Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) üyesi olan ÇEDBİK, kurulduğu 2007 yılından bu yana yeşil binaların Türk yapı sektöründe bilinirliğinin artması ve yaygınlaşması için eğitimler, yeşil bina kılavuzlarının geliştirilmesi çalışmaları yapıyor; bu konularda kamu, özel sektör kurum ve kuruluşları ve STK’larla işbirliği geliştiriyor. Çevre dostu binalar konusunda dünyadan ve Türkiye’den gelişmeleri de EKOIQ sayfalarına taşıyor.
YAZI: Selçuk ÖZDİL, ÇEDBİK, Yönetim Kurulu Başkanı
Geçtiğimiz haftalarda dünyanın dört bir yanından trajik felaket haberleri art arda gelmeye başladı. Komşumuz Yunanistan’dan Almanya’ya, İsveç’ten Kaliforniya’ya, Bursa’dan Tunceli’ye pek çok yerde orman yangınları çok üzücü can kayıplarına ve büyük tahribata yol açtı. Karadeniz’de sel, Afrika ile Avustralya’da feci kuraklıklar ve daha nice kötü haber… Hepsinin ortak paydasında küresel ısınmanın sebep olduğu iklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkan, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş felaketler, aşırı iklim olayları ve bunların ağır sonuçları var. Hepsine çok üzülüyoruz. Ancak iklim değişikliği de bizim trafik canavarımız gibi sorumluluğu üzerimizden atmak için bir söylem haline geliyor. Evet, devletlerin önlem almaları gerek ve yeteri kadar almıyorlar ama bizler de hayat tarzımız, tüketim alışkanlıklarımız ve en önemlisi bu konudaki (b)ilgisizliğimizle ortaya çıkan sonuçlardan sorumluyuz.
Küresel ısınmanın nedeni atmosferde artmakta olan, başta CO2 olmak üzere seragazları yoğunluğu. Bu salımların kaynakları çeşitli olsa da yapılı çevre, enerji tüketimi, ulaşım, tarım ve gıda üretiminin toplam içindeki payı %80 civarında. Bu saydıklarımızın hemen hepsinde tüketim ekonomisi sarmalında olan biz insanlar varız. Zaten bu jeolojik döneme uzun süredir “antroposen – insanlar zamanı” denmesi de boşuna değil. İklim değişikliği tümüyle insan kaynaklı. Artık bunun yadsınabilecek bir yanı kalmadı.
Konutlarımızı, ofislerimizi çok ısıtan, sıcak oldu diye cam açan, yazın klimasız yapamayan, klimaları buzhane ayarlarına getirip önünden ayrılmayan, park halinde arabada motoru çalışır halde bırakıp içeride serin kalmaya çalışan siz değilseniz, mutlaka çevrenizde böyle pek çok tanıdığınız vardır.
Ya atıklar? Ayrıştırmadan çöpe attığımız plastikler, kağıtlar, cam ve metaller, üretilen gıdanın %30’unun çöpe atılıyor olması? Atıkların çöp döküm sahalarında metan üretmesi, okyanuslarda çöp adaları oluşması, dönüp dolaşıp yediklerimize bulaşmasından bizler de bireysel olarak sorumluyuz.
Şehirlerimizi, çevreyi, doğayı katleden, beton ve asfalta boğan; plansız, yanlış kararlarla ısı adaları oluşumuna, ormansızlaşmaya sebep olan, enerji üretimini fosil yakıtlardan elde etme kolaycılığına kaçan, hatalarından ders alamayan, bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen kısa erimli çıkarlar için geleceği ipotek altına almaya devam eden, kendilerini doğanın üstünde gören yöneticilerimiz ve yaratılan rant kaynaklarının peşinden koşan da biz insanlarız. Yine “ben böyle değilim” diyorsanız etrafınızda bu insanlardan çok sayıda var.
Çözüm için sorumluluğumuzun bilincine varmak, karbon, su, gıda ayakizlerimizi merak etmek, hesaplamak ve azaltabilmek için adım atmak zorundayız. Bu konuda Türkiye şartlarına uygun bilgi içeren kitaplar ve hesaplama yapan web siteleri var. Ancak bu şekilde hayat tarzımızı, tüketim alışkanlıklarımızı bu kâinatta tek evimiz olan dünyanın olanaklarına uyumlu hale getirebiliriz. 2018 yılında dünyanın kendini yenileme kapasitesini, bir önceki yıla göre sekiz gün erken olarak 1 Ağustos günü geçtik. Yani yılın gerisini gelecek yıldan ödünç alınan günlerden yaşıyoruz. Hem de çocuklarımızdan, torunlarımızdan ödünç aldığımız günlerle… Sürdürülebilirlik için 2050 yılına kadar bu tarihi her yıl 10 güne geriye atmamız gerekiyor.
İşe Evimizden Başlayabiliriz
Dünya Yeşil Binalar Konseyi’nin (WGBC) düzenlendiği Yeşil Binalar Haftası’nın (24-30 Eylül) ana konusu inşa ettiğimiz ve yaşadığımız yapılı çevrenin yüksek verimli, çevre dostu ve sağlıklı olacak şekilde iyileştirilmesi, dönüştürülmesi. WGBC: “Hepimiz daha güvenli bir dünyada, sağlıklı bir yapılı çevrede yaşamak istiyorsak işe evlerimizden başlamalıyız. Her ev enerji ve su kullanımından %20 tasarruf sağlayabilse çarpan etkisiyle milyonlarca konutta sağlayacağımız kazanç da büyük olacaktır. Dönüşümü bir günde yapamayabiliriz ama her birimiz küçük de olsa emin adımlarla yola çıkarsak başarabiliriz” diyor.
Mevcut binalarımızda da evimizi daha çevre dostu hale getirmek için yapabileceklerimiz var. Öncelikle kıt olan su ve enerji kaynaklarımızı tutumlu olarak kullanmak, binalarımızın ve dolayısıyla bizlerin çevresel ayakizlerini küçültecektir. Tasarruflu su, aydınlatma armatürleri kullanmak, elektrikli eşyalarımızı enerji verimli olanlardan seçmek gibi yenilemeler temel faydayı sağlayacaktır. Serin kalmak için doğal havalandırma, ısıl kazançları azaltacak gölgeleme yöntemlerini düşünmek, klimaları sınırlı ve dış ortam sıcaklıklarına oranlı derecelerde kullanmak enerji tasarrufu açısından dikkat etmemiz gereken konular. Günde kişi başı 11.000 litre hava soluduğumuzu düşünerek ev iç ortam hava kalitesini iyileştirmek için, taze hava girişi sağlamak, toksik olan yapı malzemeleri ve eşyaları yeşil etiketli, geri kazanılabilir, geri dönüştürülebilir ürünlerle değiştirmek ailece sağlığımıza ve de çevreye büyük katkı sağlayacaktır. Yeni yapılarımızda ÇEDBİK Konut gibi çevre dostu yeşil bina sertifikası alınması bütün bu istekleri bütünsel olarak başarmamızı sağlayacaktır. Ayrıca çamaşır yıkama alışkanlıklarımızı, düşük sıcaklıklarda yıkama, asarak kurutma, gereksizse ütülememe gibi yöntemlerle değiştirebilir, temizlik malzemelerini zehirli ve sağlığa zararlı maddeler içermeyen çevre dostu ürünlerden seçebiliriz. Çöplerimizi ayrıştırmak, suları atık yağlarla kirletmemek de öncelikli olarak yapabileceklerimiz arasında. Yerel yönetimlerin atıklar konusunda ev sakinlerine destek olmaları, atıkları ayrı ayrı toplayacak yeterli altyapıyı oluşturmaları gerekli.
Burada küçük bir parantez açıp yerel yönetimlere seslenmek yerinde olacak: Atık konusu yerel yönetimlerin ancak halkla el ele vererek çözebileceği bir konu. Bu yaklaşım yerel yönetimlere çevresel sorunlara çözüm getirmek ve iklim değişikliği ile başa çıkma konularında kentlilerin desteğini almak için eşsiz diyalog fırsatları da sağlayacaktır.
Yapı Sektörüne Büyük Görevler Düşüyor
Yapı malzemelerinin eldesinden üretime, oradan da şantiyeye varışına dek harcanan ve inşaat faaliyetlerinde ortaya çıkan tüketimler sonucu oluşan gömülü enerji, yapılarımızın toplam seragazı salımlarının yaklaşık %25’lik bölümünü oluşturuyor. Kullanım sırasında yapılan salımlara göre düşük de olsa yapım etkinliklerinin sıklığı ve çokluğu, yapı sektörümüzün de sorumluk almasını gerektiriyor.
İlk önce tasarımcılarımızın yapıları, arazi seçiminden son tasarıma kadar bütünsel bir bakışla, bina toplam yaşam döngüsü üzerinden analiz ederek planlamaları, tasarımda kullanılan yapı malzemeleri ve yapım yöntemlerini çevre dostu etiketli olanlardan, tüm yaşam döngüsü boyunca en verimli olacak şekilde seçmeleri şart. Ayrıca, yapı ömrü sonunda yapı malzemeleri için atık seçenekleri dışında geri kazanım, kullanım, yeniden işleme, geridönüşüm gibi döngüsel ekonomi olanaklarını sağlayacak özellikte tasarım yapmaları gerekli. Bütünsel tasarımı, bina bilgi sistemlerine uyumlu programlar yardımıyla, bina yaşam döngüsü, enerji simülasyonu analiz araçlarını yerel veriler kullanarak yapmaları, yeşil bina belgeleme programlarını kılavuz alarak yapılarının çevre dostu olduğunu belgelemeleri lazım. Tasarımcılarımızın hem meslek sorumlulukları hem de uluslararası rekabet için bu yetkinliğe ve kapasiteye en kısa zamanda erişmeleri gerekiyor.
Elbette kamuya da yol göstericilik, kural koyuculuk görevleri düşüyor. Yeşil binalar konusunda bakanlığın 2014 yılından beri yapmakta olduğu hazırlıkların artık sonuçlandırılması ve bir an önce uygulamaya geçilmesi gerek.
Yeri gelmişken tasarım konusunda bir de TS 825 standardının şimdiki haliyle yetersizliklerini ve aksamalarını yıllardır ÇEDBİK olarak elimizden geldiğince anlatmaya çalıştığımızı hatırlatalım. Güncel teknolojilerle uyumsuz olan standartlar, ülke ekonomisine ve yapı malzemeleri endüstrisinin gelişimine zarar veriyor. Ulusal standartların güncel olmadığı veya yetersiz kaldığı alanlarda uluslararası standartların kullanılması zorunlu oluyor. Dileğimiz yeni dönemde bu tür aksaklıkların ve standartlardaki eksikliklerin ivedilikle giderilmesi.
Çevre Dostu Yapılar
Kentsel dönüşüm konusunda yapılan uygulamaların ve ortaya çıkan sonuçların çevre ve şehircilik açısından iyi yönde olmadığı konusunda sektörün tüm paydaşları aynı düşüncedeler. Sistemin tek tek binalar üzerinden kurgulanmasından kaynaklanan bu sorunlu gidişle, gelecek kuşaklara içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağı aktarmak istemiyorsak hemen bugün çözüm getirilmesi şart. Tek tek binaları yeşil yapmayı başarsak bile bugünkü yönetmelik ve kurallarla çevre ve insan dostu, sağlıklı mahallelere, bölgelere ve şehirlere erişmemiz mümkün olamayacaktır.
Yüklenicilerimizin ve inşaat alanında çalışan tüm kuruluşların da sorumlu davranarak tüm eylem ve etkinliklerini çevreye, topluma, komşulara ve çalışanlara saygılı, ikim değişikliğine yol açan etkileri, atık ve zayiatı en aza indirecek şekilde yapmaları gerekiyor. Öncelikle şantiyelerinin çok iyi düzenlenmiş, temiz, tutumlu ve herkes için güvenli olması elzem. Titreşim, gürültü, trafik yoğunluğu ve akış aksamalarının en aza indirilmesi, olabildiğince ortadan kaldırılması gerekli.
Önde gelen yapı malzemeleri üreticilerimizin sektörde sorumlu davrandıklarını, bunun ihracat olanaklarını artırmak için de gerekli olduğunu biliyoruz. Çevre dostu yapı malzemelerini yaygınlaştırmak için bulunurluk ve fiyat uygunluğunu da sağlamalılar. Hazırlanmakta olan yapı malzemeleri yerel yaşam döngüsü veri tabanının güncellenip zenginleştirilebilmesi ve yaşam döngüsü analizlerinin sağlıklı yapılabilmesi için üreticilerimizin çevresel ürün beyanlarını (EPD) almaları ve uygulamanın sektör çapında yaygınlaştırılması gerekli.
Yeşil binalar için talep yaratılabilmesi için bizlere görev düştüğü kadar bu tür binaları pazarlayan ekiplerin de ev ödevi olmalıdır bu. Türkiye gibi enerjinin çok pahalı, suyun kıt, şehirlerin havasının kirli olduğu bir ülkede yüksek verimli, sağlıklı yapıların sağlayacağı faydaların son kullanıcılara çok iyi anlatılması, çevre dostu bina belgelerinin ne anlama geldiğinin kullanıcılar tarafından da iyice anlaşılması gerekmektedir.
ÇEDBİK, kuruluş amacına uygun olarak çevre dostu yapıların yaygınlaşabilmesi için gereken yerel ve ulusal bir program olan ÇEDBİK Konut ile başladığı kılavuz çalışmalarını, diğer yapı türleri ve bina yaşam döngüsü üzerinden yerel verilerle gömülü enerji hesaplamaları ve eğitim çalışmaları yaparak sürdürüyor.