eleştiriler karşısında kendisini geliştirmeye çalışıyor.
Kahve tanelerinden, sunumdaki şeker ve çikolatalarına kadar pek çok konunun yer aldığı bu etkinlikte en ufak şekilde bu konuya değinilmemiş olması açıkçası umut kırıcı. Halbuki bu tip platformlar, günlük hayatta vermenin zor olduğu mesajları, doğrudan ilgili olmayan kişilere ulaştırmak için bulunmaz fırsat. Bir sonraki festivalde bu konuda da çalışma görmek umuduyla, tüm emek verenlere teşekkürlerimi iletiyorum.
Siz ne yapabilirsiniz?
- Alışkanlıkla aldığımız bir bardak kahvenin, nereden geldiğini sorgulayabilirsiniz. Küresel üreticiler adil ticaret ürünlerini kullanmaya başladılar. Türk üreticiler ise henüz yeterince talep oluşmadığını bahane ederek buna yanaşmıyorlar. Tüketici olarak bu sorumluluğu, kahve sağlayıcıya hatırlatabilirsiniz.
- Her şeyin başı az tüketim. Kahve alışkanlığınızı azaltamıyorsanız da, geridönüştürülmüş malzemeden kendi kupanızı kullanabilir, paketleme ve yan ürün malzemelerini tercih etmeyebilirsiniz.